Kürtçe müziğin taçsız kraliçesi: Ayşe Şan
Bir coğrafya düşünün, kadın sesinin haram ve yasaklı olduğu bir coğrafya. İşte bu coğrafyada bir kadın dengbêj olmak, cesaret isteyen bir işti. Ayşe Şan bu cesareti gösterip ateşe dokunmuştu.

Bir önceki yazımda müzik nedir, kadın sanatçıların müzikteki yeri neresidir gibi sorulara yanıt ararken kadının müzikal anlamdaki çalışmalarının yeterli düzeyde olmamasının sebeplerine değinmiştim. Bu kez de bu sorunları Kürt müziğinin taçsız-tahtsız kraliçesi “Eyşana Kurd, Eyşe Xan, Eyşana Elî” isimleri ile bilinen Ayşe Şan’ın hayatı üzerinden biraz irdelemek istiyorum.

BİZİM EVİN AYŞE ŞAN’I 

Ayşe Şan’ın hayatına geçmeden önce sizlere bizim evin Ayşe Şan’ından bahsetmek istiyorum. Evet, bizim evin Ayşe Şan’ı diyorum. Çünkü Ayşe Şan’ın billur sesinin girmediği Kürt evi yok gibidir. Bu şanslı evlerden biri de bizim evimizdi. Çocukluk yıllarımda onun o kadife, insanın içine işleyen sesi ile tanıştım. Çok küçük yaşlarda anne ve babamın bu sese hayranlıkla ve hüzünlenerek kulak vermelerine şaşırsam da sonraları bu ses benim de içime işledi ve onu dinlemek bana büyük bir keyif verdi.

Müziğe çocuk yaşta ilgim vardı. Zaman zaman amcamın bağlamasına, babamın öğrettiği stranlarla* eşlik ederdim. O zamanlar, bazen bana “Ayşe Şan” dediklerini anımsıyorum. Onunla aynı ismi taşımak ve bana bu şekilde seslenilmesi ona olan hayranlığımı artırdı. Yaş aldıkça ve araştırdıkça, müzik için mücadelesini okudukça bir kadın olarak ona olan hayranlığım daha da arttı. O günden bugüne ona olan saygım katlanarak devam ediyor. 

Ayşe Şan, insanların yüreğine nasıl dokunuyordu? Kadın sesinin yasak olduğu bir coğrafyada bir kadın dengbêj** olarak sesini milyonlara nasıl ulaştırdı? 

Ayşe Şan yüreğindekileri müziği ile buluşturuyor, sanatını kendi yaşanmışlıkları üzerinden geliştiriyor. Aynı zamanda müziğiyle toplumsal gerçekliğe de dokunuyordu. Aslında kendi hikayesini seslendiriyordu bir bakıma. Ayşe Şan seviliyordu çünkü parçalarında insanlar, içlerindeki acılardan izler buluyordu.

Bir coğrafya düşünün, kadın sesinin haram ve yasaklı olduğu bir coğrafya. İşte bu coğrafyada bir kadın dengbêj olmak, cesaret isteyen bir işti. Ayşe Şan bu cesareti gösterip deyim yerindeyse ateşe dokundu. Bin bir engeli aşarak sesini milyonlara ulaştırmayı ve cesaretini milyonlarca kadına bulaştırmayı başardı.

Peki, Ayşe Şan kimdi? Gelin hep birlikte parçaları insanların diline pelesenk olmuş, Kürt müziğinin, “taçsız kraliçesini” yakından tanıyalım.

HER ŞEYE RAĞMEN VAR OLMA MÜCADELESİ

Ayşe Şan 1938 yılında Diyarbakır'da doğar. Annesinin Erzurumlu, babasının ise Cibran Aşireti’nden olduğu söylenir. Babasının tanınmış dengbêjlerinden olması, Ayşe Şan'ın küçük yaşta müzikle tanışmasına neden olur. Evlerinde kurulan dengbêj divanlarıyla Kürt müziğini, kültürünü, tarihini öğrenir. Küçük yaşta dengbêjlerin sesinden dinlediği parçalar Ayşe Şan'ın dengbêjliğe ilgisini artırır ve babasının yolunda yürümeye başlar. İlk olarak mevlitlerde ilahiler okur, sadece kadınların bulunduğu ortamda sesini duyurur.

