2020 yılının 3 Temmuz’unda Sakarya Hendek ilçesinde Coşkunlar havai fişek fabrikasında alınmayan önlemlerle meydana gelen patlamada 7 işçi can verdi. Patlama öncesi yapılan uyarılar, tutanaklar, bilirkişi raporlarına rağmen işveren ihmallerinin bu patlamaya, iş cinayetine açıkça davetiye çıkardığını öğrendik geçtiğimiz süreçten. Görülen ilk dava duruşmasına, salonun küçük olması gerekçe gösterilerek işçiler ve ölen işçilerin aileleri alınmadılar ve mahkeme önünde polis engeliyle karşılaştılar. Belki de hayatlarında hiç karakol görmemiş, polisle münakaşa etmemiş kadınlar mahkeme önünde itilip kakıldı. Kadınların mahkeme önünden isyanları o gün bu duruma oldukça içerlendiklerini ve öfkelendiğini gösteriyordu. Hepsinin ağzından aynı cümleler döküldü; “Biz buraya olay çıkarmaya gelmedik, derdimizi anlatmaya geldik, polis kardeşim empati yap, sen olsan ne yapardın?” Öfkeleri oldukça haklıydı…
Hendekli kadınlar girdikleri adalet arayışında sonuna kadar direneceklerini her fırsatta dile getiriyor. Çünkü eşlerini, çocuklarını, arkadaşlarını kaybettiler, aşlarını işlerini yitirdiler. Şimdi yeni bir mücadelenin içinde olduklarının, artık bunun bir onur mücadelesi olduğunu söylüyorlar. Bugün görülecek duruşma öncesi görüştüğümüz Hendekli kadınların, yaşadıkları sürece ve kamuoyundan beklentilerine dair sözlerini taşıyoruz buraya. Bu sözler burada dayanışmayla büyüsün, Hendekli kadınların sesi duyulsun, adalet yerini bulsun diye… Çünkü tek istedikleri haklı mücadelelerinde yanlarında olmamız, onları yalnız bırakmamamız ve unutmamamız.
‘SAYI, SAYI, SAYI… BİZİ YEDİLER!’
Coşkunlar havai fişek fabrikasını kamuoyu 3 Temmuz günü yaşadığı büyük patlamayla duydu. Burada çoğunluklu olarak kadın işçiler çalıştırılıyordu. İşçilerin ifadelerinden anladığımız kadarıyla; yoğun çalışma koşulları, ihmaller, göstermelik uyarılar, işçiler için adeta bir felaketin beklentisini oluşturmaya başlamıştı bile.
Fabrikada çalışan işçilerden Saadet Kaygın, patlamaya giden süreçteki fabrika çalışmasını şöyle anlatıyor: “Çalışma koşullarımız yoğundu. Yani dikkatten daha çok koli sayısı ne kadar çıkar baştakiler onun derdindeydi. Bize göstermelik ‘dikkatli olun’ deniyordu ama o kadar yoğun çalıştırılırken insanlar nasıl dikkat etsinler ki? Belirli bir şeyden sonra dikkatiniz zaten dağılıyor çünkü oraya o kadar çok odaklanıyorsunuz ki etrafınızdaki yanlış şeyleri göremiyorsunuz. O sayıları biri yaptıysa daha yükseğinin yapılmasını istiyorlardı. ‘Makine sağlıklı mı’ derdinde değil de koli sayısı fazla çıksın, ilaç kaybımız olmasın derdindeydiler.”
İşçi Necla Özmen ise “Baskı çok vardı. Mesela ben 5 senedir paketçiydim orada. 4 ay molaya çıkamadım, sayıyı verdikten sonra rahatladım. Affedersin, ustam tuvalete giderken peşimden geliyordu. Böyle çilelerle çalıştık. Çalışma koşulları çok zordu” diyerek yaşadıkları baskıyı anlatıyor.
İşçilere ‘iş güvenliği’ diyerekten verdikleri önlüğe dair Necla’nın yorumu ise şöyle: “Bildiğin patiskaydı. O da zorla senede bir kez ya veriyorlar ya vermiyorlardı. Ben bir önlüğü üç sene giydim. Esneme yok, yanıyorsun.”
İşçilerden Havva Yıldız ise çalıştıkları Coşkunlar havai fişek fabrikasındaki koşulları şöyle tarifliyor: “Bize değer vermiyorlardı, oradan geçer ‘nasılsınız bayanlar’ demezdiler. Beni kaşıntı sardı fabrikada, kimyasal alerji yaptı. Doktora gittim ‘kısa kolluyla çalışmayacaksın’ dedi. Bunu söylediğimde ‘yok, orada o işi yapacaksın’ dendi. Çünkü orayı en seri yapan bendim, istersen öl orada kaşıntıdan ama yapacaksın!”
