Bir sosyal hizmet görevlisi anlatıyor: Her kapıda yoksulluk, her hikayede yoksunluk
‘Her gün sosyal destek başvurusu yapan ailelere gelir tespiti yapmak için ev ziyaretleri gerçekleştiriyorum. Karşılaştığım manzaralar, denk geldiğim hikayeler içler acısı.’

Ekmek ve Gül ile geçen ay tanıştım. Okuduğum ilk sayının ardından “Ben de bu dergiye yazmalıyım!” dedim hemen. Biz kadınların kendini ifade edebilecekleri bir kürsüsünün olduğunu bilmek beni çok mutlu etti.

Ben İstanbul’da çalışan sosyal hizmet uzmanı bir kadınım. Her gün sosyal destek başvurusu yapan ailelere gelir tespiti yapmak için ev ziyaretleri gerçekleştiriyorum. Takdir edersiniz ki karşılaştığım manzaralar, denk geldiğim hikayeler içler acısı. Bugüne kadar çevremdeki insanlardan “Ben artık haber izlemiyorum, bunlara tahammülüm kalmadı” vb. söylemlere çok fazla tanık oldum. Ancak benim öyle bir şansım yok. Herkesin haberini görünce televizyonu kapattığı, sosyal medyada görüp okumadan geçtiği hikayeleri, derinleşen yoksulluğun yansımalarını her gün her aileden tekrar tekrar dinliyorum.  Belki de benim mesleğimin hem güzel hem kötü yanı da budur. Kaçamadığın hikayeleri dinlerken her gün yeniden ülkenin sorunlarıyla yüzleşmek... Bu hikayelerin en baş aktörleri ise kadınlar. Ben her gün onlarca kadının hikayesinden onlarca hayat öğreniyorum. Boşanan, boşanmak isteyip boşanamayan, şiddet gören, sığınma evinden çıkıp hayata tutunmaya çalışan kadınların hikayeleri... Bu kadınlar küllerinden doğup yeniden bir hayat kurmaya çalışıyorlar.

1600 TL YARDIM ALIYOR, 1800 TL KİRA ÖDEMESİ İSTENİYOR

Dinlediğim en etkileyici hikayelerden birisi eşi tarafından bıçaklanıp beş çocuğuyla birlikte sekiz ay sığınmaevinde kaldıktan sonra kendine ev tutan bir kadının öyküsüydü. Şırnaklı olan bu kadın eşinin kendisiyle evliyken başka bir kadınla dini nikahlı olarak evlenmek istediğini ve ev tuttuğunu öğrenmiş. Eşinin başka bir kadınla görüşmesini istemeyen kadın, eşini eve almak istemeyince bıçaklanmış. Çocuklarının ikisi okula giden, üçü okul öncesi dönemde olan kadın, sekiz ay boyunca sığınmaevinde kaldıktan sonra bir derneğin desteğiyle ev kiralayıp sığınmaevinden ayrılmış. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’ndan almış olduğu 1611 TL’lik SED desteğiyle geçinmeye çalışan bu kadının yalnızca ev kirası ise 1800 TL. Çocuklarının bakımıyla ilgilendiği için çalışamayan kadın çeşitli kurumlara başvurular yapmış ancak başvurduğu kurumların hepsi olumlu dönüş yapsa bile geçinmesi mümkün değil.

ASGARİ ÜCRETLİYE GIDA KARTI BİLE YOK

Çalıştığım kuruma başvuru yapan insanların çoğu tek asgari ücretle en az dört kişi geçinmeye çalışan insanlar. Çalıştığım kurum özelinde asgari ücretli bir çalışanı olan dört kişilik bir aile yardım koşullarını sağlamıyor. Verdiğimiz destekler ise 120 TL ile 450 TL aralığında. Yani tek asgari ücretle geçinmeye çalışan dört kişilik bir aileye bile ortalama 250 TL’lik bir gıda kartı çok görülüyor. İnsan hakları ve temel insani ihtiyaçlar göz önünde bulundurulduğunda ailenin yalnızca mutfak ihtiyaçlarını alabileceği bir gıda kartına bile erişimi yok.

YAĞ, BEBEK BEZİ, EKMEK...

Kapısını çaldığımız evlerde bizi büyük bir telaş ve çaba ile karşılıyorlar. Sanki bir sosyal hizmet uzmanı değil de Devlet kapıya gelmiş gibi, bir muhatap bulmanın heyecanıyla bütün şikayetlerini, dertlerini bize anlatıyorlar. Çocuklu ailelerin en çok dert yandığı konu yağ ve bebek bezi fiyatları. Aylık çeşitli giderlerini tespit etmeye, not almaya çalışırken “Oraya sadece ekmek bile yazsan ayda 1000 TL ediyor” diyor bir kadın. Sağlıklı beslenmek her çocuğun hakkıyken birçok aile çocuğuna süt bile alamıyor. Başvuruların çoğu süt yardımı için. Hiçbir lükslerinin olmadığı belirten bir aile “Sadece günü geçirmek için yaşıyoruz, hiçbir lüksümüz yok. Aldığımız tek şey ayda bir kere salam lüks olarak” diyor.

DURUM SİZİN SANDIĞINIZ GİBİ DEĞİL!
Ziyaret ettiğimiz mülteci evleri ise genelde kalabalık ve bakımsız. Çalıştığım kurum başta olmak üzere, zaten birçok yerden yardım alıyorlar(!) gerekçesi ile mültecilere genelde yardım onayı çıkmıyor. Oysa gidip gördüğüm evlerde durum bundan çok farklı. Afganistan’da Tıp bitirmiş bir genç burada bir fabrikada kayıt dışı olarak kötü koşullarda çalışıyor. Evlerindeki buzdolabı ise diğer gezdiğimiz evlerden farksız.

Ben bu hikayeleri sayfalarca anlatabilirim. Yazımın sonlarına doğru gelirken fark ettim ki yaptığım işin ağırlığı altında ezilirken Ekmek ve Gül dergisi bir rahatlama aracı oldu benim için. Bu dayanışmanın bir parçası olduğum için şimdiden umut doldum. Sonraki sayılarda görüşmek üzere.

Görsel: Freepik

İlgili haberler
Yuh yuh soyanlara, insana kıyanlara...

Haziran sayımız mülteci meselesinden, geçim derdine, ek zam talebine kadar farklı illerde kadınların...

‘Mültecilere sıra gelene kadar neler var biliyor m...

Samimi bir sohbetle yıkılan önyargılar, sorunun esas kaynağına dair tartışmanın açtığı parantezler,...

Arel Üniversitesi yönetiminin eşitlik anlayışı: Ka...

İşte üniversite yönetiminin ‘eşitlik’ anlayışı: Kadına şiddete uzlaştırma, kadın öğrencinin üzerine...