GÜNÜN MESELESİ: Zayıflığın boyunduruğu ne zamandan beri var?
Yazla birlikte kadın dergileri, kadın ekleri yine diyet furyasına başladılar. Her kadın ince giysiler içinde, daha narin ve zarif görünmeli... Bunun ölçüsü de tabii ki zayıf, daha zayıf olmak...

Gelin, bu olayın perde arkasını tartışmaya açalım...
Beş yüzyıldır süren bir gelenek olan yüksek sınıftan Çinli kadınların ayak sargıları, tahta tepsiler tarafından biçimsizleş(tiril)en Afrikalı kadınların dudakları, Güney Asyalı Karen kabilesine mensup kadınların boyunlarının kolyeyle uzatılması, Tunus’ta Djerba adasındaki genç kadınların evlenmeden önce şişmanlatılması, kadın sünneti beden politikası uygulamalarına birkaç örnektir. Korseler ve ince bellerle, daha sonra da yüksek topuk, ayağı biçimsizleştiren dar ayakkabılarla Avrupalı kadınlar da bu süreçten nasibini almıştır. Antropologlar bu türden sıkıntılara maruz kalanların çoğunlukla kadınlar olduğu, biçim değiştirme uygulamalarının erkeklerde çok nadir görüldüğü konusunda birleşiyorlar. 


via GIPHY

Küreselleşmenin parçalarından biri olarak değerlendirebileceğimiz “Beden politikaları”nın günümüzde moda aracılığıyla sunulan en yaygın hedefi ise “zayıflık”. Dergilerde, televizyonlarda, sinemalarda boy gösteren mankenlere, artistlere benzemek arzusu özellikle genç kadınlar için önüne geçilemez bir istek. Kapalı salonlarda yapılan egzersizler, buna yönelik giysiler, kilo vermek için gidilen diyetisyenler, diyet ürünleri... Bütün bunların sonucunda zayıflığın yol açtığı anoreksiya türü hastalıklar... Bu hastalıkların tedavisi için uzmanlar yetiştiriliyor, plastik cerrahinin de işin içine girmesiyle yeni bir endüstri yaratılarak, beden, pazarlanan bir meta haline geliyor. Kadın bedeninin ölçüleri 4 Ekim 2003’de Paris’te “Etki Altındaki Kadın Bedeni-Ölçülerini Sorgulamak” isimli toplantıyla ilgili olarak Fransa’nın önemli gazetelerinden biri olan Le Monde’da 22 Kasım 2003 tarihinde Christiane Galus’un “Sosyologlar ve Beslenme Uzmanları Zayıflığın Buyurganlığından Endişeliler” isimli bir makalesi yayımlandı. Bu makalede bedenin değiştirilmesi, inceltilmesi için modanın yüzyıllardır kadınlara reva gördüğü fiziksel baskılar ele alınıyor. Ülkemizde de özellikle genç kadınlara dayatılan “zayıf güzeldir” anlayışı giderek tehlikeli boyutlara ulaşıyor. Bu makalenin Türkçe’ye çevrilmesinin anlamlı olduğunu düşündük. 

ZAYIF, HIZLI VE REKABETÇİ 
Beslenme uzmanları, kadınların bir bölümünün takip ettiği güncel moda tarafından göklere çıkarılan “ince hatlı, zayıf insan modeli”nin giderek çok daha büyük zararlara neden olduğunu saptıyorlar. Kadın dergilerinde boy gösteren ince hatlı modellere benzemek için çok sayıda genç kadın, hatta küçük kız beslenmeden yoksun kılınıyor. Sağlıkları için risk oluşturabilecek sorunları ise şöyle sıralamak mümkün: Erken osteoporoz, kısırlık ve gebelik...
Gıda güvenliğiyle ilgilenen ve bu konuda bol miktarda çalışmalar yapılan bir toplumda bu tür davranışlara rastlamak şaşırtıcı. Esasında kadın bedeninin özgürlüğü kavramı Batı’ya Anglosakson dünyadan geldi. Amerika’da ve İngiltere’de ortaya çıkan bu tür hareketler genellikle korsenin bütün ıvır zıvırlıklarından vazgeçen feminizmle benzerlikler taşıyordu.
Sonunda kadınlar 1950’lerde normal nefes alabildiler. Korseden kurtulduktan sonra 50 santimetrenin üzerinde olan bel ölçüleriyle de kadınlar pekala güzel olabildiler. Fakat bu özgürleşme çok kısa sürdü. Çünkü bu mekanik baskının yerini vücuttan yağları uzaklaştıran, inceliği göklere çıkartan içselleşmiş bir baskı aldı. Kadın bedeni çok ince, hatta tüy gibi, genç ve rekabetçi olmak ve maddi zincirlerden arınmak için gittikçe biçim değiştirdi.

