Van’da sağlık emekçilerin askıda talebi: Ücretsiz nitelikli kreş
SBÜ Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi 3 bini aşkın çalışanıyla kreşi olmayan bir hastane. Yönetim 100 çocuk kapasiteli kreş vaadini bile gerçekleştirmezken sağlık emekçilerinin kreş talebi sürüyor.

Yıllardır ısrarla dile getirdiğimiz ve en hayati taleplerimizden biri olan kreş hakkı, yalnızca sağlık sektöründe değil her sektörde iş verenlerin veya yöneticilerin sıkıştığı ilk anda vazgeçebilecekleri bir hak olarak görülüyor. Geçtiğimiz haftalarda Ege Üniversitesinde yaşananlar bunun en yakın örneği. İşin içine “tasarruf tedbirleri” girince sıkılan kemerin en geniş deliklerinden olan kreş hakkından vazgeçilmek istendi. Kazanımla elde ettikleri hakları gasbedilen emekçiler “O kadar da değil” diyerek bu karardan geri adım atılmasını sağladılar.

Van’daki kamu kurumlarında çalışıp çocuğu olan emekçilerin de en büyük sorunlarından biri kreş. Şehrin personel istihdamı açısından en büyük kamu kurumu olan Yüzüncüyıl Üniversitesinde kreş mevcut ancak ücretleri özel kreşleri aratmıyor. Dönem başlayınca yapılan kırtasiye masrafları bu fiyata dahil değil.

HAYALLER KREŞ, HAYATLAR VALİLİK PROJESİ

Şehrin bir diğer büyük kamu kurumu 3 binden fazla çalışanıyla SBÜ Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi sadece Van değil bölgedeki diğer illerden de gelen hastaların tedavi olduğu bir hastane. Yüzlerce çalışanı olan kurumda kreş sorunu adeta kangrene dönüşmüş vaziyette. Geçtiğimiz dönemin başında hastane tarafından tüm personele kreşin açılacağı bilgisi verilmiş kayıtlar için başvuru yapılması istenmişti. Dönem ortasında klinik ziyaretlerinden birinde başhekime kreş talebini ileten arkadaşımıza 100 çocuk kontenjanına sahip bir kreşin açılacağı söylenmişti. Arkadaşımız ise “Hocam yalnızca iki klinikte çalışan arkadaşlarımızın çocuklarını toplasak 100 çocuk eder, bu sayı çok az” diye yanıt vermişti. Mart ayında açılan ise kreş değil valilik projesi kapsamındaki anaokulu oldu. Böylece 3 yaşından küçük çocuğu olan sağlık emekçilerine yeniden özel kreşlerin yolu gözüktü.

Çocuğunu kreşe göndermek istemeyen veya bakıcıya teslim edemeyenler için 2 yıllık ücretsiz izin hakkı tanınıyor. Ancak ekonomik koşullar sağlık emekçilerinin daha erken işbaşı yapmasına neden oluyor. Bu süreçte kurum nöbet tutmanıza müsaade etmiyor ve uykusuz geceleri biraz ötelemiş oluyorsunuz. Ancak çocuğun ikinci yaş günü yaklaştıkça kafanızda dönen “Acaba beni hemen nöbete çekerler mi?” soruları geceleri uykuları kaçırıyor.

BİR YANIMIZ ÇOCUK

Şans sizinleyse birim sorumlusunun inisiyatifinde birkaç ay daha çocuğunuzla uyuyorsunuz ve kaçınılmaz olan kapıya dayanıyor. En zoru ilk gece nöbeti çünkü siz de çocuğunuz da o geceyi atlattığınızda zorunluluğun yarattığı duruma uyum sağlamaya başlıyorsunuz. Uzun yıllar çalışan sağlık emekçisi iki çocuk sahibi bir kadın arkadaşımız ikinci çocuğu iki yaşını doldurduktan sonra nöbet tuttuğu ilk gecede çocuklarından birini annesine diğerini kız kardeşine bırakmış, başka anneleri bebeklerine kavuşturmak için kliniğe gelmişti. O gece küçük kızının sabaha kadar ağlayıp uyumadığını söylediğinde, “Keşke babasıyla kalsaydı” demiştik. “Eşim ‘bakmam’ diyor” demişti. Bu arkadaşımız gibi birkaç arkadaşımız şanslı saydıklarımızdan çünkü çocuğunu güvenerek emanet edeceği birinci derece akrabalarıyla aynı şehirde yaşıyorlar. Bu kadar şanslı olmayan çokça arkadaşımız oluyor.

BİRBİRİMİZİ DEĞİL SİSTEMİ SORGULAYALIM

Böylesi günlük kargaşaların içinde dünyayı kendi çalıştığımız klinikten ibaret sanırken ve ağır çalışma koşullarıyla başa çıkamazken çözümü “Böyle gitmez!” demekte değil “Ayşe niye nöbete geçmiyor? Fatma’nın çocuğu kaçıncı ayda iki yaşını dolduruyor? Emine neden 24 saat nöbet tutmuyor?” serzenişlerinde aradık. Oysa tartışacağımız Emine’nin 24 saat nöbet tutmaması değil, 24 saatin insani bir çalışma saati olmadığı olmalı. Biz laçkası çıktı çıkacak sağlık sisteminin içinde ağır çalışma koşullarıyla ezildikçe pastanın bütününü bırakıp lokmalık kısımlarla zaman kaybetmeye, ekip arkadaşımıza yüklenmeye devam ederken bir yerlerde de kazanım olmaya dünyanın bizim küçük kliniğimizden ibaret olmadığını göstermeye devam ediyordu. Bu örnek, çalışma koşulları altında ezilirken bir araya gelmemizi değil birbirimize düşmemizi isteyen sisteme çomak sokar nitelikteydi. Ancak Ege Üniversitesindeki kreş kazanımı ne yazık ki, iş yerinde kreş bizim de en acil talebimiz olmasına rağmen içimizden biri gelip de “Duydunuz mu?” diyene kadar pek gündemimize girmedi.

TALEBİMİZ NİTELİKLİ KREŞ

Elbette Ege Üniversitesi çalışanlarının kazanımı örnek ve takdir edilmesi gereken bir başarı ama bizim yolumuz çok uzun. Öncelikle tasarruf tedbirlerine takılmadan açılması gereken bir kreşe ihtiyacımız var. Hastane çalışanlarının taleplerini esas alacak, kapasitesi tüm personelin ihtiyacını karşılayacak, ücretsiz nitelikli bir kreş... Projelerle allanıp pullanan, vekillerin açılışında fotoğraf yarışına girdiği değil okul öncesi eğitim hedefi olan bir kreş.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül