'İktidar, seçim süresince LGBTİ’leri emperyalizmin ‘uşağı’ olarak lanse etse de asıl emperyalizmin yanında duran ve halkı gün geçtikçe yoksullaştıran iktidarın politikalarıdır.'
LGBTİ karşıtı Büyük Aile Buluşması saat 15.00’te Saraçhane'deki miting ve ardından Beyazıt Meydanı'na yapılan ‘Sessiz Yürüyüşle’ gerçekleştirildi. Bahçelievler, Güngören, Başakşehir gibi AKP’li belediyeler alanda olmasa da Saraçhane Parkı'nın kapısında miting katılımcılarına yemek dağıttı. Kamu spotu ve iktidar yanlısı medya kuruluşlarıyla yaygın propagandası yapılmış olsa da geçen sene 18 Eylül’de yapılan mitinge göre katılım düşüktü. Sahneden sıklıkla on binlerce kişinin toplandığı vurgusu yapılsa da sayı birkaç binle sınırlı kaldı. Mitinge katılanlar da kalabalığın geçen yıla göre daha az olduğunun farkındaydı. Konuştuğumuz kadınlar kalabalığı yetersiz bulduklarını belirttiler.
Program öncesinde alana yerleştirilmiş ekranlarda defalarca cinsiyet uyum sürecinde sorun yaşamış insanların ve ailelerin videoları oynatıldı. Aynı şekilde bir psikoposun evliliğin kutsallığı hakkında konuştuğu bir video da pek çok defa gösterildi, mitingdeki konuşmalarda da sık sık ‘Kadın kadındır, erkek erkektir’ vurgusu yapılarak aksi durumda ‘ailenin yok olacağından’ bahsedildi. Miting boyunca “Biz marjinal insanlara karşı değiliz, bunun propagandasına, LGBT dayatmasına, toplumsal cinsiyet ideolojisine karşıyız” denilerek kimsenin hedefe koyulmadığı, nefret söylemlerinde bulunulmadığı iddia edildi. Her ne kadar sahneden bu söylemler tekrar ediliyor olsa da eyleme katılanlar arasında sözde tekrar edilen bu ifade nefret söylemleriyle birleşiyordu. Beyazıt Meydanı'nda basın açıklamasına varan yürüyüş, iki sloganla, kitleyi ajite ederek bitirildi.
‘SAĞDUYULU’ MİTİNG NEFRETİ KÖRÜKLÜYOR
Alanda konuştuğumuz, arkadaşıyla mitinge gelen Oya neden burada olduğuna dair “Ben elimden geleni yapmak için buraya geldim. Onlar Onur Yürüyüşlerinde, eylemlerinde ‘Biz buradayız’ diyorlar. Onlar buradaysa biz de buradayız. Bunu göstermek için toplandık” diyor. Mitinge LGBTİ propagandasına son vermek için geldiklerini söyleyen kadınlar bu cümlelerin arkasına “Tabii desteklemiyoruz, bence hastalık bu. Ama bugün burada olmamızın sebebi bu değil. Biz bunun dayatılmasına karşı olduğumuz için geldik” diyor. Bu ‘dayatmanın’ nasıl yapıldığını ise “Netflix ve diziler aracılığıyla, sosyal medyayla yaygınlaştırılıyor” diye açıklıyorlar. Oya, sorun olarak tarif ettiği ‘LGBT propagandası ve dayatmasının’ dünya genelinde bir sorun olduğunu ve bunu çözmek için dünyada yankı uyandıracak eylemliliklerde bulunulması ve çocukların küçüklükten itibaren ailesi ve öğretmenleri tarafından eğitilmesi gerektiğini söylüyor.
Her ne kadar Oya’nın dediği gibi mitingde nefrete yer olmadığı, ‘lobilere’ karşı durulduğu iddiaları olsa ve miting ‘sağduyulu ve olaysız’ bir etkinlik gibi yansıtılmaya çalışılsa da nefret dili kendini sık sık gösteriyordu. Kitle içerisinde de LGBTİ’lerin hayatına yönelik tehditler duyuluyordu. Mitingin ve bu zamana kadar izlenen nefret politikalarının yansıması kendini Saraçhane Parkında Oya’nınki gibi “Bu bir özgürlük değil, bu bir hastalık” söylemleriyle belli ediyor.