Tours Üniversitesinden beslenme sosyolojisi profesörü Jean-Pierre Corbeau, bu gelişmenin son dünya savaşından beri görüldüğünü söylüyor. 1950’lerde Fransızlar beslenme meselesine mutlulukla yaklaşırlardı; kızarmış biftek onlar için bir şerefti. Tüberkülozdan korkulduğu için zayıf beden hasta olarak düşünülüyordu. Bu, Martine Carol ya da İtalyan yıldızları gibi etine dolgun oyuncuların etkili olduğu zamanlardı. 1960-1970 yıllarından itibaren Fransız 
köylüsündeki yoksunluk duygusu kayboldu. Kardiyovasküler hastalıklara karşı verilen mücadeleyle de zayıflık desteklendi. Hekimler tarafından kırmızı et tüketimi eleştirilmeye başlandı. Kızarmış biftekten, yeşil sebzeli bir beslenmeye doğru yol alınırken, taze fasulyeli bifteğe geçildi. Bu eğilim şehirleşen kitlenin sosyal etkinlik arzusu ile at başı gider. Hızlı ve rekabetçi olmak... Bu ise eylemsizlikle aynı anlama gelen fazla kilolardan kurtulmayı gerektirir. Sonra yavaş yavaş saflık ve kirlenmemişlik çerçevesi içinde cinsellikten uzaklaşılır... İşin hayvanlık boyutunu inkâr etmek için de incelikten sıskalığa geçilir. Corbeau, “Zayıflık ve kadın bedeninin inceliğinin estetiği, gittikçe artan biçimde berrak ve saydam olan cinsel nesnenin görünmezliğine ve silinişine dönüşür” der. Bu eğilim moda defileleri sırasında son derece belirgindir. Annie Hubert “Mankenler birer kişi değil ama üretilmiş heykellerdir” diyerek “Bu dergilerin gerçek birer sirke dönüştüğünü” vurgular.
İnceliğe doğru bu yönelim, elbette estetik gerekçeler için moda dergileri ve bazı televizyon kanalları tarafından beslendi. Obezitenin kaygı verici yükselişi nedeniyle tıbbın bir bölümünün yerine geçirildi. Fakat Paris’teki Hotel Dieu hastanesinin beslenme servisi sorumlusu ve obezite tedavi uzmanı Arnaud Basdevant “Kaygı verici koruyuculuk ve kuramsal olarak ideal kilo peşinde koşmanın riskleri arasındaki tıbbi söylemler de bıçak sırtıdır” diye ifade ederek şöyle konuşuyor:
“Bu söylemler narinliğin çevresindeki sosyal baskıyı besler ve onu etkiler. Şişmanlık konusundaki suçlamanın yansımasıdır. Risksiz olmayan hijyenist ve ahlakçıların söylemlerine geri dönüştür.”
“Narinliğin terörizmi”ni eleştirmek için yükselen sesler giderek artıyor.

* Bu yazı Petrol İş Kadın Dergisi’nin Nisan 2005 tarihli 14. sayısında yer almıştır.

İlgili haberler
Kim demiş kilolu kadınlar dans edemez diye!

Gayet de dans edebilir efendim. Bakınız ‘Büyük Beden Hareketi’ adlı kadın dans grubu bunu çok da güz...

Meme kanseri kabusumuz olmasın!

Dünyada kadınlar arasında yüzde 30’luk oranla en sık görülen kanser türü olan meme kanserini alt etm...

GÜNÜN FİLMİ: Kahire 678

Gerçek hikayelerden yola çıkan film Mısır'da birbirinden farklı üç kadının ortaklaştığı cinsel şidde...