OVP'nin kadın yüzü: Güvencesiz çalışma, derinleşen yoksulluk, sosyal yardımlara muhtaçlık
Türkiye'nin önümüzdeki üç yıla dair ekonomik hedeflerinin yer aldığı Orta Vadeli Programın kadınlara ne söylediğini İktisatçı Prof. Dr. Çiğdem Boz ile konuştuk.

İktidarın önümüzdeki üç yıla dair enflasyon, istihdam, büyüme gibi ekonomik hedeflerinin yer aldığı Orta Vadeli Program (OVP) geçtiğimiz hafta açıklanmıştı. Vergilerin artırılacağından alım gücünün azalacağına pek çok işaret veren, esnek çalışma, “Aile ve Gençlik Bankası” kurulması ifadelerinin yer aldığı programın kadınlara ne söylediğini İktisatçı Prof. Dr. Çiğdem Boz ile konuştuk.

Fotoğraf: Çiğdem Boz kişisel arşivi

YİNE EMEK GÖZDEN ÇIKARILIYOR’

Orta Vadeli Programda (OVP) “kadın” kelimesi 12 kere geçiyor. Politika ve tedbirleri içeren 23 maddenin sadece ikisi doğrudan kadınlara yönelik. OVP’yi incelediğinizde kadınlara neyin vaat edildiğini söyleyebilirsiniz?

Hem bir iktisatçı hem de bir kadın yurttaş olarak OVP’yi önemsemediğimi söyleyerek başlayayım. Önümüzdeki üç yılın ekonomi politikalarının omurgasını kapsayan bir plan nasıl önemsiz olabilir diye düşünebilirsiniz. Öncelikle siyasi ve ekonomik anlamda saray rejimine geçtiğimiz 2018’den bu yana bürokratlar tarafından hazırlanmış modellerin, planların uygulanmadığını, hiçbir hedefinin tutmadığını gördük. Zaten kaderi bir kişinin elinde olan planlar bunlar. Dolayısıyla, son beş yılın OVP’lerinde belirlenen hedeflerin pek de gerçekleşmediği anımsandığında ve buna 2024-2026 yıllarını kapsayan OVP’sinin hedeflerinin tutarsızlığını eklediğimizde ortada önemsenecek bir şey olmadığını söyleyebiliriz. Şöyle hızlı bir medya taraması yaptığınızda dahi aklı başında iktisatçıların OVP’yi ciddiye bile almadığını görürsünüz.

OVP hedeflerine göre önümüzdeki üç yılda ekonomi büyüyor, istihdam artıyor ve tüm bunlar olurken enflasyon düşüyor. Kulağa güzel geliyor elbette ama bu senaryonun gerçekleşebilmesi için ya sihir yapmanız lazım ya da ülke tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir teknolojik gelişme. Mümkün mü? Değil. Yeni mi? O da değil. Bir kere en zayıf olan kesimi yani emeği gözden çıkarması bakımından hiç yeni bir metin değil. Hatırlayın pandemi sırasında açıklanan eylem planında şirketleri kurtarmaya çalışmışlar, halka İBAN numarası vermişlerdi. Bu plandan anladığımız da yine emeğiyle geçinenlerden fedakârlık beklendiği.

‘KADINLARIN İKTİSADİ ÖZGÜRLÜKLERİNE VE REFAHLARINA DAİR BİR PLANI OLAMAZ’

“Bu plan kadınlara ne vaat ediyor?” diye sordunuz. Öncelikle kendimize şunu hatırlatalım: AKP eşitlikten yana bir parti değil, hiçbir zaman da olmadı. Her ne kadar ezilen sınıfların teveccühü ile iktidara gelmiş olsa da AKP’nin eşitlik diye bir derdi yok. Emeğin karşısında sermayenin, doğanın karşısında kârın, kadının karşısında erkeğin yanında yer almasını başka nasıl açıklayabiliriz ki? Tam tersine AKP eşitsizliklerden beslenen bir siyasi parti olmuştur. Kadınlara kamusal alanlarda başörtüsü takma özgürlüğü tanıyarak onları özgür ve eşit kıldığını düşünen bir siyasal iktidarın, kadınların iktisadi özgürlüklerine ve refahlarına dair bir planı olamaz. Ne orta ne de uzun vadede.