LGBT KARŞITLIĞINDA RUSYA ÖRNEK ALINIYOR
Sosyolog olduğunu söyleyen, bir vakıfta program yayıncılığı yapan (hatta bir programına Türkiye Aile Vakfını da konuk alan) bir kadınsa ‘LGBTİ lobisinin’ LGBTİ’leri de onun tabiriyle ‘onursuz’ bir hayata ittiğini ifade ediyor: “Fuhuşa sürükleniyorlar, iş sahibi olamıyorlar. LGBT lobisi onları buraya sürüklüyor, onlar için böyle bir hayat istiyor. Çünkü aileyi yok ederek, toplumu bu hale getirmeye çalışıyor. Biz bunun önünü kesmezsek aile yapımızı ve bunun sonunda Türkiye’yi de yok edebilir.”
Devletin LGBTİ’leri “tedavi etmesi” için ne gerekiyorsa yapması gerektiğini söyleyen kadın, “Bunun için bu alan muhafazakâr ve dindarlarla kalmamalı. Mesela Sırbistan’da, Rusya’da böyle eylemler var burada da olmalı” diyor.
Bugüne kadar sürdürülen politikalar da kadının LGBTİ’lerin hayatlarında yaşadığı problemlerin nedeninin LGBTİ karşıtı politikalar değil de kimliğin kendisi ve ‘lobiler’ olduğunu düşünmesine sebep oluyor. Sırbistan ve Rusya’daki örnekleri veriyor, sahnede ise Putin’in danışmanı Alexander Dugin’in destek mesajı izletiliyor. Rusya’daki ‘LGBTİ propagandasını yasaklayan’ yasa değişikliği, Türkiye’de de benzer yasa değişiklikleri konuşulurken iktidarın sırtını dayadığı bir nokta oluyor.
‘YERLİ VE MİLLİLİK’ LGBT KARŞITLIĞINDAN BESLENİYOR
Daha sonrasında konuştuğumuz bir kadın grubu da bu eylemleri tüm Müslümanların sahiplenmesi gerektiğini söylüyorlar. ‘LGBTİ propagandasının’ uluslararası sermaye tarafından yaratıldığı ve desteklendiği konusundaki genel söyleme yedeklenmiş kadınlar LGBTİ’lerin örgütlenme alanlarının, derneklerin yasaklanması ve maddi kaynaklarının kesilmesi gerektiğini söylüyorlar. ‘Biz Türk ve Müslüman bir toplumuz’ diyen kadınlardan biri, “Bizim için aile yapısı değerli, eğer sahip çıkmazsak o da yok olur” diyor.
LGBTİ karşıtlığı ve geleneksel aile yapısının ‘yerli ve milli’ bir zemine oturtulduğunu görüyoruz. Bu, Saraçhane mitinginde doğrudan Büyük Aile Platformunun dağıttığı ay yıldızlı balonlar, şapkalar ve bayraklarla kendini gösteriyordu. Bu yolla, Büyük Aile Platformu ve bünyesindeki iktidar yanlısı sivil toplum kuruluşları LGBTİ karşıtı olmayı dini propagandadan ziyade yerli ve millilik üzerinden kuruyor.
“Dünya görüşlerimiz ayrı, derdimiz aynı: aileyi korumak” dövizleri miting alanında dağıtılıyordu. Miting sonunda ve yürüyüşte sahneden bayrakların kaldırılması, sallanması yönünde çağrılar yapılıyordu. Böyle bir ortamda ise LGBTİ’ler ‘ithal, uluslararası sermayenin bir aparatı’ konumuna yerleştiriliyordu. Konuştuğumuz miting katılımcılarının ifadelerinde de iktidarın LGBTİ’leri ‘dış güçler, aileyi ve toplumu yok edebilecek güçte oluşumlar’ gibi lanse ederek öcüleştirmesinin karşılığını bulmuş gibi görünüyor.
NEFRETTE DEĞİL BİRLİKTE ORTAKLAŞMAK
Miting katılımcılarının çoğunun dilinde LGBTİ derneklerinin uluslararası kaynaklardan aldığı maddi destekler vardı. Bu desteklerle kendi yaşadığı yoksulluk ve açlığı kıyaslayan miting katılımcıları karşısına sorumlu olarak krizin faturasını kendisine kesen iktidarı değil, iktidarın kendisine hedef gösterdiği LGBTİ’leri görüyor. Seçim süresince LGBTİ’leri emperyalizmin ‘uşağı’ olarak lanse etse de asıl emperyalizmin yanında duran ve halkı gün geçtikçe yoksullaştıran iktidarın politikalarıdır. İktidarın tüm hedef gösterme ve perdeleme çabasına karşın, miting katılımcılarının kendisiyle benzer hayat koşullarını yaşayan, sefalete mahkûm edilen LGBTİ’lerle ortaklaşacak çok daha fazla noktası vardır.
Fotoğraflar: Ekmek ve Gül