Memleketin her yanı direniş kaynıyor
Geçtiğimiz aylarda ücret zammı, vergide adalet, insanca yaşam ve çalışma koşulları için ülkenin dört bir yanında işçi ve emekçiler harekete geçti.
POLONEZ

Polonez gıda fabrikasında sendikalı oldukları için KOD-46 ile işten çıkarılan 146 işçinin direnişi üçüncü ayına yaklaştı. Bu süreçte devlet ve Polonez patronu el ele vererek işçilerin direnişini ters kelepçeyle, şiddetle bastırmaya çalışmıştı. Şiddet öyle bir boyut almıştı ki işçilerin çocuklarının da bulunduğu direniş alanına polis biber gazıyla müdahale etti. İşçiler seslerini duyurmak için gece-gündüz demeden Çatalca Kaymakamlığı önünde nöbet tutmuşlardı.

Direnişte kadın işçiler, haklarının karşılığını alabilmek için en ön saflarda yer aldı. Çünkü, bir Polonez işçisi kadının da dediği gibi Polonez markasını onlar yaratmıştı.

LEZİTA
Lezita işçilerinin seneler süren bir mücadele süreci var. Abalıoğlu Lezita fabrikasında çalışan işçiler TİS masasına oturmayan patrona karşı en güçlü silahlarından birini kullandı: Grev!
Lezita grevinde de en önde kadın işçileri gördük. Çünkü kadınlar Lezita’da kötü çalışma koşullarının daha ağır sonuçlarını yaşıyordu. Lezita işçisi Canan yaşadıklarını Ekmek ve Gül’e “Regl olmuşsun, tuvalete gitmene izin vermiyor. Kadın olduğun için keyfi şekilde çalıştırılmıyorsun, mesai ücretin kesiliyor” diyerek anlatıyordu.
Lezita işçileri 7 aydır grevde. Patrona karşı direnişlerini sürdürüyorlar. Grevde geçen her gün patronların onlara sunduğu hayata mahkum olmadıklarını hatırlıyorlar.
CARREFOURSA DEPO

Esenyurt’ta bulunan CarrefourSA deposunda DGR isimli taşeron firmaya bağlı çalışan sendika temsilcisi 6 işçinin işten atılmasıyla başlamıştı CarrefourSA depo işçilerinin direnişi. Sendikalarıyla deponun önüne gelen, işten atılan işçilerle beraber depoda çalışan tüm işçiler iş bırakmıştı. İşçilerin taleplerinin hepsi 17 günlük direnişin sonunda gerçekleşti. Yalnızca depo işçilerine değil, tüm CarrefourSA mağazası çalışanları için ara zam talebi ve taşeron firmalar kovularak işçiler için kadro talebi kazanıldı.

MKB RONDO
Patronun yüzde 45 zam dayatmasına karşı yüzde 80’lik bir zam talebiyle greve çıkan MKB Rondo işçilerinin mücadelesi sürüyor. Fabrikada ücretin 18-22 bin lira arası değiştiğini söyleyen işçiler çocuklarının ve kendilerinin ihtiyaçlarını karşılayamayacak duruma geldiklerinde “Yeter” dediklerini anlatıyorlar.
MKB Rondo’da greve çıkan kadın işçilerin ise en temel taleplerinden biri “insan olarak görülmek.” Kadın işçiler kadın olmanın başlı başına bir direniş olduğunu söylerken işçi arkadaşlarıyla birlik olmanın ve grevin gücünü gururla üzerlerinde taşıyor.
ÇİFTÇİLER İSYANDA

Fabrikalarda ve atölyelerde irili ufaklı direniş ve grevler yaşanırken üretici köylü de kendilerine yoksulluğu dayatan devlet politikalarına itiraz ediyordu. Domates üreticileri Bursa-İzmir otoyolunda eylem yaptı. İşçiler jandarma tarafından engellenmeye çalışılsa da “çiftçi mahsulüne sahip çık” sloganıyla bir arada durdu.

Mayıs ayında Fındıklı’da çay üreticileri mitingde buluşup Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından çayın 19 lira olarak açıklanmasına karşı yürümüştü.

Ağustos ayında Uşak’ta çiftçiler tarımda yaşanan sorunlara dair Uşak-İzmir karayolunda traktörleriyle eylem yapmıştı. Ancak çiftçilerin durumu mazotu karşılamadığı için eylem kısa bir mesafe yol alındıktan sonra bitirilmişti.

