Özgürlüğümün renklerini kız kardeşlerimden aldım
Ayrıldığı erkeğin şiddetine karşı yaşamını savunan Name Öztürk, 15 Mayıs 2019’da Bakırköy Kapalı Kadın Cezaevinden tahliye edilmişti. Name o günden bugüne yaşadıklarını kadınlar için kaleme aldı.

Özgürlük herkese yakışır mıydı bilmiyorum. Ama bana yakıştı. Çünkü bu sadece benim özgürlüğüm değildi, benimle aynı süreci yaşayan bir sürü kadının özgürlüğüydü. Mahkeme salonunu dolduran, kadın mücadelesini hayatının merkezi haline getirmiş tüm kadınların özgürlüğüydü. Avukatlık mesleği deyince akla ilk gelen şey ‘para’ olmasına rağmen asla maddi beklentisi olmayan gönüllü avukatların özgürlüğüydü. Savunmalarıyla hâkimleri bezdiren savunucuların özgürlüğüydü.  

Sayfalarca kitaplar yazılabilir, makaleler yazılabilir, saatlerce tartışabilir “Doğru insan nasıl olur” diye ama kaç kişi gerçekten doğru insan ya da tüm bunları dile getiren kaç kişi birinin hayatına, yüreğine temas edebiliyor. Şanslıyım hem de çok. Doğru ‘İNSANLAR’ tanıdım. Gerçekten yüreğime temas ettiler. İnsan olmak zordu. Ama ben çok ‘İNSAN’ tanıdım bu süreçte.

Hayalini bile kuramadığım, “Olur mu ki?” dediğim çok şeyler oldu, çünkü onlar hep yanımdaydı. Üzüntümde de aradım, mutluluğumda da aradım. Hiç de şikâyet etmediler hep ve her zaman yanındayız dediler, öyle de yaptılar. Yapmaya da devam ediyorlar.

Tabii ki güçlü olacağım, nasıl olmayayım ki yalnız olmadığımı biliyorum çünkü.

Cezaevi sürecinde çıkınca güvercin uçurmak gibi bir hayalim olmadı diğer tutsak arkadaşlarım gibi. Benim hayalim bana mektup yazan Pelin’i, Ezgi’yi, Pınar’ı, Havva’yı, Züleyha’yı, Özge’yi, Didem’i ve daha bir sürü kız kardeşime sarmaktı, onları tanımaktı. Buydu benim hayalim, 15 Mayıs 2019 günü bunun gerçek olacağını düşünmeden adliyeye doğru yol aldım. Hatta “Of zaten ceza verecekler bari bu yolu çektirmeseler de tebligat gönderseler” diye şikâyet ettiğimi çok iyi hatırlıyorum.

Salonda kan bağım olan hiçbir aile ferdim yoktu. Çünkü ben başından beri istemiyordum onların gelmesini, kendimi rahat ifade edemiyordum ama arkamı bir döndüm salon dolu; gönül bağım olan kocaman ailemin fertleri hep orada, rahat bir nefes aldım. “Tamam” dedim, “Arkan sağlam, konuş Name”...

Tabii ben konuştuktan sonra avukatlarım susar mı? Başkanın en son “Tamam, tamam ben bu duruşma bir tahliye edeyim de diğer duruşmada tüm savunmaları alacağım” demesine kadar. Sonra beni salondan çıkardılar. Ellerimi uzattım kelepçeyi taksın diye komutan. (Çünkü mahkeme salonuna giriş ve çıkışlarda hep kelepçeli oluyoruz.) Komutan “Gerek yok kelepçeye tahliye oldun” dedi. Ben hâlâ inanamıyorum. Komutana “Mahkememe tutanağımı alır mısınız, cezaevinde bir sorun çıkacak sanıyorum” dedim. :)


Üç yıl belki birçok arkadaşımıza kıyasla çok az bir süreç ama, insan öyle oluyor ki, hiç özgür bir hayatımız olmamış gibi geliyor. Sanki doğdum ve annem beni cezaevine bırakmış gibi ve bir daha asla çıkamayacakmışım gibiydi. Çocukluğum, gençliğim hepsini cezaevinde yaşamış, orada geçirmiş gibiydim. Kaldı ki şunu da itiraf etmeliyim, cezaevi sürecinde avukatlarımın sürekli ziyarete gelmeleri sadece avukatlık değil, psikolojik danışmanlık yapmaları, kız kardeşlerimin sürekli mektup gönderip dışarıdaki gelişmelerden beni haberdar etmeleri, ailemin, çocuklarımın her hafta ziyarete gelmeleri büyük şanstı. Tüm bunlara rağmen yine de tüm hayatımı dört duvarda geçirdim geçireceğim duygusundan alamıyordum kendimi.

Ama öyle mi oldu, hayır. Endişelerim yersizdi beni anlayan, yargılamayan kardeşlerim benden çok özgürlüğüm için mücadele veriyordu. Benden daha çok istiyorlardı özgür olmamı, benden daha çok düşünüyorlardı.

Ve aslında başında da belirttim ya “Özgürlük bana çok yakıştı” diye. Çünkü özgürlüğüm renklerini sizden almıştı, rengârenkti. Giyince üzerime güzelleştim, gülüşlerim büyüdü. Kahkahalarım sizinkilerle karıştı, en az sizin kadar korkusuzdum artık. Bundandı Sertap Erener’in “Yalnızlık Senfonisi’ni” söylemem, bundandı Şebnem Ferah’ın “Sil Baştan” şarkısını sesimin iğrençliğine rağmen haykırmam.

Sizler kendinizi biliyorsunuzdur GÜZEL VE DOĞRU İNSANLAR, canım kardeşlerim her birinizin O GÜZEL YÜREĞİNDEN ÖPÜYORUM…

İYİ Kİ, İYİ Kİ DEDİKLERİM… BU ÖZGÜRLÜK HEPİMİZİN...


İlgili haberler
Ölmek ya da öldürmek seçenek olmamalı

Name Öztürk ölmemek için Aydemir’i öldürmek zorunda kaldı. Değişen yaşamını anlatan Öztürk, kadın da...

Name’den mektup var: Bana yapılanları anlatmaya ut...

Name Öztürk, evliliği boyunca Kazım Aydemir’in şiddetine ve cinsel saldırılarına uğradı. Boşandı, şi...

Beni özgürlüğe kadınlar kavuşturdu

3 yıllık tutukluluğun ardından ceza verilmesine gerek görülmeyerek 4 Temmuz’da tahliye edildi Yasemi...