Ancak babası, kızının dengbêjlik geleneğini sürdürmek istemesine, erkeklerin bulunduğu ortamda stran söylemesine sıcak bakmaz. Kızı için bazı kısıtlamalar koyar ve evlenip çoluk çocuğa karışmasını ister. Ayşe Şan evliliği kabul etmese de karşı çıkamaz, iradesi dışında evlendirilir. Bu evlilikten bir kızı olur ancak evlilik yürümez. Ayşe Şan'ın ailesi, akrabaları boşanma fikrine şiddetle karşı dururlar. Annesi kızının yaşadıklarına üzülür fakat elinden bir şey gelmez. Ayşe Şan eşinden ayrılır, kızını babasına bırakıp bilmediği bir dünyanın yolunu tutar. Hem eşinden ayrılması, hem de dengbêjlik geleneğini sürdürmek istemesi, ailesinde büyük rahatsızlıklara neden olmuştur. Aile bireyleri, akrabaları ve aşiret üyeleri Ayşe Şan'a tavır alır. Ailenin isteğiyle sürdürdüğü evliliğini bitirmesine duyulan öfke büyür, Ayşe Şan’ın yaşam alanı daralır, üzerindeki baskı katlanarak artar.

Ayşe Şan, bir süre sonra Antep'e yerleşir. Burada bazı kişilerin yardımıyla çay bahçelerinde ve Antep Radyosu'nda çalışmaya başlar. O yıllarda Kürtçe yasak olduğu için radyoda Türkçe parçalar okur, adından söz ettirir. Açık hava konserlerinde Türkçe ve Kürtçe söyleyince hem seveni hem de karşıtları artmaya başlar. Antep'te radyoya türküler okuduğu duyulunca ailenin öfkesi daha da büyür; bütün ilişkileri kopar. Aile üyeleri Ayşe Şan'a ateş püskürürken bir tek annesi ona sahip çıkar. Ancak gücü kızını korumaya, geri getirmeye yetmez.

1963 yılında İstanbul'a Kürtçe ve Türkçe plak yapmak için gider. Kürtçenin yasak olması nedeniyle kasetleri, konser ve söylediği parçalar bazı çevrelerde rahatsızlık yaratır. Kürtçe okuduğu şarkılardan dolayı ciddi baskılarla karşılaşır ve Türkiye'yi terk etmek zorunda kalır. 1972 yılında Almanya'da yaşamaya başlar. O dönem birçok Kürt müzisyen gibi o da el altından yapılan kasetler sayesinde sesini duyurur. İkinci evliliğinden olan 18 aylık kızı Şehnaz'ı kaybetmesi üzerine sanat yaşamına bir süre ara verir.

1979 yılında Irak'ta Bağdat Radyosu'nda çalışmaya başlar. O dönemde Bağdat Radyosu'nda Kürtçe dilinde kültür-sanat programları yapılmasına izin verilmektedir. Ayşe Şan burada Kürt müziğinin birçok önemli ismiyle birlikte çalışma, konser verme imkanı yakalar.

Ayşe Şan’ın acı dolu yaşamına bir de kanser eklenir. Ölümünden önce, son kez kızını görmek isterken akrabaları izin vermez. Ayşe Şan'ın annesinin mezarını bile bir kez olsun ziyaret etmesine izin verilmez. Ayşe Şan 18 Aralık 1996 yılında İzmir’de kanser hastalığına yenik düşerek aramızdan ayrıldı. O, bu kadar ezilmişliğe, acıya ve kedere rağmen kendini var etme ve yaşadığı toplumda kabul görme mücadelesini kazanmış bir kadın. Milyonlara kendini sevdirip müziğini dinlettirmiş bir kadın dengbêj. Bunlara maruz kalmasaydı ve enerjisini bunlar yerine müziğine aktarsaydı kim bilir o enfes sesiyle bizlerin dilinden düşmeyecek daha nice güzel eserler bırakacaktı.

*Türkü
**Ahenkle şiir, mesnevi anlatan kişi

Kaynak: Şeyhmus Çakırtaş/ Independent Türkçe
Fotoğraf: Spotify

İlgili haberler
Kürtçeye baskı kadınlara bağımlılık ve bunalım ola...

Kürt dilinin bugün karşı karşıya olduğu baskılar ve kadınların bundan nasıl etkilendiğine dair İHD H...

Müzik tarihimizin ilk kadın efsanesi: Denizkızı Ef...

Kitap Eftalya’ya dair ilk kapsamlı biyografi araştırması olurken, döneme dair her yerde bulamayacağı...

Sanatla, müzikle var olan bir kadın: Ayfer...

Çocuk yaşta işçi olan Ayfer’i hayata bağlayan bağlamasıydı... O bağlamayı şimdi öğrencileri için çal...