Aşı karşıtları ile ne kadar isteseniz de tartışamazsınız. Tamamen uydurma /sallama /çarpıtma bir dizi iddiayı gözleriyle görmüş gibi bir tutkuyla anlatırlar. Bilimsel dayanak istersiniz, ancak ilaç lobisi nedeniyle yoktur. Buna karşın siz yöneltilen iddiayı bilimsel verilerle şüpheye yer bırakmayacak şekilde çürütürsünüz. Ancak bu bilimsel veriler ilaç lobisinin gölgesinde hazırlanmıştır. Daha sonra bu akılalmaz döngü tekrar eder, eder, eder ve bir yerde illa ki arkadan arabesk bir müzik çalmaya başlar. Nasıl o zehri küçücük savunmasız minicik masum bedenlere zerk edermişiz?
Aşı karşıtı oluşumların medyalarında göze çarpan bir diğer ortak nokta da bu vıcık vıcık duygu sömürüsüdür. Tam bir Flash TV formu. Zın zın zın, dan dan dan, şok şok şok manşetli haberler. “Aşı oldu, hayatı zindana döndü, bakın neler oldu” gibi heyecanla tıklayıp içeriğinde saçma sapan bir şey bulduğunuz çoğu yalan ya da çarpıtılmış olaylar. Kötü grafik, kötü görseller. Gereksiz bir her şeyi gözüne sokma, kutu içine alma tarzı. Büyük ve çirkin fontlar, uyumsuz fontlar. Bilimsel olarak tek bir sentez raporun, tek bir karşılaştırmalı istatistik verin yoksa bu çirkinliğe mahkûmsun çünkü. Bu yoga ile dertlerinden arınan ve siyez bulguru tüketen ayrıcalıklı kesimin sırtlarını bilerek veya bilmeyerek toplum bağışıklığına dayadığını söylemeye gerek var mı? Toplu aşılatma oranı hala yüksek ve bu durum salgın olasılığını düşük tutuyor, vücutlarına Allah korusun kimyasal girmeyesice azınlıktaki aşısız çocuklar, bizim kimyasal girse de olur fedai çocukların aşılı olması sayesinde korunuyor. Diyorum ya hayat bunlara güzel çünkü doğallık, çünkü chia tohumu ve çünkü avokado...
“MADEM AŞILAR HASTALIKLARDAN KORUYOR VE
SİZİN ÇOCUKLARINIZ AŞILI,
NEDEN KORKUYORSUNUZ?”
Bu soruyu iki şey yüzünden soruyor olabilirsiniz. Birincisi aşıların nasıl çalıştığını bilmiyorsunuzdur, ikincisi aşıların nasıl çalıştığını adınız gibi biliyorsunuzdur. Toplum bağışıklığı şu demek: Aşıların bizi hastalıklardan koruyabilmesinin öncelikli koşulu toplumun büyük bir yüzdesinin (hastalığının yayılma şekline göre değişen yüzdeler, yüzde 80-95’ler) aşılı olmasıdır. Yani aşı olma bireysel bir koruma sağlamaz, bu yüzden bireysel bir tercih, filozofik bir tercih ya da bir inanç meselesi olamaz. Aşı olmak gerekmediğine inanamazsınız mesela. Toplumda aşı ile bağışıklanma oranı eşik değerinin altına düştüğünde hastalıkların yeniden hortladığı görülüyor. Bu durumda meydana gelen salgınlarda aşılı çocukların çoğu korunuyor ama bazıları da korunamıyor. Bu salgın durumlarının tehdit ettiği en zayıf halkayı henüz aşı çağı gelmemiş küçük bebekler ile bağışıklığı tedavi amaçlı düşürülmüş (organ nakilli ya da kanserli) hastalar oluşturuyor. Üstelik toplumda alerji vb. nedenlerle aşı takvimi esnetilmiş bebek-çocuklar ve aşılanmanın üzerinden geçen uzun yıllar ve başka sebepler ile bağışıklığı zayıflamış ya da yok olmuş yetişkinler de var. Toplumun büyük yüzdesinin aşılı olması durumunda, herhangi bir yolla gelen virüs yayılamıyor. Ancak bu yüzde düşerse, salgınlar başlıyor ve şiddetine göre aşılı olanları da etkileyebiliyor. Örneğin geçen sene California’da, Disneyland’ta başladığı sanılan kızamık salgınında hasta olan, aşılılık durumu bilinen 34 kişiden 28’i aşısız, 1’i eksik dozlu aşılı, 5’i ise tam doz aşılı. California aşısızlık oranlarının oldukça düşük olduğu şehirlere sahip bir eyalet. Aşısızlık oranları arttıkça veya aşısızlık oranları yüksek şehirler çoğaldıkça dehşet verici sonuçları olabilecek ciddi salgınlarla karşı karşıya olduğumuz bir gerçek. İşte bunu adı gibi bilenler böyle bir ihtimal gördükleri anda kendilerini tedbiren eve kapatacaklar, daha sonra da sürüne sürüne gidip aşı arayacaklar.