‘ESNEK ÇALIŞMA, GÜVENCESİZ ÇALIŞMAYI ÇAĞRIŞTIRMALI’
Politika ve tedbirleri içeren 28.maddede kadınlar, gençler ve engelliler için “kadın, gençler, engelliler başta olmak üzere çalışma hayatına kalıcı katılımı sağlamayı teminen esnek çalışma biçimleri yaygınlaştırılacak” deniliyor. Bu düzenleme gerçekten kadınları istihdama mı dahil eder, yoksa kadınlar “kullan-at emek” olarak mı değerlendirilmek isteniyor?
AKP’nin son seçim beyannamesinde de “annelere esnek çalışma modeli”, “kısmi çalışma imkanları” şeklinde vaatler görmüştük. Masum gibi görünen kavramlar vardır, esnek çalışma da onlardan birisi. Bir kere esnek çalışma kavramı direkt güvencesiz çalışmayı çağrıştırmalı hepimize.
Kadın istihdamını artırmak için ilk yapılması gereken, bakım emeği sorununu çözmek. Milyonlarca kadın ev işleri ve çocuk bakımını kendi üstlendiği için çalışamıyor. Çünkü işe girse alacağı paranın tümünü bu hizmetleri satın alabilmek için kullanacak. Peki neler yapılabilir?
-Emekçilerin sırtındaki vergi yükü hafifletilerek eline geçen ücret artırılabilir.
-Çocuk ve yaşlı bakımı için kreşler, bakım evleri ücretsiz olarak sunulabilir.
-Bunların yanında sendika ve toplu sözleşme hakkının önündeki tüm engeller kaldırılmalı, grev yasaklarına son verilerek çalışma yaşamı güvencesizlikten tamamen arındırılmalıdır.
HER SEFERİNDE PASTA DAHA BÜYÜK AMA BİZE DÜŞEN DİLİM HEP DAHA KÜÇÜK

Türkiye’de sosyal politikalar tamamen sosyal yardımlara indirgenmiş durumda. 60 milyon insan sosyal yardım almak için başvuruda bulunmuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, OVP sunumunda sosyal yardım sisteminin gözden geçirileceğini ifade etti. Verilen sinyaller bu yardımların kesileceğini mi gösteriyor?

Bu kadar çok insanın sosyal yardım ihtiyacı içinde olması bize ekonomik büyüme ile ilgili bir şey söylüyor: Büyüyoruz ama yoksullaşarak. Başka bir ifade ile masaya her seferinde daha büyük bir pasta koyuyoruz ama çoğumuza düşen pay sürekli küçülüyor. Belli bir azınlığın pasta dilimi büyüsün diye yapılıyor hem de bu. Neden? Pastanın başında bıçağıyla bekleyen devlet böyle istiyor çünkü. Yani bu bir tercih, ekonomi politikası tercihi, ekonomi-politik bir tercih.

AKP devleti bizim hep birlikte yaptığımız pastanın büyük kısmını küçük bir azınlığa verip, küçük kısmıyla idare etmek zorunda kalan bir çoğunluğu sosyal yardımlara muhtaç ederek o pastanın başında durabiliyor. Bıçağının körelmesini istemiyorsa sosyal yardımları kesmez. Ama OVP’nin gelir dağılımı gibi bir derdi yok.

KADINLARI CEMAAT TİPİ ÖRGÜTLENMELERE İTECEK

Sosyal yardımlara başvuranların yüzde 65’i kadınlar. Bunun bir bağımlılık ilişkisi yarattığı biliniyor. Hükümet bu bağımlılık ilişkisini sonlandırmak istemeyeceğine göre, sosyal yardım sistemindeki değişiklik ile ne hedefleniyor olabilir?

OVP Kamu Maliyesi Politika ve tedbirler başlığı altındaki şu maddeden bahsediyorsunuz sanırım: “Sosyal yardım sistemi gözden geçirilecek, işgücüne katılıma mâni olmayacak şekilde bütünleşik bir yapıda, aile odaklı ve fert başına asgari bir geliri garanti edecek şekilde yeniden kurgulanarak Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu kaynaklarının daha etkin kullanımı sağlanacaktır.”