Necla karışıyor söze öfkeyle “Sayı, sayı, sayı… Bizi yediler!”
RİSKE RAĞMEN ÇALIŞMAK ZORUNDA KALDILAR
Fabrikayla ilgili daha önce de patlama olaylarının yaşandığının ortaya çıktığını, kendilerinin bu patlamalara şahit olup olmadıklarını soruyorum kadınlara. Çokça patlamaya tanık olduklarını öğreniyorum: “Çok oldu hem de. Ufak oldu, büyük oldu. Oldu yani, çok yaşadık. Bizden önceki arkadaşlar da çok yaşamış, ölenler olmuş yine.”
Öncesinde yaşanan patlamalara rağmen neden çalışmaya devam ettiklerini ise şöyle açıklıyor işçilerden Necla Özmen: “Neden... Çoluk çocuk okuyor, yaş ilerlemiş ne diyeyim mecbur olarak çalışıyorduk.”
Havva Yıldız ise “İhtiyacım var, eşim rahatsız çalışamıyor, çocuklarım çok küçüklerdi. Çalışmak zorundaydım” diyor.
İşçiler daha büyük bir patlamanın yaşanacağını tahmin ettiklerini de söylüyor… Saadet Kaygın: “Son dönemlerde bekliyorduk , bariz görünmüştü. Çok uyardık. Bütün bölümler birbirine karıştı, başka bölümden arkadaşımız geliyordu bizim bölüme, söylüyordu ‘patlayacak’ diye. Bu sefer de ‘neden bölüme geliyor’ diye ona baskı yapılıyordu. ‘Bunu bölüme almayacaksınız, yanlış şeyler söylüyor, insanları kışkırtıyor’ diye çok bağırıldı o arkadaşlara.”
Herhangi bir sendikanın ve sendikal çalışmanın olmadığı fabrikada işçilerden yana bir sendikanın varlığının iş güvenliğine etkisi olacağının da farkındalar: “Çevremde sendikalı fabrikalarda çalışanlar var, olanakları daha güzel. Yani… Olsaydı daha iyi olurdu.”
‘SUÇLU BİZ DEĞİLİZ, BİZ HAKKIMIZI ARIYORUZ!’
Duruşma sürecini de konuşuyoruz işçi kadınlarla. Duruşma öncesi karşılaştıkları polis engelini hatırlatıp şöyle öfkeleniyorlar:
Saadet Kaygın: “Sanki biz mağdur etmişiz de onlar mağdur olmuş. Biz oraya davamızın arkasında duralım diye gittik. Oraya kimseyi öldürmeye gitmedik, kavga etmeye gitmedik, hakkımız olanı konuşmaya gittik. Ama o gün bu bizden esirgendi. Bu davanın olacağı önceden belliydi, niye öyle küçük bir salonda oldu? Pandemi var, yasaklar var. Bunu düşünülebilir, imkanlar sunulabilirlerdi. Biz salonda olalım istedik, herkes duysun görsün istedik. Derdimizi sıkıntımızı hakimlere, savcılara paylaşalım istedik. Gözlerimizle görmek istedik içleri rahat mı değil mi, o duyguyu yaşamak istedik. Ama o gün çok mağdur olduk.”
Necla Özmen: “İlk dava bize ters geldi. Biz suçlu değiliz ki… Suçlu olanlar rahat. Biz suçlu muyuz? Değiliz. O polislerin bizi iteklemesi… Yani biz oraya kavga için gitmedik hakkımızı savunmaya gittik.”
Havva Yıldız: “En çok şuna üzüldüm, içeri girmek istiyorsunuz sizi itiyorlar. Ne yani biz suçlu muyduk? Ben 5 senelik işçiyim orada daha önce çok patlama gördüm. Makineler patlıyordu, 1-2 gün sonra çalışmaya devam ediyorduk. Ölen arkadaşlarımızın hiçbiri tek parça gömülmemiş, bu duyuluyor, biliniyor ama bir sürü polis, jandarma bizi itip kakıyor.”
PATRON PATLAMA SONRASI ARAYIP ‘HALİNE ŞÜKRET’ DEDİ
İşçilerden Havva Yıldız, patlama sonrası patronun kendisini aradığını ve haline şükretmesi gerektiğine dair telkin aldığını söylüyor: “Arkadaşımla konuştum, arkamdan öldü. Ben bunu hiç unutamıyorum. Mesela Ali Rıza amca (patron) beni arıyor ‘Şükret haline, ölmedin’ diyor. Ben buna çok üzüldüm. Ben Ali Rıza amcayı çok severdim. Arkadaşlarım bazen çıkmak isterdi, çıkmayın derdim, ne güzel ortamımız var dedim, bu köyden kaç kişi çalışıyoruz derdim. Sorabilirdi diğer arkadaşlarınız nasıl? İyiler mi? Bir tek bana diyor ki ‘Şükret haline’ Sanki ben paracıyım, ‘tazminatını ödeyeceğim’ diyor. Nasıl anlatayım çok kötü bir şey bu, gerçekten çok kötü bir şey. ‘Arkadaşların nasıl?’ diye sormadı bile. ‘Şükret haline’ diyor.”
