Akcanlar direnişinin öğrettiği: Değiştirme sorumluluğu bizde
Akcanlar direnişinde işçi eşlerinin desteği kritik bir noktadaydı. Şükran da bu direnişi güçlendiren kadınlardan biri…

Antep geçmişten bu yana yükselen sanayisi ve iş imkanları sebebiyle bölgedeki komşu illerden göç alan bir kent. Maraş, Adıyaman, Urfa gibi bölge illerinden ailesi ile birlikte tası tarağı toplayan insanlar, Antep’in fabrikalarında işe girer ve daha önce bu sayfalarda defalarca gördüğünüz işçi hikayeleri başlar. Hikayemize konu olan Şükran’ın öyküsü de bunlardan birisi. Hani şu Akcanlar direnişinde işçilerin aileleriyle yaptığı eylemde konuşan, işçiler hakkını alabilsin diye haykıran o dimdik kadın.

Şükran 5 kız, 6 erkek çocuğu olan 13 kişilik bir ailenin çocuğu. Urfa’nın bir köyünde doğup büyümüş. Kıt kanaat geçinen bu geniş aile, ellerindeki bir avuç toprağa ne ektiyse sofralarında da o bitecek şekilde zamanlarını geçirmiş. Okula gitmeyi hiç düşünmemiş Şükran: “Açıkçası aklımıza da gelmedi okumak.” Köyde kimse okumadığı için önemini de kavrayamadığını anlatıyor.

Şükran’ın 16 yaşına kadar kendi dünyasında kurduğu hayat, abisinin kendi halasının kızını sevmesi ile değişiyor. Şükran da berdel oluyor ve kızın abisi Derviş ile evleniyor.

Çocukluğunda kendi tarlalarında çalışan Şükran, evlendikten sonra artık başkalarının tarlalarında çalışmaya başlamış. Derviş’in şoförlük yaptığı zamanlarda kaynanası ile pamuk ve domates toplamaya gitmiş. O dönem ilk çocuğu Mehmet’e hamileymiş. Ardından Derviş’in askerlik zamanı gelip çatmış. Derviş’in askere gitmesi ile iki çocuğu ile kendini bir göz odada bulmuş. İkinci çocuğu Mahmut da bu zamanlarda dünyaya gelmiş. Çocuklarının bezlerini kış ortasında, damda, yağmurun altında buz gibi suyla yıkamak zorunda kalmış.

Stresle, baskıyla ile geçen bu yıllar beyin travması olarak dönmüş Şükran’a. Evi ve çocukları ile ilgilenememenin onu çok yıprattığını söylüyor. Zaten kendine gelip iyileştiğinde de ikinci oğlu Mahmut’un kalp hastalığı Şükran’ın bir başka travması olmuş. Bundan sonraki pek çok yılı, Mahmut’u hastaneye götürüp getirmekle geçmiş. Derken ilk kız çocuğu olan Helin doğmuş.

Aradan geçen bu yıllarda dişinden tırnaklarından arttırıp biriktirdikleri paranın üzerine bankalardan çektikleri kredileri de ekleyerek Antep’in yoksul bir mahallesinde kendilerine ait bir ev yapmışlar. Oradan oraya sürüklendiği yıllarda kendilerine ait bir evin hayalini kurduğunu söylüyor: “Sonunda biraz rahatladık” diye anlatıyor kendilerine ait bir evin mutluluğunu.

‘PARANIN GÜCÜ HER ŞEYE YETİYOR’

Kendi evlerine taşınmalarının üzerinden henüz 6 ay geçmişken evin ikinci çocuğu olan Mahmut, mahallede arkadaşları ile otururken bir grubun saldırısına uğruyor. Silahla vurularak hayatını kaybediyor. Şükran’ın yüreğinde hiç silinmeyecek kocaman bir yara açılıyor: “Daha önce yaşadığım sıkıntılar üzerine eve girdiğimde kapıyı kapatabiliyordum ama bu ciğer acısından kaçamıyorsun, hep yanımda. O kadar şey yaşadım ama hiçbiri evladımın acısı kadar yakmadı beni." Dava sürecinde karşı tarafın davranışları, mahkemenin tutumu adalete olan inancının yıkıldığı ilk nokta olmuş: "Parası olanın gücü her şeye yetiyor" diyor.

Yitirdiği oğlu Mahmut’un ardından kendilerine umut olsun diye doğurmaya karar verdiği minik kızı Zümra’ya bakıyor buğulanan gözleri ile. Zümra’nın onlara iyi geldiğini, yaşama sevinçlerini yeniden yeşerttiğini söylüyor.

