Önceki hafta Batıkent’te marketin servisini beklerken bir kadınla tanıştım. Sepetinde tamamen okul malzemeleri görünce ne kadar ödediğini sordum, bir dokun bin ah işit dedikleri bir sohbet başladı aramızda.
Bir ayki mutfak masrafını harcadığını, nerdeyse ekmek parasının dahi kalmadığını telaşla anlatırken, “Ne yiyip içeceğiz acaba maaşa kadar” cümlesi döküldü dudaklarından. Eşi memur olan ve kendi çalışmayan kadın okul masraflarının yükünü şöyle paylaştı: “Kredi kartını verdi bana kocam, zaten borcu da çokmuş, kartlarla yaşıyoruz. Tek maaş ancak yetiyordu, şimdi okul masrafları ayrıca bir yük oldu.” Bir yandan kızının okula başladığına sevinemediğini anlattı, diğer yandan da 4. sınıftaki oğlunun nasıl evin ekonomisini kendine dert edindiğini: “Alışverişe okulun ilk açıldığı günler gitmedim. Bir iki hafta beklersem biraz ucuzlar dedim. Oğlum bu sene 4. sınıfa başladı. Kızıma ağabeyinin eskilerinden ayarladım. İlk günler idare eder dedim. Komşu da bir çanta verdi, kızım çok ağladı eski diye. Söz verdim 2. sınıfta alacağım diye. Bu duruma oğlum da çok üzüldü, biraz haylazdır, eşyalarını sürekli kaybeder. ‘Artık dikkat ederim, hiçbir şeyi kaybetmem. Kardeşime yeni çanta al’ diyor. 10 yaşındaki oğlumun bunları dert etmesi çok üzücü. Çocuklarımız ekonomik kaygıları olmadan okula gidebilsin istiyorum. Biz ne kadar onlara belli etmemeye çalışsak da elde değil. Bu koşullar değişsin diye ne gerekiyorsa yaparım, ancak korkuyorum. Eşimi işten atarlarsa evim de kira, sokakta kalırım. Ama biliyorum korkarak yaşanmıyor. Herkes benim gibi zor durumda biliyorum. Ne yapılmalı işte onu bilmiyorum.”
Görsel: Freepik
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.