Sektör istediği 'estetik parasını' karşılamıyor
'Daha okurken çalışmaya başladım. Çeşitli tiyatrolarda asistanlık yaptım, çevremdeki diğer insanlar gibi bir menajerle çalışmaya başladım. Ve savaş başladı.'

2017 yılında İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Tiyatro bölümüne girdim ve 2021 yılında mezun oldum.

Benim için bu cümle, içinde bir sanat öğrencisi olarak -hatta öğrencilik öncesi de- yaşadığım zorlukları ve birçok güzelliği barındırıyor.

Bazı zorluklar, konservatuvara hazırlanma sürecimde başladı. Konservatuvar sınavlarına bir “öğretmen” tarafından çalıştırıldım. Bu ilişkinin ben sınavı kazandıktan sonra, “öğretmen-öğrenci” ilişkisinden daha ileriye gitmesinin teklif edilmesiyle, yani daha konservatuvara bile başlamadan sanat alanındaki öğretmen-öğrenci ilişkisinin sınırlarının aşılması teklifi ve isteğiyle karşılaştım.

SUİSTİMAL ÖĞRENCİYKEN BAŞLIYOR

Çalışkan bir öğrenciydim. Okulda verdiğim emeklerin karşılığını ya not ya da kendimde fark ettiğim gelişmeler olarak alabiliyordum. Belki biraz da şanslıydım. Çevremde sadece konservatuvardan insanlar yoktu. Bu yüzden yaşama ihtimalim olan sınır aşımlarını daha kolay savuşturduğuma inanıyorum. Herkes benim kadar şanslı mıydı, bilmiyorum. Bazı öğretmenler “usta-çırak” diye adlandırdıkları ilişkiyi, büyük sınır aşımları ve suistimaller üzerine kuruyorlar. Bunu engellemeyi bırak, doğru adlandırmak bile çoğu zaman zor ya da imkansız oluyor.

Okulda oyunculuğun temelleri, çeşitli teknikleri ve tarihi hakkında birçok şey öğrendim. Birçok oyun okudum ve oyun yazarı tanıdım. Birçoğunun “kadın karakter” yazmak konusunda çok hevesli olmadıklarını fark ettim. Bugün baktığımızda evet, tiyatroda “ünlü” kadın rolleri yazılmış ama birkaç şeyi eksik gibi hep… Mesela bir erkek rolü kadar komik mi? Kadın sürekli “aptal” olduğu için mi komik? Yazılan bir erkek karakter kadar “derinlikli” mi?

GÜVENCESİZLİK SETLERDE

Bunların yanı sıra okulda öğretmedikleri şey, sektörde nasıl hayatta kalınacağıydı. Gerçi bu öğretilebilecek bir şey mi ya da öğretmenlerim bunu biliyor muydu, pek emin değilim. Daha okurken çalışmaya başladım. Çeşitli tiyatrolarda asistanlık yaptım, çevremdeki diğer insanlar gibi bir menajerle çalışmaya başladım.

Ve savaş başladı.

Auditionlar… Hayalleri olan yüzlerce genç oyuncunun sürekli rekabete maruz kaldığı ve seçilmeyi beklediği deneme çekimleri, iş görüşmeleri… Çoğumuz ne için rekabet ettiğimizi bile bilmiyoruz. Şanslıysak audition metni dışında, küçük bir karakter analizi de geliyor. Ama o karakter analizi genelde oyunculukla pek alakası olmayan şeyleri içeriyor: “Neşeli, güzel kadın”, “ailenin tatlı kızı”, “başrolün en yakın arkadaşı”, “başrolün rakibi?”

Zaman içinde birlikte çalıştığım bazı menajerler dış görünüşümde bazı noktalara takıldılar. Bir tanesi göz altlarımın fazla olduğunu ve estetik yaptırmamı öneriyordu. Bir başkası yanaklarıma takıldı. Fazla yanaklıydım. Onlar söyleyene kadar böyle şeylerin farkında bile değildim. Ama bu estetikleri yaptırmamın bir role seçilme, sevdiğim işi yapma olasılığımı arttıracağına inanıyorlardı. Estetik yaptırmadım. Ama bir gün yaptırırsam bunu biri bana söylediği için değil, istediğim için yaptırmak bana daha yakın geliyor.

Yaşadığım geçim sıkıntısı zaten “estetik parası” biriktirmemi engelliyordu. “İş” üzerinden para aldığın bir meslek olduğu için, şu an işin olsa bile bu işin ne kadar devam edeceğini bilmiyorsun. Aldığın paranın seni diğer işe kadar idare etmesi gerekiyor, diğer işinse ne zaman olacağını bilmiyorsun. O yüzden sürekli gelecek için para biriktirmen gerekiyor. Aldığın para yani “kaşen” tanınırlığına göre değişiyor. Tanınmak için de (benim bildiğim tek yol) iş yapman gerekiyor. Sistemin seneler içinde geliştirdiği, hiç kolay olmayan bir döngü.