Açıkçası belli bir öngörüm yok bu konuda ancak sezgilerim, daha fazla kadını bağımlı hale getireceklerini söylüyor bana. Bir kere mevcut ekonomik kriz ve dezenflasyon sürecinde satın alma gücü daha da düşecek olan kadınlar sosyal yardımdan medet umacaklardır. Hatta bu yardımlardan kesintisiz bir şekilde faydalanabilmek için daha fazla kadın cemaat tipi örgütlenmelere dahil olmak zorunda kalacaktır. Dolayısıyla sosyal politika olarak adlandırdıkları sadaka kültürü ve cemaat ilişkileri aracılığıyla oy devşirme politikasının güçlenerek devam edeceğini düşünüyorum. Seçimi kazanmış olmaları ve yaklaşan yerel seçimde büyükşehirleri tekrar kazanma olasılığının yüksek olması- muhalefetteki moral bozukluğu ve ümitsizlik nedeniyle-  AKP tarzı dayanışma ağlarının genişleyeceğini gösteriyor.

OVP hedefleri ancak ve ancak yüksek vergi artışlarıyla, sosyal harcamalardan pay keserek gerçekleşebileceğine göre sosyal yardım sistemine bağımlı insan sayısı artacaktır.

‘KADINLARI VE GENÇLERİ BASKI ALTINA ALMAK İÇİN PARAYA İHTİYAÇ VAR Kİ BANKA KURUYOR’

OVP’de yer alan bir başka “müjde” de Aile ve Gençlik Bankası kurulacak olması. OVP’de “Aile müessesesinin korunması, güçlendirilmesi, evlenecek gençlerin desteklenmesi, gençlerin gelişimine ve girişimlerine katkı sağlanması, eğitim ve istihdam olanaklarının geliştirilmesini desteklemek üzere Aile ve Gençlik Bankası kurulacaktır” denildi. “Aile ve Gençlik Bankası” hakkındaki yorumlarınızı da merak ediyorum…

Başka bir masum kavram da “aile.” Aile, yaymış olduğu tüm sıcaklığa ve masumiyete rağmen çok tehlikeli  bir kavram. Aile, birlik beraberlik içinde olma, dayanışma vs. gibi erdemlerle anılsa da aynı zamanda her tür sömürünün gizlendiği bir alan. İktidarlar aile politikaları aracılığıyla toplumu yönetmeye çalışır zaten.

“Banka” kısmına gelmeden “Aile ve Gençlik” ikilisine değinmek isterim. İlk duyduğumda birinin kadın hareketine diğerinin ise LGBTİ+ hareketine karşı tasarlanmış şeyler olduğunu düşündüm. Malumunuz bu iktidarın sevmediği toplumsal hareketler arasında bu ikisi önemli bir yer kaplıyor. Diğer ikisi Kürt hareketi ile Alevi hareketi ki onlara karşı da önlemlerini almaya devam ediyor. Yani kadınları aile içinde gençleri de hetero ilişkiler içinde tutma çabası içindeler. Sanırım bunun için de para lazım ki “banka” kurmaya karar vermişler. Yanılmıyorsam bu banka, yine AKP’nin seçim vaatlerinden birisiydi. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın söylediğine göre doğalgazdan, petrolden ve madenlerden gelecek gelirlerle bu banka oluşturulup, yeni evlenecek çiftlere para verecekler. Madem bu kadar doğal kaynağımız var biz niye bu kadar fatura ödüyoruz, niye dünyanın en pahalı benzinini kullanıyoruz diye sormadan edemiyor insan…

VERGİ ARTIŞLARI KAPIDA

OVP’den anlaşılıyor ki yüksek enflasyonlu yıllar sürecek. Vergi gelirlerinin en az ikiye katlanacağı tahmin ediliyor. Ücret zamlarının baskılandığı ve son kamu sözleşmesinde de görüldüğü gibi aslında reel enflasyonun altında maaş zamlarının yansıtıldığı 3 yıl daha yaşanacak. Bu durum kadın emekçiler açısından nasıl okunabilir, kadın emekçileri makro anlamda nasıl etkileyecek?