GERİCİLİK VE IRKÇILIKLA BEZENMİŞ BİR APTALLIK: HİÇ GEREK YOK!
O günleri hiç görmemeyi dileyelim ama şimdi aşı karşıtı gericilikle bağıra bağıra kavga etmek lazım. Bu çocuğuna pozitif disiplinle mi yoksa ödül-ceza mekanizması ile mi yaklaşacağına karar vermek türünden bir ebeveynlik tercihi değil. Bireysel bir tercih değil. Nerede aşı yaptırmayacağını söyleyen birisi varsa, orada bitip, o kişinin ağzına yüzüne bilgiyle vurmak, kafasına kafasına bilgi atmak, gözüne gözüne bilgi sokmak gerekiyor. Bunu yapacak malumattan yoksunsanız kendinizi “ülkeyi Suriyeliler bastı” gericiliğinin kollarında buluverirsiniz. Bilgiyle donanmış olmak bizi bu aptallıktan korur. Aptallık evet, meningokok Mekke’den gelince sorun yok, Suriye’den gelince vay anam ülkemize doluştular! Aptallık, hem de süzme aptallık bu. Koca koca insanlarız, çocuk yetiştiriyoruz, bileceğiz. Açacağız gözümüzü. Türkiye’de hangi aşıların Bakanlığın takviminde olduğunu bileceğiz mesela. Boğmacanın, kızamığın bir çocuğu can çekiştirerek öldürebileceğini bileceğiz. Bilirseniz, bilgiyle insanları ikna etmeye çalışır ya da uluorta aşı karşıtı misyonerlik yapmaya çalışanlara hop diyebilirsiniz. Keten tohumuyla, mimoza yağıyla, tuz lambasıyla menenjitten korunamayacağımızı bileceğiz. Bilimsel bilginin haşmetine vakıfsanız, bonus olarak genellikle kafanız kafatasçılığa da basmaz, nefrete, yabancı düşmanlığına basmaz. Olası bir salgın tehdidini mültecilere değil, yurtlarından olmuş bu insanların denetimsiz koşullarda sınırlardan geçirilmesine, insan onuruna yakışmayacak koşullarda ülkede barındırılmalarına yorarsınız ve öfkenizi zavallıya, düşene değil zalime ve düşürene çevirirsiniz. İşte bunlar hep akıl fikir izan.İlgili haberler
Kız çocukları için cinsiyetçi izleri aşan bir kita...
Amerikalı Psikolog Stephanie Tabashneck hazırladığı boyama kitabıyla kız ve oğlan çocuklarına yöneli...
BİR ‘AŞI MESELESİ’ (1) ‘Aşı yaptırmıyorum çünkü...
Aşı yaptırmalı mı, yaptırmamalı mı? Dünyanın tartışması Türkiye'ye de sıçradı. Kimi inançtan, kimi '...
BİR ‘AŞI MESELESİ’ (2) Aşı gerçekten otizme yol aç...
Aşı karşıtlarına göre ilaç lobisi aşıdaki Timerosal maddesinin otizme yol açtığına dair çalışmaların...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.