Sağlık çalışanları olarak, kadın çalışan sayısının fazla olduğu bir alanda toplumsal cinsiyete yönelik şiddete maruz kalmadığımızı söylemek komik olur.
İstanbul Sözleşmesi toplumsal cinsiyete dayalı her türlü suçu önlemek amacıyla hazırlanmış, kolluk güçlerinden sağlık birimlerine, eğitimden medyaya, kitle örgütlerinden kamu kuruluşlarına birçok yapıyı meseleye dahil eden kapsayıcı bir sözleşmedir. Sözleşme’nin pratikte ne kadar uygulandığı tartışılır olsa da Sözleşme’den çekilme adımı oldukça ürkütücü. Kadınların önemli bir dayanağı elinden alınıyor. Şiddet sadece aile içinde değil; yaşadığımız her alanda mevcut. İstanbul Sözleşmesi, evde, sokakta, iş yerlerimizde yaşadığımız sorunların çözümü için bir dayanak.
Şiddetin önlenmesi, vicdani yöntemlerle değil, hukuki uygulamalarla sağlanmalı. Vicdanın bir standardı yoktur. Bu tür sözleşmeler mağdur olanın haklarını ön yargılara, kibirli yaklaşımlara karşı da korumaktadır.
Çalıştığımız kurumlara gelen şiddet mağdurlarına yardım edebilmek için öncelikle biz kadın sağlık çalışanlarının da tüm diğer kadınlar gibi şiddetten korunması gerekmez mi? Şiddetin önlenebilmesi adına İstanbul Sözleşmesi yürürlükte kalmak zorunda. Türcü, cinsiyetçi, ırkçı olmayan rengarenk bir hayat düşleyen biz kadınlar biliyoruz ki, birlikte güçlüyüz.
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
İlgili haberler
Bizim ilmek ilmek dokuduğumuz hayatı onlar çalıyor...
Bursa'dan dokuma işçisi bir kadın fabrikalarındaki İstanbul Sözleşmesi tartışmalarını aktarıyor ve s...
Sürekli bir şey çıkarıyorlar ama işçiler için bir...
Gıda işçisi bir kadın, fabrikalarında İstanbul Sözleşmesi tartışmalarını aktarıyor: ‘Ne yaptıkları b...
Bam teli
İzmir’den bir hemşire, halka dönük topyekun iktidar saldırılarına dair yazdı: “Bütün mesele toplumun...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.