 
                                                            
                                    ‘Barış için diz dize’ 
Spiker 
yeniden oku haberi siperden 
barış müzesidir düşlerim. 
Kan kokan benim yatağım,  
vurulan oğul benim, dul kalan benim 
güvercin ve serçe içimdeki her kuş 
boynu vurulmuş pelikan 
yalnız güvercini değil,  
tüm kuşları sana adadım 
artık kalbim değil yalnızca ellerim 
ilgilenecek bu utançla 
ellerim deniz, ellerim hep taş, ellerim çare 
ellerim kıpkızıl tırnak içinde. 
O kadar söylendi ki savaşa dair 
barışı unuttu unutacak neredeyse şair 
yine de kutsal bir yağmurdur barış, 
o göğertir, yaşatır insanlığı 
yine de deriz ki taşırım  
elime düşen karanfilin kederini, 
kan içinde yatar ergen telaşım 
kusursuz bir ölüm gibiydim, 
kirlenmedi üstü kimsenin 
kalanlar dizlerini dövüyor söz kırıklarıyla 
ah kalbimin yarısı sen, sen yaralısın ve yangın, 
sarıl umutlarıma rüzgâr dinsin. 
Deriz ki ey bezirganları savaşın 
rüzgârın kanatlarına bırakın duaları 
yıkayın toprağımı çocuk sesleriyle 
vatanım olsun onların kalpleri, 
gökyüzünde çocuk cıvıltısı,  
gözleri çiçeklerin şarkısı 
onların kahkahasıdır barış, 
duyulur adaletin coğrafyasında yalnızca 
gülün sesidir barış, kardeşliğin ekmeği 
suyun ışık demeti, tohumdur insanlık yeşerten 
sönmesin diye evlerin duru ışığı 
toplanıp karanfil olsun diye anaların çığlıkları 
analar ilaçtır, sorma nasıl onarırlar batan güneşleri 
ama ilk kurşun bir anaya değer önce 
onların aşkı barutu ıslatan yağmurdur siperlerde 
kan revan sürmesin, gül sürsün diye hayat 
barış, çamaşır suyunda unutulmuş  
delik deşik bir fanila onlar için 
ömür ise hep pabuçlarımızın içinde. 
Oğullar, kızlar koşar kalplerinde yine de  
biri gülümsediğinde, biri tuttuğunda ellerini 
yoksulluğumuz diner yaz yağmurları gibi ağır 
yağmur unutursa gülmeyi,  
keder yağar üstümüze sonsuzca 
yoksuluz, ölüler milletiyiz savaşta,  
mezarlıktır vatanımız 
oysa diz dize dizelerdik 
siyah bir tabuttan başka neyiz ki şimdi 
yüz kere toprağa girsek de uyunmuyor, uyunamıyor 
her savaş ilanında barış önceden ölür, 
her barış sonrasında bir kolsuz karıncayız  
savaşın küllerini karıştırırız 
direnmiş bir barış közü için, ah belki. 
Deriz ki “zeytin gözlüm” savaşta işin ne, 
şarkılar perperişan 
deriz ki “gökçe martı” avazı, 
“güvercin curcunası” İda’da, Ararat’ta 
Everest’ten Kilimanjora’ya bir kalp uçumu uzaklık 
güvercin gagasında zeytin değil, yorgun bir cümle 
deriz ki barış için yolunuyor güvercinin tüyleri 
gül ölüyor, manşetten girmiyor bahçe 
deriz ki bir şiir savaşa karşı çıkabilir mi diye 
soruyor akşamki rüya 
deriz ki hiçbir ağdan dost diline düşmesin insansız hava ateşleri 
deriz ki çocuklar, cellatlarına sevmeyi öğretebilir mi anne 
deriz ki zeytin dalları çiz defterlere, 
altına da imza yerine bir kuş 
deriz ki barışı mermi diye sürdük namluya 
kuşlar konsun diye arpacığına tüfeklerin 
deriz ki güvercin yerine barış uçur gökyüzüne 
deriz ki kana kan düşman değil,  
cana can dostluk için boğazıma değil, boynuma sarıl. 
Deriz ki çıkarıp atmalıyız postalları,  
ölüm kokuyor çoraplarımız,  
asker olmayın yeter 
deriz ki bütün tarihe el koydum 
ayıplarını örtsün diye 
şanlı ve muzaffer orduların 
deriz ki ölüm kundağa girdi Alan’la Cemile’yle 
korumalıyım aklımı, barışsıl günler için 
utan dünya, bir oğul karaya vurdu, 
bir kız, ölümden ıpıssız gökkuşağı. 
