Bangladeşli kadın işçilerin hayatta kalma savaşı
Kadın işçilerin yıllık izinleri 3 güne düşürülüyor. Ustabaşları hızlı üretim için şiddet uyguluyor. Haftada 80 saati bulan çalışma süresi sonunda kadınlar aylık sadece 37 dolar ücret alıyor!

Asya ülkeleri arasında kapitalizmin en vahşileştiği ülkelerden olan Bangladeş, aynı zamanda dünyanın en büyük ikinci hazır giyim üretimi yapan 4 milyonluk işçi nüfusuna sahip bir ülke. 4000’den fazla hazır giyim fabrikası var ve bu sektörün yüzde 80’ini kadın işçiler oluşturuyor. 

Dünyanın en pahalı markalarına kıyafet üreten Bangladeşli tekstil işçileri, yıllardır aynı kötü ve zor koşullarda çalıştırılıyor. 2013 yılında Rana Plaza’nın çökmesi ve 1000’den fazla işçinin can vermesi, işçilerin çalışma koşullarından daha fazla endişe etmesine neden olmuştu. Rana Plaza katliamından beş yıl sonra benzer bir olay Bengalli işçilerin de başına gelmişti.

Bu kötü koşullara dair bir önlem alınmayacağı ise Başbakan Şeyh Hasina’nın Rana Katliamı sonrasında “Binaların yüzde 90’ı kaçak, ne yani hepsini yıkmamızı mı bekliyorlar?” demesinden belliydi ve nitekim öyle de oldu.

Çalışma koşullarına ve düşük ücrete karşı tepkileri büyüyen işçiler, 30 Aralık günü Başbakan Şeyh Hasina’nın baskı ve şiddet ortamında yeniden başbakan seçilmesi ile birlikte eyleme geçtiler. Sokaklarda düzenlenen çeşitli protesto gösterilerinin ön saflarında kadın işçiler vardı. Ev geçimi, çocuk bakımı, taciz ve tecavüz gibi saldırılarla da baş etmeye çalışan kadınlar, emeklerine sahip çıkmak için sokaklardaydı.

HAFTADA 80 SAAT, AYDA 37 DOLARLIK MESAİ!
Şüphesiz sokaklara taşan protestoların ardında yatan, fabrikalardaki durum. Birçok yerde olduğu gibi Bangladeş’te de işçilerin sendikalaşma girişimleri hükümet eliyle engelleniyor, hatta çoğu işçi işten atılıyor.

Kadın işçiler çok uzun süre mesai yapıyor; yıllık 10 gün olan izinleri yönetimin inisiyatifine göre 3 güne düşürülebiliyor. Ustabaşları daha seri üretim yapılması için kadın işçilere fiziksel ve sözlü şiddet uyguluyor. Hamile kadınlar bile ağır koşullarda çalışmaya zorlanıyor. Bu koşullarda haftada 80 saate kadar çıkan çalışma saatlerinin işçilere aylık karşılığı ise sadece 37 dolar!

Sosyolog Diane Elson, tüm bu koşullara rağmen kadınların tekstil sektöründe yoğun çalışmaya devam etme sebebini şöyle açıklıyor: “En yoksul kadınların hayatta kalabilmelerini sağlayacak, zorunlu ihtiyaçlarını karşılayacak gelir getirmesi; ev işi hizmeti ya da fahişelik gibi seçeneklerden daha iyi görünmesi; evli kadınlara ailenin yaşam standardını yükseltme olanağı sunması; bekar kadınlar için de çeyizlerini hazırlamak için gelir sağlaması.”*

ASGARİ ÜCRETİN ÇOK GÖRÜLDÜĞÜ YAŞAMLAR
Tekstil patronları, asgari ücreti dahi çok görüyor kadın işçilere, yapılan zammı uygulamak istemiyor. İşçilerin ‘yaşanabilir bir ücret’ talebiyle sene boyunca verdikleri mücadelelerin sonucunda kazandıkları asgari ücret zammını ‘telafi etmek’ için sene sonunda, yani aralık ayında kitlesel işten çıkarma yoluna gittiler. Böylece, asgari ücretten görece fazla ücret alan kıdemli işçileri atıp yerine asgari ücretle işbaşı yaptıracakları yeni işçileri işe aldılar.

Çeşitli yayınlarda çıkan haberlerde de Bangladeşli işçilerin patronların yüksek gördüğü bu ücreti alabilmek için ‘çok ağır ve tehlikeli koşullarda, günde 13-14 saat, haftanın 7 günü çalıştığı’ yazıldı. Buna karşın çalışma koşullarına ve düşük ücrete karşı yapılan grevlerde işçiler göz altına alındı, ölümle tehdit edildi ve hatta kimi işçi önderleri öldürüldü. Tüm bunlara rağmen, örgütsüzlüğe, çalışma koşullarının düzeltilmemesine, iş cinayetlerine, işyerlerinde maruz kaldıkları taciz ve şiddete karşı kadınların sesi oldu bu eylemler.

