Yargı Reformu Strateji Belgesini 23 Ocak’ta açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yılı "aile yılı" olarak ilan ettiklerini, aile kurumunun korunması için yıl boyunca önemli çalışmalar yapacaklarını ifade ederek yeni strateji belgesi doğrultusunda aile hukukunda uygulamadan doğan sorunların giderilmesine yönelik birçok tedbiri hayata geçireceklerini söyledi. Aile arabuluculuğunu sisteme entegre ederek anlaşmazlıkların mahkeme sürecinden önce çözüme ulaştırılmasını arzu ettiklerini dile getiren Erdoğan, "Aile mahkemelerinin kuruluş ve yargılama usulünden çocukların menfaatlerini gözeten boşanma ve nafaka usullerine kadar geniş bir yelpazede yeni reformlar yapmayı planlıyoruz" sözleriyle yargı reformundaki planlarına ilişkin açıklamalarda bulundu.
“Yargı reformları” söylemi ile kadınların haklarının tırpanlanması, yasalarda kadınlar aleyhine değişiklikler yapılması AKP iktidarı döneminde adeta alışkanlık haline geldi. Üstelik iktidar, sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda her yılı toplumun bir kesimine ithaf ederek o yılı o kesim için çekilmez kılıyor. Zira geçen yıla “emekliler yılı” diyerek emeklileri canlarından bezdirmişlerdi. Bu seneyi aile yılı olarak adlandırmanın özellikle kadınlar açısından daha vahim bir tablo ortaya dönüşeceği ortada.
‘BOŞANAMAZSINIZ!’
Aile Mahkemelerinde arabuluculuk yönteminin devreye sokulması uzun dönemdir tartışılıyor ve bu yöntem kadın örgütlerince çokça eleştiriliyor. İlk olarak 2016 yılındaki boşanma komisyonunun raporu ile gündeme getirilen boşanmalarda arabuluculuk meselesi, o tarihten bu yana her fırsatta önümüze sürülüp kadınların tepkisini çekince bir süreliğine rafa kaldırılıyor.
Gerekçe olarak davaların uzun sürmesi ve sürecin yıpratıcı olması ileri sürülse de amacın bunlar olmadığını biliyoruz. Zira Medeni Kanun’da hali hazırda zaten tarafların koşullarda anlaşabildiklerinde başvurabildikleri anlaşmalı boşanma yöntemi mevcut. Bu davalar hakim gözetiminde, tek celsede, çok kısa sürede sonuçlandırılabiliyor. Reform adı altında önümüze konulacak yöntem, tarafların uzlaşmaları söz konusu ise anlaşmalı boşanma şeklinde kullanabildikleri bu yöntemi yargı denetiminden çıkarmak anlamına gelecektir. Oysa anlaşmalı boşanmanın en önemli koşulu, yargıcın tarafları bir arada duruşmada bizzat görmesi, herhangi bir tereddüt veya baskı altında olup olmadıklarını denetlemesidir. Böylece özellikle taraflardan çoğunlukla zayıf konumda olan, şiddete uğrama, boşanmaya zorlanma ihtimali olan kadını korumak hedeflenmiştir. Arabuluculuk yönteminin şiddet mağduru kadınların yine şiddet baskısı ve tehdidi ile anlaşmaya zorlanmalarına sebep olması, daha da vahimi, kadınların bu süreçlerde de erkek şiddetine ve hatta cinayete kurban gitmesi olasıdır.
ARABULUCULUK GÜÇLÜYÜ KORUR
Çantalarında koruma kararları olduğu, defalarca kolluğa ya da yargıya başvurdukları halde katledilmenin kadınların en acı gerçeği olduğu bir ülkede, arabulucu yanında kadınların şiddete uğramayacağının hiçbir garantisi yoktur. Failler adliye içerisinde dahi zaman zaman böyle girişimlerde bulunurken arabulucuya kadınların dövülerek getirilip getirilmeyeceğini de hiçbirimiz bilemeyiz.
Arabuluculuk yöntemi iktidar tarafından çokça özendirilip övülmesine rağmen, bu yöntemin zayıf konumdakini daha zayıf hale getirdiği uygulamada açıkça görülmektedir. Örneğin işçi işveren arasında yine mecburi şekilde yürütülen arabuluculuk sürecinde, işverenler işçiyi haklarının çok altında meblağlara mecbur etmekte, arabulucular da genellikle sürecin çok uzun süreceği, anlaşmanın daha kârlı olduğu gibi söylemlerle işçilerin kandırılmasına destek olmaktadır. Açıkçası arabuluculuk uygulaması zayıfı değil, güçlüyü koruyan bir uygulama olarak ilerlemekte ve yerleşmektedir. Aile hukukuna ilişkin konularda da arabuluculuğun mecburi hale gelmesi tüm kadınlar için bir kayıp olacaktır.
Bu iktidar, nafaka konusunda yıllardır sürdürdüğü karalama kampanyaları ile gerçekte var olmayan mağdur bir kesim yaratarak “nafaka mağdurları”nın sorunlarını çözeceklerini söylüyordu. Sanıyoruz ki bu yıl nafaka konusunda da erkeklere bir “müjde” verecekler.
HAKLARIMIZA SALDIRANLARA KARŞI MÜCADELE
Öte yandan kadına yönelik şiddete dair etkili bir mücadeleyi hiçbir zaman yürütmemiş olan bu iktidar, şimdi de “Aile içi ve kadına yönelik şiddet suçları soruşturma bürolarını ülke sathında yaygınlaştıracağız” şeklindeki söylemlerle şiddetle mücadele ettiği görüntüsünü vermek istiyor. Oysa şiddeti cezasız bırakan, failleri yüreklendiren, kadınlar için etkili koruma yöntemleri geliştirmeyen, şiddete karşı en büyük silahımız olan İstanbul Sözleşmesi’ni bir gecede yürürlükten kaldıran da yine tek adam rejimidir.
Unutmayalım, 2016 yılından bu yana defalarca kez gündeme getirdikleri düzenlemeleri bir türlü hayata geçirememelerini kadınlar olarak tepkilerimizi yükseltmemize ve örgütlü gücümüze borçluyuz. Medeni Kanun’un kimi iyi düzenlemelerinin de yargı reformları adı altında elimizden alınmaması için kadınlar olarak yapılmak istenen düzenlemelerin altındaki niyetleri iyi okuyalım ve bu olumsuz düzenlemelere karşı bir araya gelerek mücadeleyi yükseltelim.
Fotoğraf: Freepik
İlgili haberler
Aile Yılı Tanıtım Programı: Devlete üç çocuk, kadı...
2025 Aile Yılı Tanıtım Programı'nda kadınlara güvencesiz çalışma müjdelendi, 3 çocuk çağrısı yapıldı...
‘Aile yılı çocuğumun güvende olduğu bir yıl olacak...
‘Nasıl olacak aile yılı? Ben ve eşim çalışmazsak çocuklarımız aç. Daha aile üyeleri aynı saatlerde e...
Aile arabuluculuğu yeniden gündemde
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yargı Reformu Stratejisi Tanıtım Toplantısı'nda aile arabuluculuğu ve nafaka...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.