Adalet tanrıçalarla tecelli etmez
Birçok yerde çıkar karşımıza, elinde terazisiyle adalet tanrıçası. Erkek üstünlüğünün kabul edildiği adalet mekanizması neden bir kadında cisimleştirilmiştir? Kimdir bu adalet tanrıçası?

Antik Yunan toplumunun hayatı algılayış biçimini yansıtan mitoloji, insan biçimli (antropomorf) tasavvur edilen tanrılarıyla kadını yüzyıllardan beri birçok tartışmanın odağı haline getirmiştir. Adalet kavramının kişileştirilmiş biçimi olan Themis de bunlardan yalnızca biri… Eski Yunanca’da yerleştirmek, sağlamlaştırmak, saptamak, cezalandırmak anlamına gelen bir kökten (τ̣́τεμı) türeyen Themis, adil ve adalet anlamını taşır. Söylenceye göre; doğanın, mevsimlerin, yılların ve sanatların düzenini sağlayan, kısacası yaşamla ölüm dengesini kuran “kutsal” bir imgedir. Themis yasadır, kuraldır…

BU NE YAMAN ÇELİŞKİ?
Hukuksal düzenin dirliğin bir ifadesi haline dönüşen Themis’le ilgili akla gelen ilk soru ise, adaletin neden bir kadınla temsil edildiği olur herhalde. Çağlar boyu her türlü yaşamsal haktan yoksun olan kadın, nasıl olur da adalet dağıtıcılığının simgesi kabul edilir? Hele de metafizik bir varlıkta karşılık bulup, kutsallaştırılır… Yüzyıllardır toplumda kutsal kabul edilenler üzerine tartışmak da ne yazık ki oldukça sıkıntılıdır. Çünkü kutsallaştırma beraberinde güçlü bir yabancılaşmayı da getirir. Yani Antik Yunan toplumundan günümüze asla yanlışa hizmet etmeyeceğine inanılan sözüm ona adalet, aslında bu haliyle “gerçek”leşemeyecek olmasını da beraberinde getirir.
Themis bir tanrıça, bir kadındır... Çünkü “kadın” ve “bakire” olması bağımsızlığı ifade eder. Ancak Eski Yunan toplumunda özgür bir yurttaş olamayan, hayatı önce babası ve sonra kocasının çizdiği sınırlar içerisinde gerçekleşen, çeşitli ödevlerle yüklenmiş bir konuma sahip kadının, kendisini neredeyse tamamen dışlamış bir toplumsal yapı tarafından adaletsizliği cezalandıran olarak görevlendirmesi sizce de bir çelişki değil midir?


SANILDIĞI GİBİ DEĞİL
Themis elinde bir terazi tutar. Çünkü terazi adalet dağıtımının, dengenin sembolüdür. Peki ya adalet öyle ölçülebilecek bir şey midir? Örneğin Themis’in elinde tuttuğu bir diğer şey olan kılıçla bir katil zanlısını bilmem kaç yıl hapis cezasıyla cezalandıran adalet sistemi, terazi ile ölçebilir mi geride kalanın acısını? Ölçümü; sanığın ne kadar suçlu olduğundan ziyade, tartıyı kontrol edenle ilişkilidir herhalde...
Themis’in gözleri bağlıdır. Çünkü adalet dağıtıcısının taraflar arasında eşitlik kurması temel kuraldır. Zira adaletin “gerçek”leşmesi için her türlü dış etkiden uzak durması gerekir. Peki ya tarafları eşit kabul etmek, örneğin bir tecavüz davasında mağdur ile zanlıyı eşit kabul etmek olanaklı mıdır? Eşitsizliğin bu denli büyük boyutta var olduğu bir dünyada, adalet dağıtıcısının tarafları eşit kabul etmesi ve tecavüz örneğinde olduğu gibi adaleti bunun üzerine inşa etmesi sadece adaletsizlik olabilir!

Evet “kılıç”, adaletin verdiği cezaların caydırıcı gücünü, “terazi” adaleti ve bunun dengeli bir şekilde dağıtılmasını, gözü bağlı bir kadın olması ise bekar yani “temiz” ve “tarafsız”olduğunu simgeler. Tüm bunları en güzel ve doğru bir biçimde tasvir ettiğine inanılan Themis’in, belki de son 12 yıllık dönem göz önüne alındığında aslında beş para etmeyecek bir heykelden ibaret olduğunu düşünebiliriz. Nitekim Şair Sunay Akın “Beyaz Adam” adlı şiirinde şöyle demiş:

“...özgürlük gibi adaleti de
bir kadın heykeliyle simgeledi
ama elinde terazi tutan
zavallı kadın
gözleri bağlı olduğu için
kendisine tecavüz edenin
kim olduğunu göremedi”

Bir ülkede gerçek adaletin egemen olması, her şeyden önce adalet mekanizmasının öncelikle gözünün “güçlü ve erk olanın karşısında da” bağlı olmasına bağlıdır.
Görüyoruz ki, biz kadınlar her geçen gün koruma kararına rağmen öldürülürken, üstelik katillerimiz elini kolunu sallaya sallaya kendine belki de başka kurbanlar ararken, yasama-yürütme- yargı pervasızca kullanılıyor ve işlemez hale getiriliyor. Tüm bu yolsuzluk, hırsızlık ve talanı örtbas etmek için kullanılan o kutsal adalet ise, nedense biz kadınlara uğramıyor. Üstelik utanç davaları çığ gibi büyürken, barış anneleri 30 yıldır faili bir türlü cezalandırılmayan çocuk katillerinden hesap sorarken...
Tüm bunlar olurken, elbet bir gün kadınlar gerçek adaleti şaşmaz bir terazinin ürünü olmaktan çıkarıp atacaktır.

Bu konuyu tartışmak için buraya tıklayın


İlgili haberler
Kadın avukat olmak

Ah bu kadın avukatların çektiği... Zordur kadın avukat olmak, her türlü ayrımcılıkla karşılaşırlar....