Yaşamı zorlukla geçen ama kadın olmanın yanında dayanışmanın ve sanatın gücüne inanan biri Ayfer Aslan. Alibeyköy Akşemsettin Mahallesi’nde kurs merkezi açarak hayallerindeki bağlama öğretmenliğini yapıyor şimdi Ayfer. Peki bu günlere gelmek kolay mı oldu onun için? Kendisi yanıt veriyor buna; yaşamını, sanatın toplumsallaşması gerektiğine dair bakış açısını bizlerle paylaşıyor Ayfer...
YOKSULLUK, GÖÇ VE ÇOCUK İŞÇİLİKLE DOLU BİR YAŞAM...
Doğudaki yaşam koşulları zorlaştığı için 1980’de annesi 3 yaşındaki Ayfer ve diğer 3 çocuğunu da alıp Diyarbakır’dan İstanbul’a göç etmiş. Yeni bir memlekette yaşam mücadelesine devam ettikleri o zorlu zamanları şöyle anlatıyor Ayfer: “Okula ilk lastik ayakkabıyla gittiğimde diğer çocuklardan farklı olduğumu hissetmiştim. Okula başlayana kadar dil sorunumu çözmüştüm ama yine de farklıydık. Annemle İstanbul’a geldiğimizde anaannem ve dedemde kalıyorduk. Annem çalışmaya başlamıştı. Sonrasında kendimize ait bir eve çıktık. İlkokulu terk ettim. 10 yaşımdan 17 yaşıma kadar konfeksiyonda çalıştım. Açıköğretimle liseye kadar devam ettim. 13 yaşımda Cemevi’nde bağlama kursuna gittim. Kursa başlarken bağlamanın benim mesleğim olacağını hissetmiştim. Sırf bağlamadan uzak kalmamak için müzik aletleri satan bir yerde çalışmaya başladım. Sanata çok yakın hissediyordum kendimi, yetenekli insanlar hep ilgimi çekmişti.”
TOPLUM BASKISINA BOYUN EĞMEDİ
Bu dönemde toplumsal hareketten de etkilenen Ayfer, gençlik derneklerinde ve kadın derneklerinde de faaliyet yürütmeye başlamış. Evlendikten sonra kadın olmanın zorluklarını daha çok yaşamış. “Eve, çocuğa, eşine bakması gereken milyonlarca kadından biriydim. Bu görevlerden birini yapmayınca ‘kötü kadın’ diye üzerime geliniyordu. 1 çocuk annesi olarak bu baskılara karşı çok çaresiz kaldım.” Toplum baskısına dayanamayan Ayfer, daha sonra eşinden boşanmış. Ailesinin kendisini desteklediğini, bunun kendisine büyük güç verdiğini söyleyen Ayfer, “Boşanmada destek bir kadın için çok önemli. Boşandıktan sonra ciddi sağlık sorunlarım ortaya çıktı. Çalışmam gerekiyordu ama bir erkeğin baskısı altından çalışmak istemiyordum. Evde eş, dışarıda patron sürekli erkeklerin yönlendirmesi var kadınların hayatında. Buna meydan okuduğumu düşünüyorum. Hayalimdeki bağlama öğretmenliğini gerçekleştirmek istiyordum. Kurs vermeye başlamıştım kurumlarda, derneklerde... Daha sonra kendi merkezimi açıp bağlama öğretmenliği yapmaya karar verdim. Şimdi 50-60 öğrencim var. Bir taraftan geçimimi sağlarken bir taraftan da sanata, emeğe, kültüre değer veren gençler yetiştirmeye çalışıyorum.”TOPLUMSAL DÜZEN KADINI SANATIN DIŞINA İTİYOR
Kadın ozanlar üzerine sohbet ediyoruz, bildiğimiz, aklımıza gelen bir kadın ozanın olmayışını tartışıyoruz Ayfer’le: “Dinin baskın geldiği bir toplumuz. Din ağırlıklı beslenen toplumda kadın sesi haramdır. Kadın nasıl şarkı söyler! Erkekler köyde, meydanlarda, kahvehanelerde, sıra gecelerinde avaz avaz göğsünü gererek aşık, ozanlık yapıyordu ama kadınlar kendi çocuklarına ninniler söyleyebiliyordu ancak. Bu yüzden kadınların sanatın içinde daha az var olduğunu düşünüyorum. Ama aynı zamanda umut taşıyor kadınlar. Kadının özgürlüğü gerçekleşmeden toplumun değişeceğine inanmıyorum. Sanattan ve kadının özgürlüğünden beslenerek toplumu değiştirebiliriz. Kadınlar nerede olurlarsa olsunlar mutlaka sanatsal çalışmanın içinde yer alsınlar. Çünkü sanat ruhu doyurabiliyor. Elbette tek başına sanatla iyileşemeyiz, asıl olarak bunun için kadınların örgütlülüğüne ihtiyaç var.”İlgili haberler
Kızıl Meydan’ın sosyalist dengbeji: Sûsika Simo
Ayağındaki prangaları kopardı, sesini tüm Sovyet ülkesine duyurdu, Lenin’e yazdığı kılamlarla anıldı...
Sesleri saklı tutulan dengbêj kadınlar
Ne kadar acıdır ki bir yerlerde tutulan gizli sesler var… Kimsenin duyamadığı o anlatılar var. Bir t...
Kocasının kardeşiyle evlendirilen çocuk Nazmiye’ni...
Okumasına izin verilmeyen Nazmiye 13 yaşında bir çocukken evlendirilir, 1 yıl sonra trafik kazasında...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.