‘ADALET İSTİYORUZ, DAVAMIZIN SONUNA KADAR GİDECEĞİZ’
İşçiler tüm kamuoyuna dayanışma çağrısı yapıyor, bu duruşmada seslerinin çoğalmasını, kendilerine herkesin destek olmasını talep ediyor: “Arkamızda olun, bizi unutmayın. Çok mağdur olan, ölen arkadaşımız var. Çok zor şeyler bunlar. Unutulmasın yaşadıklarımız. Adalet istiyoruz. Ölen arkadaşlarımız unutulmasın.”
Saadet Kaygın: “İnşallah adalet işler. Aynı şeylerle tekrar karşılaşırsak bizim güvenimiz kalmaz.
Havva Yıldız: Her şey para değildir. Biz para için yola çıktık gibi düşünüldü. Ben orada, o mahkeme günü bunu hissettim. Gerçekten bunu hissettim. Tazminat için zannediyorlar ama ölen arkadaşlarımız var. Kolay mı? Hepsi paramparça oldu. Halis’e çok üzülüyorum hep gelir şaka yapardı bize… Adaletin yerini bulmasını çok istiyorum.”
Necla Özmen: “Davamızın sonuna kadar gideceğiz…”
BORÇLAR BİRİKTİ, İŞ BULAMIYORLAR…
İşçiler fabrikadaki patlamanın ardından bir de işsiz kaldılar elbette, geçim sıkıntısı adalet arayışıyla beraber sürüyor.
Saadet Kaygın bu süreçte işsizlik maaşıyla ve köye tarlaya ya da gündelik işlere giderek geçinmiş az çok. Kimi arkadaşlarının hiç çalışamadığını ifade ediyor: “Bizden daha mağdur olan arkadaşlarımız var. Kirada oturan var. Tamam, şimdilik işsizlik maaşı var ama 1 ay sonra o da bitecek. Her türlü çok mağdur olduk.”
Necla Özmen: “İş arıyorum. Çok zor. Sadece eşim çalışıyor. Çocuklar okula gidiyor, borçlarımız var baya zorlanıyoruz.”
Havva Yıldız: “İş arıyoruz, birkaç yere başvurduk nasip olursa. Çalışmam gerekiyor, 4 tane evladım var. Eşim rahatsız, çalışamıyor. Ben çalışmak zorundayım.”
ÇOCUKLARI TRAVMAYI HALA ATLATMAYA ÇALIŞIYOR…
Patlamadan sadece işçiler değil, çocukları da etkilenmiş. Annelerini kaybetme korkusu yaşayan çocuklar için de o günden bugüne yaşam daha zorlaşmış…
Saadet Kaygın: “Çok etkilendiler. 10 yaşındaki kızım o gün dışarıya koşup bağırmış; ‘Annem ölürse ben kendimi öldürürüm‘ diye. Komşular ‘Saadet yenge ben o çocuğun figanlarını unutmam’ diyor. Çocuğumun bütün düzeni alt üst oldu. Annesini kaybetme korkusu oldu çocukta. Bana daha bağımlı, işe gitmemi istemiyor. Ama belli ihtiyaçlar var onları karşılamak zorundayız. Mecbur. Hayat devam ediyor.”
Necla Özmen : “Çocuklarım çok kötü durumda. Ben atlatamadım ki çocuklarım atlatsın. Benim gece 3’e 4’e kadar uykularım yok. Kulaklarım doğru düzgün duymuyor, gözlerim patlamadan sonra görmüyor. Daha ne diyeyim ben size.”
Fotoğraflar Ekmek ve Gül
İlgili haberler
Coşkunlar havai fişek fabrikası patlaması davası:...
Sakarya’daki havai fişek fabrikasında 7 işçinin hayatını kaybettiği patlamaya dair ilk davanın ilk d...
Sakarya’daki patlamada yaralanan işçi: Her gün o k...
Sakarya’daki havai fişek fabrikasında meydana gelen patlamadan yaralı kurtulan işçi Müzeyyen Topaloğ...
Çerkezköy'deki patlamada kadın işçilere 'emzirmeyi...
Çerkezköy'de Boytek fabrikasında yaşanan kimyasal patlama sonucu kimyasal sızıntı riski ortaya çıktı...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.