Tiyatro tarihinin unutulmaz kadın kahramanlarından biridir Medea. Antik Yunan yazarlarından Euripides’in kaleminden çıktığı günden beri, tiyatro sahnelerinde onun trajik öyküsü anlatılıyor. Kocası Iason’un ihanetinin ve her şeyini kaybetmenin acısıyla sarsılan Medea’nın çaresizliği, öfkeye ve yıkıma dönüşüyor. Sonrası ise trajedi. Çünkü ihanete uğrayan, sığınacak limanı kalmayan, umudunu kaybetmiş bir kadının çığlığı yankılandıkça büyür ve kimse susturamaz o çığlığı. Euripides’in unutulmaz eseri ‘Medea’dan uyarlanan ‘Teessür’de de böyle oluyor.
Ilgın Sönmez’in kaleme aldığı ve yönettiği ‘Teessür’ sarsıcı bir oyun. Medea’nın farklı bir yorumla çağdaş zamana taşınan öyküsü, görsel malzemeyle zenginleştirilmiş. Sahnenin arkasına ve iki yanına yerleştirilmiş ekranlara yansıyan videolar ve fotoğraflar oyunun gücünü ve etkisini artırıyor. Bir de müzik var: Kontrbasın sözlerin arasına giren yaslı nağmeleri Medea’nın trajik öyküsüne çok yakışıyor.
Kültüral Performings Arts’ta sahnelenen ‘Teessür’de Medea’yı Nihan Büyükağaç, Iason’u ise Taner Rumeli oynuyor. Usta Aktör Ahmet Uz’un Kreon rolünü video çekimi vasıtasıyla canlandırdığı ‘Teessür’ün oyuncu kadrosunda yer alan diğer isimler ise Gülru Pekdemir, Dicle Alkan, Mesut Yılmaz, Pınar Ünsal, Mehmet Şeker ve Kübra Balcan. ‘Teessür’ 1 ve 2 Mart akşamları 20.30’da Kültüral Performing Arts’ta sahnelenecek. Oyun takvimi ve diğer detaylar için Kültüral Performing Arts’ın sosyal medya hesaplarını takip edebilirsiniz.
‘Teessür’de Medea rolünü oynayan Nihan Büyükağaç ile bu ölümsüz kadın kahraman ve oyunculuk üzerine sohbet ettik.
Medea en önemli kadın tragedya kahramanlarından biri. Pek çok sanat eserine ilham vermiş. Bu karakteri böylesine etkileyici ve zamansız yapan nedir sizce?
Medea başkaldıran ilk kadın. Euripides’in bu oyununun bir manifesto olduğunu düşünüyorum. Güçlü ve intikam almaktan çekinmeyen bir kadın yarattığı için Euripides’i o dönemde çok eleştirmişler. Başkaldıran ve güçlü bir kadın olması onu farklı kılıyor bence.
Kolkhis Prensesi Medea ile Yunan kahraman Iason’un aşkı masal gibi başlıyor aslında. Medea, aşkına kavuşmak için sahip olduğu her şeyden vazgeçiyor.
Evet, doğru. Böyle masalsı başlayan hikâye, Medea’nın ihanete uğraması ve yalnız bırakılması sonucu intikam çığlığına dönüşüyor. Oysa Medea’dan beklenen bu ihaneti sineye çekip susmasıydı. O ise bunu yapmak yerine başkaldırmayı seçti. Günümüzde hâlâ haksızlıklara boyun eğip susmaları bekleniyor kadınlardan. Yani kadın açısından hiçbir şey değişmedi. Öğretilmiş ahlak bilgileriyle kadınlar sindirilmeye çalışılıyor. “Bu, toplumun bize öğrettiğidir. Ben istediğim zaman gelirim, istediğim zaman giderim, canım ne isterse yaparım. Sen de susmak ve bunu kabul etmek zorundasın” öğretisi Antik Yunan’dan beri var. Maalesef muhafazakârlaşmaya başladığımız günden beri bu anlayış güç kazandı. Kadın çok güçlü bir varlık. O yüzden kadını bastırmaya çalışıyorlar. Kadının gücünden, zekasından korkuyorlar. O yüzden ‘Teessür’ün çok önemli olduğunu düşünüyorum. Biz bu oyunla seyircileri omuzlarından tutup sarsmak istiyoruz.
‘Teessür’de başrol almanız nasıl oldu?
Her kadın oyuncunun oynamayı en çok istediği karakterlerden biridir Medea. Benim için de öğrencilik yıllarımdan beri öyleydi. Ne zaman bir şey başarsam Medea’nın “İşte şimdi Medea’yım” repliğini tekrarlardım. Bir gün Ilgın Sönmez ile karşılaştım ve bana “Medea oynar mısın” diye sordu. Çok sevindim, ama “Nasıl kalkacağım bu işin altından” diye de düşündüm. Çünkü Medea’yı oynamak gerçekten çok zor. Ilgın, prova sürecinde bana özgür bir alan bıraktı. Doğaçlamalar ve bana bıraktığı o özgür alan sayesinde çok rahat bir çalışma dönemi geçirdim. İstediğim her şeyi denedim.
Peki ‘Teessür’ü okuduğunuzda ne düşündünüz? Metinde nasıl bir Medea buldunuz?
‘Teessür’ün çıkış noktası Medea’nın yaşadığı o derin acı, hicran… Metni bitirdiğimde şiir okumuş gibi hissettim kendimi. Öyle aktı gitti… Antik Yunan lirizmini kaybetmeden çok iyi bir uyarlama yaptığını düşünüyorum Ilgın’ın. Kadının en çaresiz olduğu an, aslında en güçlü olduğu andır. ‘Teessür’ bunu söylüyor.
‘KADINLARA FARKLI DAVRANILIYOR’
Televizyon dizilerinde ve sinemada da oynadınız. Sinema ve dizi sektöründe kadın olmanın getirdiği zorluklar var mı?Evet var. Sürekli şikayetler geliyor setlerden. Kadınlara farklı davranılıyor, mobbing uygulanıyor. Kadınlar haklarını savunamaz hale getiriliyor. Kamera arkasındaki ekibe yönelik tacizler oluyor. Zaten bu sektörde çeteleşme var. Kadın olmanın zorluğu da buna eklenince durum daha da zorlaşıyor. Çeteleşmeden kastım şu: Belli bir oyuncu kitlesinin etrafında dönüyor her şey. Konservatuvar mezunu, çok yetenekli, başarılı ve çalışkan oyuncular kendilerine bir fırsat verilmesi için uğraşırken, yönetmenler ve yapımcılar hep aynı oyuncularla çalışmak istiyor. Bunun adı da çeteleşmedir bence.
Kaynak: Evrensel Gazetesi
İlgili haberler
GÜNÜN OYUNU: Mor
Kadıköy Halk Tiyatrosu, kadına yönelik şiddeti tiyatro sahnesine taşıdı. Sığınma evinde yaşayan 5 ka...
GÜNÜN OYUNU: Tebeşir izi
Nazi Almanyası’nda vurucu bir anne kız hikayesi üzerinden anlatılan Tebeşir İzi, faşizmin aile ve to...
GÜNÜN OYUNU: Beyaz
Yeni Akit gazetesi ve Erdoğan tarafından hedefe konan Deniz Çakır her şeye rağmen sanatını icra etme...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.