OVP önümüzdeki üç yıl için yüzde 4 oranında bir büyüme öngörmüş ve bunu yaparken de enflasyonu düşüreceğini söylüyor. Bunu nasıl yapacak? Hanehalkı tüketimini yavaşlatarak. Başka bir deyişle hem mali hem de parasal sıkılaşma öngörülüyor. Yüksek oranlı vergi artışları kapıda. Elbette bu sıkılaşma yerel seçimlerden sonra belirgin olacaktır.

Üretmekten çok tüketen, tüketiminde dışa bağımlı olan bir ülke sürekli dövize ihtiyaç duyar. Bu da onu kur değişimine çok duyarlı bir hale getirir. Bir de buna irrasyonel, keyfi ekonomik kararları eklerseniz karşınıza muazzam bir enflasyon çıkar. 2021 yılı sonundan itibaren bu tablonun içindeyiz, gıda enflasyonu açısından dünya liginde ön sıradayız.

Gıda enflasyonunu en yakından deneyimleyenler ise kadınlar. Pazar alışverişini yapan, çocuklarına beslenme hazırlayan, evin günlük yemeklerini pişiren kadınlar. Farklı sınıflar veya gelir gruplardan kadınların mevcut haline bakarak önümüzdeki 3 yılın nasıl geçeceğini tahmin edebiliriz.

YENİ PROGRAMIN YÜKÜ İŞÇİYE, EMEKÇİYE YÜKLENECEK

Öncelikle şu yanılgıyla başlayalım. AKP’nin irrasyonel ekonomi politikalarının sonucunda yaşanan yoksullaşmanın düşük ücretli emekçileri daha fazla etkilediği düşünülür. Oysa satın alma gücü bakımından son 5 yılda orta-üst gelirli çalışanlar daha fazla zarar gördü. Aslında bu dediğimi son seçim sonuçları da teyit etmiş oldu bir bakıma. Hiç uzaklara gitmeden hemen kendimden örnek vereyim. Daha 2-3 sene öncesinde ev işleri ve çocuk bakımı için destek aldığım bir yardımcım oluyordu evde. Artık bunun maliyeti karşılanabilir olmaktan çıktığı için mevcut işlerime bakım emeğini de eklemek zorunda kaldım. Neyse ki pandemi sürecinde bu bakım krizi konusunda deneyim kazanmıştık :) Şaka bir yana temizlik veya diğer ev işleri için asgari ücreti baz alan emekçi kadınlar ile maaşları asgari ücret artışı kadar artmayan kadınlardan oluşan bir tablo var önümüzde. İki taraf da haklı ve iki taraf da mağdur…

AKP iktidarının tüm uyarılara rağmen bile isteye -cahillik veya becerisizlik değil- uyguladığı ekonomi politikalarının sonucu ağır bir enflasyon dolayısıyla yaygın bir yoksullaşma oldu. Seçimden sonra atılan adımlara bakarak enflasyon sorununu çözmek istediklerini söyleyebiliriz. Ama mesele bunun nasıl yapılacağı. Her zaman olduğu gibi en kolay gözden çıkarılabilecek kesimi yani ücretiyle geçinenlere bindirecekler bu yükü. Emeğin milli gelirden aldığı pay bakımından zaten iyi bir sicilimiz yoktu, bu tablo daha da kötüleşecek gibi görünüyor. Hem evde hem iş yerinde çifte sömürüye tâbi kalan kadınları daha zor günler bekliyor maalesef.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
AKP’nin 21 yılında kadınlar-2 | Güvencesizleşen, e...

21 yıllık iktidar boyunca kadın emeği hangi süreçlerden geçti, kadınlar hangi hakları için nasıl müc...

Komisyondan kadınlara güvencesizlik çıktı: Patronl...

Patron örgütleri Meclis Araştırma Komisyonunda esnek çalışmanın yaygınlaştırılması gerektiğini vurgu...

Anaokulundan ortaokula velilerin talebi tüm kademe...

Okulların açıldığı ilk gün çocuklarını okula götüren veliler, beslenme çantaları boş dedi, ücretsiz...