Bir ışıyıp bir kaybolmaya benziyor ömür dediğimiz şey. Gel gelelim ışımaya ayarlıyız da kaybolmaya hep hazırlıksızız. Kaybetmeye ondan da çok… Daha şimdi omuz başımdaydı dediğiniz kimse/kimseler birden bire kaybolabilir/kaybedilir oysa. Zaten “kaybetmek” epeydir kalabalık özneli, şimdiki zaman çekimli cümlelerde geçiyor. Yeniden öğreniyoruz kaybetmeyi sonra yeniden…
Oysa hayat mesai saatleri bitiminde daima uzun ve geniş zamanlar vaat ediyora inandırıldık. Yeterince çok çalışırsak şirinleri görebilir, daha da çok kazanırsak bize ölüm yoktu. Bu kan, ter, gözyaşı deryası içinde hiç yakalayamadığımız geniş zamanlardan geriye kalan ertelemelerse bize bu derin uykularda ancak ve ancak tebessüm ediyordu.
OYUNDA YÜREĞİMİZİN YERİNİ BULDUK
DOT “Şafakta Buluş Benimle”yi sahneleyerek bize bu derin uykuları düşündürüyor sanki biraz da çimdikliyor. Belki uyanırız diye. Göz kamaştıran bir ölüm, aşk ve yas hikâyesi diyeceğim ben oyun için. Aşk dışındakilere “göz kamaştırmayı” yakıştırmayacaksınız siz muhtemelen. Ama öyleydi. Giderek incelen, büyük resimlerde kaybolan en içten yanlarımız sızladı. Şair Sennur Sezer demişti ya “ağrımasa bilir miydim yüreğimin yerini”… Ağrıdı, yoklaya yoklaya yüreğimizin yerini bulduk oyunun sonunda.İki kadının aşklarının coşkusu, sahiciliği, kaybetmenin kalana yükü, gidenin ayaklarının geri geri gelişi… Omuz başımızdaki oyuğun düzelmesinden korkmamız… Teselli arayışı… Unutmakla vazgeçmek arasındaki ilişki… Ne çok soru, ne çok his uyandı aklımızda. Koca bir sadelikle ihtişamlı fikir ve duygular yaratan “Şafakta Buluş Benimle” Murat Daltaban’ın reji adımlarının ne kadar yerli yerinde olduğunu gösteriyor. Ebru Nihan Celkan’ın dramaturjisiyle de oyun, tüm ritimlerini doğru zamanda vuruyor. Bana öyle geliyor ki metnin yazarı Zinnie Harris o metne ne nakşetmişse hepsini yakalamış bir ekip sahneye sıcacık bir acı, ağrı taşıyor. Berfu Öngören ve Esra Ruşan aksesuarlara ve dekora yaslanmayan çırılçıplak bir oyunculukla kendi nefesleri tükenene kadar nefesimizi kesiyor. Nefes nefese kalıyoruz hep beraber.
Kayıplar çağındayız biraz.Yanı sıra hayat çok gürül gürül de sayılmaz. Yine de söylenecek çok söz, sarılacak çok insan, dilenecek çok özür var. Nice sahici duygu, sevgi ifadesi dururken ve kaybedilmek, kaybetmek, kaybolmak bu kadar ensede sıcakken erteleme nedenleri itibarsızlaşmıyor mu?
USUL USUL YAĞIP SIRILSIKLAM EDİYOR
Yüklü bir oyun “Şafakta Buluş Benimle”. Usul usul yağıp sırılsıklam ediyor. Sıradan cümlelerle; en çok üzerinden atladığımız, büyük resimlerde yitirdiğimiz “sevgiyi”, en zor yerinden anlatıyor. Ne savruluyor, ne iki kadının birbirine aşkının altını çizerek ayrıksı kılıyor. Böylece tüm doğallığıyla aşk da ölüm de geçiyor içimize.Oyuna emeği geçen herkese hele de bu kadar sert zamanlar hüküm sürerken aşka parantez açtıkları için teşekkür ederiz. Yasların bile yaşanamadığı şu kertede ne bileyim ölüm de yas da aşk da doğanın kanunuysa, böylesi olsun bile diyor insan. Son sözlere geldiyse eğer sıra, ıskalanmayacak kadar güzel hayatlar yaşamadığımız aşikâr ancak ıskalanmaya kıyamayacağımız hayatları kurmak hâlâ ellerimizde belki de. Kelebekler gibi uçabildikten sonra varsın üç gün olsun ömrümüz.
KÜNYE: ŞAFAKTA BULUŞ BENİMLE
Yazan: Zınnıe Harrıs
Yöneten: Murat Daltaban
Çeviren: Erdem Avşar
Dramaturg : Ebru Nihan Celkan
Oyuncular: Esra Ruşan, Berfu Öngören
Kaynak: Evrensel Gazetesi
İlgili haberler
GÜNÜN TİYATROSU: Nereye gitti bütün çiçekler?
7 kadın, 7 farklı hikâye... Savaş bölgesinden kadınların yaşatılarını sahneleyen ‘Nereye gitti bütün...
GÜNÜN OYUNU: Bi’Şey Anlatıcam. Eee, Kurtulduk mu?
KHK’yle öğretmenlikten ihraç edilen Duygu Şahlar’ın oyun masalları çocukları uyutuyor, büyükleri uya...
GÜNÜN ETKİNLİĞİ: Kadınlar ‘Kozalar’ oyununu sergil...
Ankara Mamak General Zeki Doğan Mahallesi’ndeki kadınları bir araya getiren Kızkardeşim Kadın Dayanı...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.