Böğürtlen Kışı; evladını arayan bir annenin acı hikayesini anlatan bir kitap. Okurken, talihsiz bir aşka kapılan Vera’nın yoksulluğuna nasıl yenik düşeceğini, hayatının her evresinde çaresizliği iliklerine kadar yaşayan bir annenin evladı için neler yapabileceğine tanık olacaksınız. Her sayfasında elleriniz yüreklerinizde Vera ve oğlu Daniel için mutlu bir son umut edeceksiniz. Tıpkı kitabın arka kapağında yazdığı gibi “Bu öyküyü yüreklerinizden kolay kolay silip atamayacaksınız.”

Vera, bir otelde temizlik işçisi olarak çalışmaktadır. Kimsesi olmadığı için 3 yaşındaki oğlunu evde yalnız bırakarak işe gider. İşini kaybetmemek için tüm gücüyle çalışırken düşüncesi bir an evvel eve, yalnız olan oğluna dönmektir. Oğluna sarılıp şarkılar söylemeyi, belki bir dilim pasta götürebilecek olmanın umuduyla Daniel’in yüzünde açacak olan mutluluk çiçeklerini düşünür.
Ancak hayat çok acımasızdır. Daniel, mayıs ayında gerçekleşen bir kar fırtınası gününde ortadan kaybolur. Artık Vera’yı büyük bir adaletsizlik ve bitmek bilmeyen çaresiz günler bekler. Son nefesine dek “Daniel” diyecek olan Vera’nın ve oğlunun acı hikayesi uzun yıllar üstü kapatılarak gizlenecektir. Ta ki 80 yıl sonra yine bir mayıs ayında tekrar eden bir kar fırtınası yaşanana kadar.

Gazeteci Claire, kar fırtınası ile ilgili bir makale yazmak üzere araştırma yaparken 80 yıl önce küçük bir çocuğun kaybolduğu bilgilerine rastlar. Bu olayın izini süren Claire, Vera ile küçük Daniel’in üstü kapatılmış hikayesini aydınlatmak için çabalarken Daniel’e ne kadar yakın olduğunu bilmemektedir.

Bir solukta okuyacağınız Böğürtlen Kışı kitabını bitirdikten sonra kahve soslu jambonlu sandviç yapıp yemeyi ve Victor Young/Stardust şarkısını dinlemeyi unutmayın. İyi okumalar...