SANAT İÇİN DEĞİL YURT DIŞI İÇİN

Bir işe kabul edildiğin ve bu işin iyi ratingler sayesinde uzun sürdüğü durumda sette olanlara da değinmek istiyorum. Dizi sürelerinin uzunluğu yüzünden insanlık dışı çalışma saatlerini birçoğumuz duyuyoruz. Konu televizyon dizisi olduğunda, duymasak bile çıkan işlerden anlaması pek zor olmuyor. Amaç ne? Neden süreler bu kadar uzun? Neden set ekibi günde 12-16 saat çalışıyor? Sanatsal bir kaygı olmasının pek mümkün olduğunu düşünmüyorum. Çoğunda amaç, bu dizileri bölümler halinde yurt dışına satmak. Yani Türkiye kanallarında yayınlanan televizyon dizileri, Türkiye seyircileri için çekilmiyor. Hatta bu yaz, yurt dışı satışları olmadığı için, yaz dizilerinin olmayacağını öğrendik. Yani birçok oyuncu ve set çalışanı bu yaz çalışamayacak. Zaten kısıtlı olan sektör bu yaz dijital diziler, reklamlar ve film projeleri ile devam edebilecek. Bu da iş bazlı para kazanan sektörün çalışanları olarak, birçoğumuz için işsizlik demek oluyor.

Son zamanlarda sette yaşanan tacizler, sınır aşımları ve suistimaller hakkında, özellikle kadınların, bazı platformlar aracılığıyla konuşmaya başladığını görüyoruz. Bu kadınlar bir daha iş bulamama riskiyle karşı karşıya kalıyorlar ve çoğu zaman faillerin hiçbir ceza almadığını görüyorlar. Yaşadığını adlandırmak ve bu konuda bir eylemlilik almanın her koşulda zor olduğu bu dünyada işsiz kalma riskini alamayan kadınlar da var. Hele kariyerinin daha başında böyle bir risk almak hiç kolay bir şey değil. Yine de bazı platformların bu konuda destekleyici ve yararlı olduğunu düşünüyorum. Halk tarafından tanınan, ünlü faillerin en azından halk tarafından baskılandığını ve bunun “caydırıcı” etkiye sebep olabileceğini inanıyorum. İnanmak istiyorum. Umarım böyle şeyler için daha fazla kadın sesini çıkarmak zorunda kalmaz çünkü böyle şeyler yaşanmaz.

TİYATROYA NE OLDU?

İlla dizide mi oynamalıyız? Tiyatro mezunuyum, tiyatro ne oldu? Mezun olmadan önce de öyle ya da böyle çeşitli tiyatrolarda çalıştım. Bazısında oyuncu olarak bazısında asistan olarak. Tiyatroda oynamak, sahnede olmak, prova yapmak… bunların hepsi beni çok tatmin eden ve mutlu eden şeyler. Ama bu mutluluk ve duygusal tatmin dışında karşılığını alabileceğin maddi bir taraf var mı? Maalesef hayır. Tiyatrodan, oyuncu olarak kazandığın parayla geçinebilmek bu koşullarda pek mümkün olmuyor. Sadece oyuncuların değil tiyatro topluluklarının da yaşadığı birçok sıkıntı var. Tiyatro telifleri (yabancı oyunlar için Dolar, Euro ve Pound üzerinden hesaplanıyor), prova yerlerinin kiraları, dekor ve kostümler, teknik ekipmanlar, sahne kiraları… Bilet fiyatlarını bu masraflara göre düzenlediğinde tiyatro kime ulaşabilecek? Türkiye’de kaç kişi bir tiyatro biletine 1000 lira (belki daha fazla) verebilir ve ayda birkaç oyun izleyebilir? Artık birçok şeyin lüks olarak kabul edildiği ülkemizde 1-2 saat tiyatro izlemek de bir lüks mü oldu?

Tabii ki bu süreçte karşılaştığım ve gözlemlediğim olumlu dayanışmaları göz ardı etmek istemiyorum. Sesimiz olan platformlar, yardımlaştığım set ekipleri, genç ve hevesli yeni oyunculara ön ayak olan “karar vericiler”, konservatuvar öğrencisi olduğumuz için bizi bedavaya oyuna alan tiyatrolar, güven veren cast direktörleri ve bazı menajerler…

Ama biliyorum ki daha fazlası yapılabilir. Evet, sektör kökten bir değişime gitse birçok problem belki kendiliğinden çözülecek ve daha huzurlu çalışma şartlarına çok uzak olmayacağız. Ama o kökten değişim gelene kadar -o da gelirse- da yapılabilecek şeyler var. Setteki çalışanların ve oyuncuların sesi olan ve bu konuda çalışma yapan platformların artması, yürütülen çalışmaların genişletilmesi, tiyatrolara devletten, belediyelerden ödenek sağlanması ve daha benim aklıma gelmeyen birçok çözüm…

Ben vazgeçmemeyi seçiyorum. Bu bazen zor oluyor ama bu konuda üstüme düşeni, henüz kariyerimin başında genç bir kadın oyuncu olarak, yapmak istiyorum. Dayanışmak bu konuda çözüm yolu üretmenin en güzel başlangıcı gibi gözüküyor.

Ve bir gün, belki daha deneyimli bir oyuncu olduğumda çalışma şartlarımızın, alanlarımızın daha güzel ve kolay olduğu, emeklerimizin sömürülmediği bir “sektörü” benden sonra gelecek kuşaklara bırakmanın isteğini taşıyorum.

Fotoğraf: Freepik

İlgili haberler
Dövme Sanatçısı Sena Gedizli: Her alanda olduğu gi...

Beyaz yaka bir çalışanken, çizim tutkusu ile birlikte işini bırakıp dövme sanatına yönelen Sena Gedi...

Sanat Fabrika nefret söyleminin kıskacında kadınla...

Sanat Fabrika, iktidarın saldırganlaşan politikalarını, kadın ve LGBTİ'lerin bu politikalardan nasıl...

Sanat Fabrika ile birlikte sanatçı kadınlarla bulu...

Kadın sanatçılar yaşadıkları sorunları konuşuyor...