Zenginlik, şöhret, toplumun göstereceği saygı... Hepsi gereksiz yüklerdir Emily Dickinson için. Çekirgeler, örümcekler, kırlangıçlar, kurbağalar çok şey söyleyecektir ağırlık taşımayan ruhlara. Ancak o zaman kim olduğumuzu anlama fırsatı yakalarız belki. Pompalanmış, şişirilmiş kimlikler Emily Dickinson’ın sadeliği karşısında pek zavallı görünür.
Gerçek bir isyancı olan şair toplumda sorgulamadan kabullenilen, fark edilmeden boyun eğilen toplumsal cinsiyet rollerine, özellikle kadınların mahkûm edildiği boğucu yaşamlara başkaldırır.
19. yüzyılın hiç kuşkusuz en önemli Amerikan şairlerinden Emily Dickinson bir kadın olarak şiirlerinin fazla ciddiye alınıp alınmayacağıyla ilgilenmeden, su gibi sessizce kayaları aşındıra aşındıra yazmış bir edebiyat insanı.
HAYATTAYKEN SADECE 12 ŞİİRİ YAYIMLANMIŞ
Şiirlerinden sadece on ikisi hayattayken yayımlanmış olmasına rağmen, bin sekiz yüzü aşkın şiirini ölümünden sonra kız kardeşi Lavinia’nın gün yüzüne çıkarmış olması sayesinde bugün hâlâ okuyabiliyoruz. Ne yazık ki okuyamadığımız birçok şiiri ve kişisel yazışmaları ise vasiyeti gereği yine Lavinia tarafından yakılmış.
Dickinson’ın münzevi karakteri onu doğanın kelimesiz ve kavramsız dilini dinlemeye çekmiş ve zamanla insanlarla konuşmaya olan ilgisini neredeyse tamamen kaybetmesine sebep olmuş. Zamanla diğer insanlarla ilişkisini sadece gerektikçe, o da odadan odaya konuşmakla sınırlı tutmaya başlayan Dickinson, toplumun kendisine açıkça veya kapalı olarak dayattığı eş, anne, sevgili ve hatta kadın şair olmak gibi etiketlerden hiçbirine ihtiyaç duymayarak doğanın insan şuuruna sunduklarını özümsemiş ve bu özden yalın, renkli, gerçekçi ve bir o kadar da hassas bir şiir dünyası meydana getirmiş.
ANLATMAKTAN VAZGEÇENLER SUSARLAR
Anlatmayı beceremeyenler susarlar.
Anlatmaktan vazgeçenler susarlar.
Anlaşılmayacağına karar vermiş olanlar susarlar.
Diğerlerinden ümidi kesmiş olanlar susarlar.
Hata yapmaktan korkanlar susarlar.
Kendilerini açığa çıkarmaktan korkanlar susarlar.
Zannettikleri kişi olmadıkları,
Zannettikleri dünyada yaşamadıkları gerçeğini hazmedemeyecek kadar güçsüz olanlar susarlar.
Olaylar ve olgular dünyasıyla baş edemeyenler susarlar.
"hiç kimseyim ben! ya sen?
hiç kimse – sen de mi?
demek bir çiftiz sen ve ben
söyleme kimseye – bilirsin, tutamazlar dillerini!
birisi olmak! ne kadar da kasvetli!
öylece, uluorta – bir kurbağa gibi
aşka batmış bataklığa
söylemek adını– bitmek bilmeyen haziran boyunca!"
İlgili haberler
GÜNÜN KADINI: Şiiri ilmek ilmek işleyen şair Sennu...
Sennur Sezer’in doğum günü bugün. Ölümüne kadar şiire, edebiyata ve hayata soluk katmış kadın şairle...
Gülten Akın: Deli kızların sesini çoğaltan şair
“Erkek dilli” şiir geleneğine devrimci bir tutumla dur diyen Gülten Akın kendinden sonra gelecek “de...
8 Aralık 1935 | Şair ve öğretmen Charlotte Niese ö...
Alman yazar, mahalli şair ve öğretmen Charlotte Niese 7 Haziran 1854'de doğdu, 8 Aralık 1935'te Hamb...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.