Akcanlar işçisi Derviş’in çalıştığı zamanlarda Zümra’nın babasını bir tek pazar günleri gördüğünü belirtiyor. “Şimdi onu da elimizden almaya çalışıyorlar” sözleriyle birlikte konu 7’li sistem ve ücretlerindeki vergi kesintilerine karşı günlerdir direnen Akcanlar direnişine geliyor.

İLK EYLEM, İLK KIVILCIM

Bir ay boyunca Derviş ile birlikte direndiğini anlatıyor. İşçi direnişlerinde ailelerin desteğinin ve direnişin bir parçası olmasının önemini, direnişi nasıl güçlendirdiğini gösteriyor Şükran’ın anlattıkları. Hiçbir zaman Derviş’e “bırak” dememiş. Tam tersi sürekli onu teşvik edip mücadele etmesi gerektiğini söylemiş. Gülerek anlatıyor Derviş’i fabrikaya gönderdiği zamanları. Hatta işçiler Divan otelin önünde açıklama yapacağı gün Derviş hasta olan bir yakınını ziyarete gitmiş. Şükran işçilerin gözaltına alındığı haberini duyar duymaz Derviş’i aramış. Orada olmadığını öğrenince çok kızmış. "Arkadaşların orada gözaltına alınıyor sen dışarıda ne yapıyorsun? Hemen git emniyetin önünde bekle" diye kızmış kendisine.

Akcanlar işçilerinin aileleriyle birlikte yaptıkları yürüyüş, Şükran’ın katıldığı ilk eylemmiş. İlk eylemin kendisinde bıraktığı etkiyi anlatıyor çocuksu bir heyecanla. Konuşmasını yaparken cümlelerini toparlayamadığından, sesinin titremesinden yakınıyor. Bunun sebebinin ise patronlara duyduğu öfke olduğunu ifade ediyor.

30 günden fazla süren direniş süresince en çok neyde zorlandığını sorduğumda ise oğlunun ölümü ile ilk defa yüzleştiği adaletsizliğin şimdi yeniden karşılarında durması olduğunu söylüyor. Bu ülkede parası olanın, zengin olanın işçiyi ezmesinden yakınıyor. Bugüne kadar farkına varmadığı durumu, bununla karşı karşıya kalınca anlayabildiğini dile getiriyor. "Ama artık öğrendim. Nerede bir işçi direnişi var, onlara yardımcı olmak için elimden geleni yapacağım" sözleriyle dile getiriyor yaşadığı farkındalığı. Sadece yanında olmak da değil, kendi yaşadığı farkındalığı komşularının, arkadaşlarının, çevresindeki herkesin yaşaması için sorumluluk hissettiğini ve bu sorumluluğun gereğini yerine getireceğini de söylüyor.

Direniş süresince yanında olanları da asla unutmayacağını söylüyor ve ekliyor: “Emek Partisi elinden geleni yaptı. Sendika elinden geleni yaptı. Şimdi biz ne yapacağız onu konuşalım.”

Yaşadığı tüm zorluklara karşı dimdik duruyor Şükran. Yılların ona yaşattığı her şeyden bir ders çıkararak atıyor adımlarını. Şükran işçi mücadelesi ile tanışan, bu mücadeleye katılan, ona öncülük eden kadınlardan sadece bir tanesi. Günlerce işçilerle birlikte direnip hayatının her alanında mücadele eden kadınlar, bugün Akcanlar direnişine katıldı, eşleriyle yan yana yürüdü. Kadınlar işçilere bu direnişteki en büyük desteği verdi, yol gösterici oldu. Tıpkı Şükran gibi herkesin bu süreçten çıkarması gereken dersler var...

Fotoğraf: Evrensel

İlgili haberler
İUP: İşçiye harçlık, öğrenciye hastalık

'Güvencesiz istihdamı kalıcılaştıracak bir sistem bu. “Harçlıkla” çalıştığınız süre sigorta başlangı...

Sendikaları harekete geçirecek olan da biziz

‘Bu dönem, işçilerin ‘Bir şey yapmak lazım’ eğiliminde olmasının yanı sıra sendikaların durumunu da...

Bütçeden payımızı patrondan hakkımızı istiyoruz

2024 yılı bütçesinde patronlara destek için bütçeden 376,5 milyar lira kaynak ayrıldı. Bu rakama İşs...