BİR KİTAP: Sokak Kızı Maggie
Kitap yolculuğumuzla 19. yüzyılın New York’unda varoş bir mahallede İrlandalı göçmen bir ailenin yürek burkan sefaletine tanıklık ediyoruz.

Hiç sokak erkeği veya sokak adamı dendiğini duydunuz mu? Oysa sokak kızı, sokak kadını, sokak çocuğu, sokak kedisi, köpeği, hayvanı var. Bunların hepsi sokaklarla anılıyor, eşleştiriliyor da erkekler neden değil? Yok, tabii ki onların da sokaklarla düşmesini, oralarla anılmasını istemeyiz elbet. Fakat bunda da bir adaletsizlik yok mu? Sokaklar güvenilir değil, bağrına basıp, sarıp sarmalayamaz bu canlıları. Sokaklarda yaşam, hayvanlar için bile zorken, nasıl yaşar çocuk, kadın oralarda? Maalesef dün, bugün, belki yarın erk ve sömürü sistemi devam ettiği müddetçe sokaklar bazı canlılara barınak değil mezar olmaya mahkum.

Sokak kızı Maggie savaş muhabirliği de yapmış olan Amerika’nın önde gelen gerçekçi yazarlarından biri olan Stephen Crane’nin ilk eseri. Kitap yolculuğumuzla 19. yüzyılın New York’unda varoş bir mahallede İrlandalı göçmen bir ailenin yürek burkan sefaletine tanıklık ediyoruz. Yoksulların yaşamı dünyanın her yerinde benzer birbirine. Aralarında sadece gelenek, görenekten kaynaklanan nicel farklılıklar vardır; niteliği değişmez. O evde alkolik, sorunlu bir anne, zavallı üç çocuk, yaşamla savaşı çoktan kaybetmiş edilgen, biçare bir baba yaşar. (Bize kıyasla anne ile babanın rolü değişik yalnızca.) Aile bireyleri yokluğun acısını birbirinden çıkarır. Büyük çocuk Jimmy sokaklarda serserilik yaparak büyür. Eve zorunlu saatlerde uğrar, çünkü orada onu dayak bekler. Tommie bebek büyümeden ölür. Bu yuvanın tek sevgi dolu bireyi Maggie, iyi bir insan olmaya çabalar. Annesi gibi olmamak, mutlu bir yuva kurmak, onu seven bir kocası, ocağında kaynayan aşı olsun ister. Ona ilgi gösteren ilk erkeğe evet der, bilindik tuzakla sevgi yanılgısına düşer; terk edilir. Sessiz, acımasız, soğuk sokaklar uzun süre genç bir kadını bağrında barındırır mı acaba?

Yazar bu eserde yokluğu, yoksulluğu sorgular. Sevgisiz büyüyen, şiddet gören çocuklarda davranış bozukluklarının kaçınılmaz olduğunu anlatır. Cehaletin muhafazakâr geleneklerden beslendiğini, bu durumun da benzer insanların yaşadığı alanlarda mahalle baskısına dönüştüğünü belirtir. Yoksul kadınların erkekler kadar kolay yaşama tutunamadığını, çoğunlukla da heba olduklarının altını çizer.

Fotoğraf: Nebat Bukrek/Ekmek ve Gül

İlgili haberler
BİR KİTAP: Kağıt Ev

Kağıt Ev, kitapların önemine, bugünü ve geleceği nasıl belirlediğine, okumaya, aşka dair, akıcı, düş...

Bir Kitap: Nasıl Ölünür

"Hani derler ya 'Yalan dünya, her şey boş. Dünya malı dünyada kalır. Ne kadar varlıklı olursan ol, i...

Bir Kitap: Portakal Kız

Jostein Gaardner’in Portakal Kız eseriyle yolculuğumuz varoluşu, yaşamın anlamını sorgulamaya, kısac...