UMUDA YOLCULUK HÜSRANA VARIYOR
Ne var ki, her geçen gün derinleşen yoksulluk, her zaman kadınları sokaklara dökmüyor. Kadınlar ailelerini hayatta tutabilmek için istemedikleri yollara başvurmaya itiliyor. Bunun en yaygın örneklerinden biri Bangladeş’te çalışan kadın tekstil işçilerinin kendi ülkelerinde geçinemedikleri için göç etmek zorunda kalması. Hem ailelerini geçindirmek hem de çocukları için daha iyi bir gelecek kurmak adına ülkelerini terk ediyorlar.

Kadınlar başka bir ülkeye göç etmek isterse ya eşinden ya da babasından izin almak zorunda. Yine de göç eden kadın sayısı gittikçe yükseliyor. Hükümet ve patronlar, artık Bangladeş ekonomisini de etkilemeye başlayan bu duruma karşı önlemler almayı tartışıyor.

Yoksullukla baş edebilmenin yolunu daha zengin Arap ülkelerine göç etmekte bulan kadınları, gittikleri ülkelerde de hayal ettikleri gibi daha rahat bir hayat karşılamıyor. Göç ettikleri Katar, Bahreyn, Suudi Arabistan ve Kuveyt gibi Arap ülkelerinde çoğunlukla temizlik ve bakım işleri, yani ev işçiliği yapıyorlar. Küçük bir kısmı da kendi ülkesinde olduğu gibi hazır giyim sektöründe çalışıyor. Tehlikeli işlerde çalışmak zorunda kalıyorlar, sağlıkları tehdit altında ve onları koruyacak yasalar da yok!

YOKSULLUĞUN KISIR ‘GÖÇ’ DÖNGÜSÜ
Göç eden kadınların bir kısmı, cinsel istismar, şiddet ve ekonomik sorunlarla baş edemediği için geriye dönmek zorunda kalıyor. Ülkesine geri dönen her kadın eskisi gibi karşılanmıyor. Eşlerini yeniden evlenmiş olarak bulma ihtimalleri de var. Kimi kadınlar, yasadışı işlere karışmış olabileceği düşünülerek yalnızlaştırılıyor. Bu dışlanmayı kabullenemeyen kadınlar çareyi yeniden göç ettikleri ülkelere gitmekte buluyor. Yani kadınların hayatları üç kuruş fazla kazanabilmek için oradan oraya savrulmakla ve karşılaştıkları sorunlarla baş etmenin yollarını aramakla geçiyor.

Tüm bu koşullar göz önünde bulundurulduğunda ‘göç etme zorunluluğu’ kendi başına bir sorun olarak ortada durmayı sürdürüyor. Uluslararası Çalışma Örgütü ILO’nun göçmen işçiler üzerine yaptığı bir araştırmada göç ve kriz bağlantısı şöyle tarif ediliyor: “Göçmen işçiler krizden en çok etkilenen kesimler arasında yer alıyor. Kriz sonrasında göçmen işçilerin büyük çoğunluğu ülkelerine geri dönmek zorunda kaldılar ya da sınır dışı edildiler. Bunların büyük çoğunluğunu kadınlar oluşturuyordu. Ülkelerine dönmek istemeyenler içinse tek seçenek kalıyordu: Pis, tehlikeli ve aşırı dikkat gerektiren işlerde çalışmak.” Bu tür işler ILO tarafından “en yoksullar dışında tüm ulusların kaçındığı işler” olarak tanımlanıyor.

İŞÇİ KATLİAMLARI ÜLKESİ
Kadın işçilerin önderlerinden biri olan, Hazır Giyim İşçileri Birlik Forumu (GWUF) Başkanı Mishu Moshrefa, Aralık 2010’da “vatana ihanet”ten tutuklanmıştı. Hükümetin grevlere yönelik tutumu ise oldukça sert olmuştu. Devletin grevlere yaptığı saldırılarda onlarca işçi öldürüldü.

Bangladeş Hazır Giyim ve Sanayi İşçileri Federasyonu’nun (BGIWF) fabrika yangının yaşandığı bölge olan Ashulia Komitesi Başkanı Aminul Islam, 5 Nisan 2012’de ölü bulunmuştu. Cesedinde işkence izleri vardı. Aminul Islam çok defa polis tarafından gözaltına alınmıştı, çok defa ölümle tehdit edilmişti.

Geçen kasım ayında da Ashulia endüstri bölgesindeki bir tekstil fabrikasında çıkan yangında 112 işçi öldü. O olayda da müdürler yangın alarmı çalmasına rağmen tüm kapıları kilitleyerek, içeride sıkışan işçileri çalışmaya zorladı.

Bangladeş’te 2005’ten beri çıkan fabrika yangınlarında 700, Rana Plaza Katliamı haricinde çöken fabrikalarda 79 işçi hayatını kaybetti.

* DİSK-AR Bülteni 2015, Sayı 4


İlgili haberler
GÜNÜN VİDEOSU: Tekstil işçisi Halima Bangladeş’tek...

Büyük tekstil tekellerinin fabrikalarının bulunduğu Bangladeş’te özellikle kadınlar açısından sömürü...

Modanın ‘insan bedeli’ni gözler önüne seren günlük...

Kamboçya, Hindistan ve Bangladeş’te 500’den daha fazla kadın işçiyle yapılan araştırma, işçilerin ai...

GÜNÜN UYGULAMASI: Bangladeş’te erken yaşta evliliğ...

Bangladeş’te erken evliliklere karşı cep telefonu uygulaması geliştirildi. Uygulama, yaşları sahte b...