BELEDİYE İŞÇİLERİ DİRENİŞTE!
İzmir’in Menemen ve Karşıyaka Belediyelerinde işçiler hakları için direniyor, kadın işçiler en ön safta yürüyor.
Karşıyaka Belediyesi’ne bağlı Kent Aş.’de çalışan işçiler ücretlerini zamanında ve tam olarak alabilmek için iş bırakma eylemi gerçekleştirmişti. Bunun hemen ardından ağustos ayında iş veren işten atmalara başladı. Birçok işçi KOD-49’dan işten atıldı. Ancak Karşıyaka Kent Aş. İşçilerinin işe geri alınma talebiyle direnişleri sürüyor.
Yerel seçimlerden hemen sonra Menemen Belediyesi ise 400 işçiyi işten çıkartmıştı. Sonraki süreçte de belediye işten çıkartmalara devam etti. Ancak işçiler “İşimizi geri istiyoruz” diyerek direnişi sürdürüyorlar. İşçilerin zorla üye yaptırıldıkları Hizmet-İş’ten ise ses seda yok.
İzmir’de Çiğli Belediyesi işçileri “tasarruf tedbirleri” bahane gösterilerek işten atılmalarına karşı uzun bir süre direnişteydi. Dersim’de Nazımiye Belediyesi belediyede çalışan 4 kadını birden işten çıkartmıştı; işçiler bunun için belediye önünde bir aradaydı.
İŞÇİLER MECLİSTE!

3 Ekim günü Türkiye genelinde grev ve eylemleri süren iş yeri ve fabrikalardan işçiler Emek Partisi’nin çağrısıyla Mecliste buluştu. Başlangıçta işçilerin içeriye girmesi “ziyaretçi yasağı” gerekçe gösterilerek engellendi. İçeride olan işçiler dışarıya çıkartılmaya çalışıldı. Ancak engel aşıldı. İşçilerin ve Emek Partisi Genel Başkanı Seyit Aslan, Emek Partisi İstanbul Milletvekili İskender Bayhan, yayın kurulu üyemiz ve Emek Partisi Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca’nın katılımıyla bir toplantı düzenlendi. İşçiler yaşadıkları sorunları ve taleplerini, patronların temsilcileriyle dolu bir Meclisin içinden kendi ağızlarıyla duyurdu.



‘HERKES BİLSİN AKCANLAR DİRENİŞİNİ BİZ KAZANDIK!’

Ben 35 gündür Antep’te hakkını arayan bir Akcanlar Tekstil işçisinin eşiyim. Direnişin başladığı günden bu yana 3 çocuğumla birlikte eşime hep destek oldum. Eşim bu süreçte ne yaşadıysa ben de onunla aynı şeyleri yaşadım, onunla birlikte direndim. Bugüne kadar hiçbir yürüyüşe, eyleme katılmamışken onlara destek olabilmek için onların arkasında eş, çocuk, anne demeden dimdik durduk. Biz kimseden sadaka istemedik. Biz sadece hakkımız olanı istiyoruz.

Polisler çocuklarımın yanında eşimi ters kelepçe ile gözaltına aldılar. Sırf pazar günleri bizimle vakit geçirebilmek istediğinden hakkını aradığı için. Tam okulun açılacağı dönemde okul ihtiyaçlarını karşılayamadığımız için çok zorlandık. Direniş sürecinde sendikamız BİRTEK-sen bize hep destek oldu. Emek Partisi ve Sevda Karaca yanımızda durdu. Yapılan dayanışma kampanyalarıyla ve sendikamızın desteğiyle çocuklarımın kırtasiye malzemeleri karşılandı.

Eşim pazar günü işe gitmek zorunda kalmasın istiyorum. Patrondan yapılmayan vergi kesintisi eşimin üç kuruş maaşından yapılmasın istiyorum. İşçiler bunları söylediği için hepsini KOD-46 ile işten çıkardılar. Onları hırsızlıkla suçladılar. Bizler hırsız değiliz. Asıl hırsız sırtımızdan kazandıkları paralarla servetine servet katan patronlardır. Bu kadar işçinin ekmeğiyle oynayan patronlar, geceleri yastığa kafalarını nasıl rahatça koyabiliyor? Sizin adaletiniz de zenginden yana.

Eşimiz, dostumuz, akrabamız ve en önemlisi de çocuklarımız emekçinin hakkını, alın terini nasıl yağmaladıklarını gördü. Herkes görsün, bilsin ki Akcanlar direnişini patronlar değil, biz kazandık!

Bir Akcanlar Tekstil işçisinin eşi
ANTEP


ADIM ADIM SENDİKA

Yaklaşık 160 işçinin olduğu bir tekstil fabrikasında ağır koşullarda ve asgari ücretin biraz üstünde ücrete çalışıyorum. Çalıştığım fabrikada verdiğimiz sendikal mücadelenin bize kattıklarını size anlatmak istiyorum.