Deriz ki tüy yumuşaklığında bir bakışı özgürlük bilirken 
omuzlarını silkiyor kurşun 
ve aralıksız iniyor baharı karşılayan çayırlara 
deriz ki doğmasaydım da görmeseydim 
can çekiştiğini yurdumun  
deriz ki biri bir tarafta öldü, ateş düştü eve 
öbürü öbür tarafta, ateş düştü ocağa 
deriz ki ah barış, kan ve zulümle 
çatlamaz hiçbir tohum, 
deriz ki ey barış, seni öpersem tomurcuk değer yarama 
deriz ki ey barış, olanlar içimde söz bırakmadı 
sadece dünyayı yönetenlerin üstüne etmek istiyorum 
deriz ki hey savaş kundakçıları, doymadınız mı daha 
deriz ki bırak arkanı,  
önce ağzını yıka bol suyla ve barış gelsin 
deriz ki çocuklar koşun, barış olsun diyerek 
deriz ki bırak çocuklara barışı yüzyıllık gömü gibi 
deriz ki sus deme bir şey, 
uğur böceğine mi sorsam, yolculuk nereye asker? 
Büyümez ölüm, ateş dikenleri üzerinde 
bizi öldürün, bizi öldürün 
artık barışın içinde erimek istiyoruz 
bugün sana gelemem, dün dağlarda öldürüldüm 
vasiyetimdir: beni derin bir sessizliğe gömün 
barış içinde ve yalnız 
son nefeste de söyleriz onu 
bir kuşluk vakti sararken dört yanı 
kandan güzelleme olmaz barışa 
kan değil, gülmek yeşertir insanı 
bugün barış emeği gerektir 
barış soframızdan eksilmesin kimseler 
nasıl çıkar ki bir savaş, barış diye yakarırken halk 
Cizre Barış, Barış Cizre… 
Kandahar, Halep, Filistin 
Ölüm ve Barış, Barış ve Ölüm… 
Ne yapsak olmuyor,  
öyleyse kanı dinmeyen bir barış sesi kalacak içimizde 
insan olun ve dünya boğulmadan 
çocukları değil, öfkeyi gömün karanlığa 
hangi inanç, hangi kavga  
haklı çıkarır bir çocuğu öldürmeyi 
koklayın, kanımızdandır gelinciğin kırmızısı 
yaradan nehre damlayan o kan, 
gülümser yeryüzüne: “Geleceğinim ben senin.” 
Ah, o büyük fotoğrafta yanan yarın mı sonsuzluk mu? 
Ölü kalbimizde ateş, hâlâ senin için ışıyor.  
ellerimizi, kollarımızı bağlasanız da 
narlı demirlerle dağlasanız da kalplerimizi 
sıkarız dişlerimizi, içimizde saklarız zamanı 
çünkü sesimizin çocukluğunu astık duvara 
yaşama sevincimizdi çünkü kızıl gül, kırçıl karanfil 
ölü çocuklarımızın üstüne serpilmeden önce 
barış yazalım gizlice güneşin bir yüzüne 
çünkü farkı yoktur bir acıyı yazmaktan 
kanla canla uyaklıdır zaman dediğin 
ipin tılsımı merhametle dualansın 
değmesin öfke kana 
bir bir kapansın kör kuyuları düşmanlığın 
indirilsin kin bayrakları burçlarından  
eğer bir şeyler söylemen gerekirse 
sakın vazgeçme yabanıl şiirler okumaktan 
gerçek aramızda dolaşıyor nasılsa 
kesecek boyun arayan sabırsız bir kılıç gibi. 
Daha dün Silopi’de 7 yaşındaki Muhammet ve 6 yaşındaki Furkan kardeşler gece saatlerinde içkili oldukları iddia edilen polislerin kullandığı akrep tipi zırhlı aracın evlerine girmesiyle küçücük canlarından olmuşken, dileğimiz barıştan başka ne olabilirdi! Türkiye Yazarlar Sendikası’nın (TYS) ‘Ortak barış şiiri için bir dize ver’ çağrısına ses veren 86 yazar ve şairin birer dizesiyle ortaya çıkan ‘Barış için diz dize’ barış dileğimizin en güzel şiirlerinden biri.  
İlgili haberler
GÜNÜN BELLEĞİ: Barışın inşacısı kadınlar savaşın yaralarını nasıl sardı?
Barış en çok kadınların dilindedir. Bu topraklarda da sınırların ardında da... Sırbistan, Kosova, Sri Lanka, Suriye’de yaşanan savaşlar ve kadınların barış mücadelesini ne kadar biliyorsunuz?
Barış için harekete geçmenin yollarını arıyoruz. Var mısınız?
Barış İçin Kadın Girişimi kadınlara ‘Kötülük sıradanlaşırken biz neredeyiz?’ sorusu sorusunu soruyor ve kadınları sözü büyütmeye, barışı büyütmeye, yolu birlikte bulmaya çağırıyor.
Savaş sırasında kürtaj: Kadınlar Yemen’de yasakları nasıl yıkıyorlar?
Taiz’de hastaneler, sağlık ocakları kapalı. Nüfusun yüzde 70’inin yaşadığı, doğum kontrol olanaklarının hiç olmadığı, kadınların 10’dan fazla çocuğa sahip olduğu kırsal alanlarda durum daha da kötü.
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN

























