İUP: İşçiye harçlık, öğrenciye hastalık
'Güvencesiz istihdamı kalıcılaştıracak bir sistem bu. “Harçlıkla” çalıştığınız süre sigorta başlangıcına da etki etmeyecek, emeklilik primlerine de etki etmeyecek.'

İş Gücü Uyum Programı (İUP) kapsamında temizlik çalışanları okullarda haftalık 3 gün süreyle 6 bin 800 lira gibi bir “harçlık” ile çalışmaya başladı. Ancak benim okulumda olduğu gibi birçok okulda hâlâ yeteri kadar çalışan yok.

Tasarruf adı altında çocuklarımız hijyenik olmayan şartlara mahkum bırakıldı. Devlet okulları kendi hallerine bırakılmış, beton yığınlarına dönüşmüşken “Daha nereden tasarruf edebiliriz” diye düşünüldü: “Öğretmenin suyundan, çayından kesemem. Kendi alıyor. Çocuğun yemeğinden kesemem, zaten açlığa mahkum edip bir öğün yemeği beslenme alışkanlığına uygun görmedim. Hmm, bu kadar hijyene de ihtiyaç yok” dediler galiba.

Bu program ile asgari ücretin altında, adına “harçlık” dedikleri bir ücretle insanları Avrupa’da da “1 avroluk işler” diye anılan işler gibi güvencesiz işlerde çalıştırarak sözde işsizliğin önüne geçilecek. Oysa güvencesiz istihdamı kalıcılaştıracak bir sistem bu. “Harçlıkla” çalıştığınız süre sigorta başlangıcına da etki etmeyecek, emeklilik primlerine de etki etmeyecek. İşçi statünüz olmadığı için genel sağlık sigortası dışında bir prim yatırılmayacak.

İşsizlik, yoksulluk, meslek edinememiş olmak bizim yetersizliğimizmiş gibi ele alınıyor. Ülkenin sosyal politikası ile ilgisi yok gibi davranıyorlar.

Şimdi kimsenin yapmak istemediği işleri yapacaksınız bir de harçlık alacaksınız. Harçlık gönülden kopup birine verilen bir şey, çocuğumuza verdiğimiz gibi. Verenin inisiyatifine kalmış bir şey. Adına ücret denmeyip hak olmaktan çıkarılmaya çalışılsa da belirlenmiş saat kadar birine çalışacağız ve aldığımız para ücret olmayacak, biz de işçi olmayacağız. Hiçbir hakkımız da olmayacak.

5 katlı kalabalık bir okul, 3 gün süreyle temizlenemeyeceği için geri kalan işi okul aile birliği çözmeye çalışılıyor bizde de. Okulların açılmasının üstünden 2 hafta geçmesine rağmen 3 temizlik çalışanı var. Onlardan da biri bir hafta önce biri 3-4 gün önce geldi. Biri de geçen seneden beri burada çalışıyor. Alacakları 6 bin 800 lira. Geri kalan 2 gün çalışmaları ve ücretlerinin asgari ücrete tamamlanması için okulun ailelerden para toplanacak.

ÇELİŞKİNİN BÖYLESİ

Bu harçlığa reva görülen çalışanlarımızın hepsi kadın. Biri okulda çalışmadan önce mahallede küçük bir tekstil atölyesinde aylık 9 bin liraya, sigortasız çalışıyormuş: “Astım başlangıcı oldum, çok tozlu bir iş. İşten çıkınca üzerimiz bembeyaz oluyordu. ‘Yarım saatte şu kadar iş bitirmen gerekiyor’ diyorlardı. Strese giriyorduk. En azından burada karışan olmaz diye düşündüm. Bu okulda daha önce bir sene çalışmıştım. Prim yatmasa da asgari ücret olmasa da en azından asgari ücreti okul tamamlar. Tiksinip yapamayan da oluyor gerçi. Beni kaç kere aradılar, demek ki bulamıyorlar çalışacak birini.”

İşçi kadın prim günlerinin yatmadığını, yarın öbür gün işten çıkartılsa tazminat alamayacağını söyleyerek, “Düşsek, kaysak, sakatlansak... Okul o kadar da güvenli bir yer değil. Geçen sene iş güvenliği diye bir eğitim verildi. ‘Ona dikkat edin, buna dikkat edin. Kayarsınız, düşersiniz’ diye. Bu sene de insanları böyle güvencesiz çalıştırıyorlar. Bu nasıl bir çelişki?”

Çalışanlar tasarruf tedbiri adı altında yapılmaya çalışana anlam veremiyorlar. Temizlik ve hijyenden vazgeçmenin sonuçlarını “Biz her gün aynı şeyi baştan yapıyoruz. Kalan iki günde yapış yapış olur, böceklenir her yer. Her kata bir eleman olacak şekilde birilerini işe alsalar. Sigortamızı yapıp, asgari ücret verseler” diyerek ortaya koyuyorlar.

Devlet okullarında yaşananları örtmeye çalışan açıklamalara da sözleri var:

“Bir eleman yerine aynı parayı 3 kişiye veriyorlar. ‘Veliden para almayın’ diyorlar. Bu okul ne olacak? Bu işi her sene okula bırakmaları ve eleman değişmesi çok saçma. İşi kavrayana kadar ara tatil geliyor mesela. İşe girdiğim sene 15 tatile 3-4 gün kala sigortamızı durdurdu İŞKUR. 3 gün para almadan çalıştık. E, ne yapalım kışın ortasında? O çocuklar ne yapacak pisliğin içinde? Hastalıktan kırılırlardı.”

Bu süre zarfında ülkenin dört bir yanında veliler temizlik için okullara çağrıldı. Öğretmenler de yaptı temizlik. Tasarruf adı altında bunlar oldu. Eğitimden tasarruf olmaz. Öğretmeni koruyan kanunları tartışmaya açanlar da “Çok kadrolumuz var” diyerek bir yandan öğretmen atamayıp ücretli öğretmenliği kalıcılaştıran da veliyi her konuda tek başına bırakan da öğrencilere temizlik ve hijyenden mahrum bırakan da aynı. 

Fotoğraf: Canva Pro yapay zeka görsel oluşturma aracı

İlgili haberler
Bakanlıktan kadınlara vaat: İşin ‘gücüm’ olsun

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının farklı bakanlıklarla kadın istihdamına ilişkin 'İşin gücün ols...

İşgücü Uyum Programı: Sömürüyü kökle, işsizliği gi...

İşgücü Uyum Programı; TYP'nin bir benzeri olan bu programın içeriği özellikle kadınlar açısından güv...

Bütçeden payımızı patrondan hakkımızı istiyoruz

2024 yılı bütçesinde patronlara destek için bütçeden 376,5 milyar lira kaynak ayrıldı. Bu rakama İşs...