Fabrikada müdür ve usta başlarının hakaretine, sözlü tacizine katlanmak zorunda kalıyoruz. Bandın başına taktıkları sensörle bir günde ne kadar ürettiğimizi hesaplıyorlar. Sabahın köründe kalkıp akşam 9’a kadar zorunlu mesai yapıyoruz, hafta sonu dahil çalışıyoruz. Sürekli üretim baskısıyla karşı karşıyayız. Müdür sürekli kameradan bizi izliyor. Örneğin aldığımız ücret yetmediği için zam talebiyle ustabaşı ile görüştüğümüzde bizi kameradan izleyen müdür yanımıza geldiğinde beti benzi atmıştı. Müdürün korktuğunu görünce bir gururlandık! Tabii başladı hemen aba altından sopa göstermeye, “Ben belediye değilim, size yardım edemem. Biz özel sektörüz yan taraflarda işçi alımı var, istiyorsanız oraya gidin” demeye.

Prim hakkımız var ama hastalandığımızda izin kullanma hakkımız yok. İzin alınca primi alamıyoruz. Zorunlu mesaiye kalmadığı, doktor randevusunu iptal ettirmediği için tutanak tutulduktan sonra bir işçi arkadaşımızı kovdular.

Fabrikada bunları yaşadıkça “Nasıl yapmalı, nasıl düzeltmeli?” diye düşünmeye başladık. İlk önce temiz su içebilmek, hijyenik olmayan tuvaletler ve diğer taleplerimiz etrafında bir araya geldik ve imza topladık. Şimdi bu birlikteliği örgütlü bir güce dönüştürmemiz gerekiyordu. İlk başta en yakınımdaki arkadaşımla iletişim kurdum, yaşamına dokundum. Önce arkadaş, dost sonra bir yoldaş olarak görmeye başladık birbirimizi. İlk sendikadan bahsettiğimde arkadaşım önce bir durdu. Sendikaya dair bir bilgisi olmadığı için güvensizdi. “Benim borcum var, yok yapamam” dedi. Sonra konuştukça “Sen varsan ben de varım. Sana güveniyorum ”dedi. O da en yakınındaki diğer işçiyi örgütlemeye başladı.

İlk başta sendikaya üye olmaya çok sıcak bakmayan arkadaşlar da vardı. Bazıları eski çalıştığı yerlerde sendikanın yanlarında olmadığını söyledi. Bazıları işsiz kalmaktan korktuğu için sendikaya üye olmak istemedi.

Örgütlenmek için gerçekten herkese ulaşmaya çalıştık. Daha önce beni şikayet eden işçiyi bile ikna edip sendikaya üye yaptık. Örneğin hiç ummadıkları “Yok, o sendikalı olmaz. Kaç senedir müdürü tanıyor” dedikleri bir işçinin de sendikalı olduğunu duyduklarında önce şaşırıyor sonra mutlu oluyorlardı. Yani mücadele söz konusu olunca aradaki tüm engeller işçiler için yok oluyor.

Emeğimiz üzerinden sermayesine sermaye katanlardan hakkımızı istiyoruz. Amacımız fabrikanın sendikalı olması. Bize zam verecek paraları olmadığını bir milyon zararda olduklarını söyleyenler yeni fabrika açabiliyor. Bize sürekli “Aileyiz, aynı gemideyiz” diyenlere karşı insanca çalışma ve yaşam koşulları istiyoruz.

Fabrikaya sendika geldikten sonra da mücadelemiz devam edecek. Çünkü yine öğrendim ki başlı başına sendikada değil bizim kurtuluşumuz, işçiler olarak gerçekten örgütlü oluşumuzda.

Sendika mücadelemiz sonuç verdiğinde Ekmek ve Gül dergisine yine bir yazı yazacağım. Bu sefer de sendikayla mücadelemizi anlatacağım.

Genç bir tekstil işçisi
Tuzla/İSTANBUL


İlgili haberler
Sendikaları harekete geçirecek olan da biziz

‘Bu dönem, işçilerin ‘Bir şey yapmak lazım’ eğiliminde olmasının yanı sıra sendikaların durumunu da...

Akcanlar direnişinin öğrettiği: Değiştirme sorumlu...

Akcanlar direnişinde işçi eşlerinin desteği kritik bir noktadaydı. Şükran da bu direnişi güçlendiren...

İUP: İşçiye harçlık, öğrenciye hastalık

'Güvencesiz istihdamı kalıcılaştıracak bir sistem bu. “Harçlıkla” çalıştığınız süre sigorta başlangı...