Son günlerde kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda hükümet katından yeni “müjdelerle” karşı karşıya bırakıldık. Bu "müjdeleri" çeşitli gazete haberleri, ısmarlama olduğu aynı cümlelerle yapılmasından anlaşılan çeşitli gazete haberlerinden öğrendik.
Deniyor ki, “İktidar, toplumsal bir sorun olan kadına yönelik şiddet ve cinayetlerin önlenmesi, cinsel taciz mağduru kadınların korunması için üç önemli adım atmaya hazırlanıyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Salman Kaya, kadınların korunması ve daha fazla istihdamı amacıyla önümüzdeki dönemde hayata geçirecekleri proje ve uygulamaları anlattı.”
Bakanın anlattığı uygulamalar 4 başlıkta toplanıyor:
1- Şiddete karşı elektronik kelepçe yaygınlaşacak
2- Kadın konukevleri yaygınlaşacak
3- Kadın İzleme Merkezleri kurulacak
4- Tüm organize sanayi bölgelerinde kreşler açılacak
Bu “müjde”lerin yeni olmadığını biliyoruz. Daha önce de pek çok kere gündeme gelen, hatta hükümetin 2012 yılında imzaladığı İstanbul Sözleşmesi nedeniyle o yıldan bugüne çoktan hayata geçirmekle yükümlü olduğu uygulamalar neden bugün yeniden gündeme geldi?
Türkiye, İstanbul Sözleşmesi'nin iç hukukta uygulanmasıyla ilgili ilk değerlendirme sürecine girdi. Bu değerlendirme süreci eylül-ekim ayı itibariyle bir sonuca bağlanacak. Bu takvim, hükümetin bu değerlendirme sürecinde “bakın, çok önemli somut adımlar attık” demek için mi bu meseleleri gündeme getirdiğine ilişkin soru işareti yaratıyor.
İstanbul Sözleşmesinin imzalanması sürecinde etkin rol alan ve çok sayıda kadın örgütünü biraraya getiren Şiddete Son Platformu’ndan, Kadının İnsan Hakları Yeni Çözümler Derneği KİHEP Koordinatörü Zelal Ayman yanıtlıyor: İstanbul Sözleşmesi nedir? Türkiye, ilk imzacısı olmakla övündüğü İstanbul Sözleşmesinin yükümlülüklerine ne kadar uydu?
Bu dört uygulamayı dört gün boyunca ele alacağız.
Elektronik kelepçe ile başlayalım:
Aile Bakanı diyor ki;
“ŞİDDETE KARŞI ELEKTRONİK KELEPÇE YAYGINLAŞACAK”
“Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için buton uygulaması yapıldı ancak bu yeterince başarılı olmadı. Dünya örnekleri de taranarak başarılı bir sistem olan elektronik kelepçe uygulaması başlatıldı. Ankara'da 11, İzmir'de 12 kadın hakim kararı ile koruma altına alındı. Uygulama süresince tüm olaylara zamanında yetişildi ve önlenemeyen şiddet vakası şu ana kadar yaşanmadı. Başarı nedeniyle elektronik kelepçenin kapsamını genişletiyoruz. Ankara, İzmir, İstanbul, Bursa, Gaziantep ve Antalya illerinde Emniyet ve Jandarma sorumluluk bölgelerine yaygınlaştırılacak. Ben özellikle İstanbul'un da kapsama alınması için ısrarcı oldum.” Biz diyoruz ki;
BU UYGULAMA YENİ DEĞİL, ÇÖZÜM DE DEĞİL!
- 19 Temmuz 2011’de dönemin Aile Bakanı Fatma Şahin de “elektronik kelepçe ve panik butonu müjdesi” vermişti. 2012 yılında pilot il olan Adana’da 150, Bursa’da 146 panik butonu dağıtıldı. Pilot uygulama sürecinde; kadınların acil durumda cihaza basması ile güvenlik ekibinin olaya müdahalesi arasında geçen sürede can güvenliği açısından ciddi riskler oluştuğu ortaya çıktı. - Sonra 30 Ekim 2014’te dönemin Aile Bakanı Ayşenur İslam “uygulama başarısız oldu” dedi: “Buton sadece mağdura verilen bir şey. Mağdur ihbar ederse ancak kolluk güçlerinin devreye girdiği bir sistem var. Araştırma sonuçları çok da iyi gelmeyince fevkalade etkili bir tedbir değil... Sistem çok iyi değil. Kadına veriyorsunuz panik butonunu, saldırgan olduğunu düşünülen kişi ona yaklaştığında, kadın bunu fark ettiğinde basıyor ve kolluktan yardım istiyor. Kolluk oraya gelinceye kadar iş işten geçmiş olabiliyor. Dolayısıyla mağdurun izlenmesinden ziyade failin elektronik olarak izlenmesi çok daha iyi bir sistem.”
- Aile Bakanlığının 2015 yılı faaliyet raporunda yeni dönemde panik butonu uygulamasının yerine elektronik kelepçe projesi uygulanacağı söylendi. 8 Mart 2015’de Bakanlık, Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı arasında “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Kapsamında Teknik Yöntemlerle Takip Sistemlerinin Kullanılmasına Yönelik Pilot Uygulama İşbirliği Protokolü” imzalandı.
- Panik butonu ile aynı süreçte bol bol reklamını dinlediğimiz elektronik kelepçe uygulaması ise, şu ana dek sadece İzmir ve Ankara’da ve sadece 31 kelepçe uygulamasından ibaret. “Kadınlar ve erkekler eşit değildir, erkek reistir, kavvamdır, üstündür” devlet propagandasının şahlandırdığı şiddete karşı, reklamasyon babından bu “kelepçeli teknolojik tedbir” de göstermelik yani.
- bianet 2015’te öldürülen 284 kadının yüzde 10’una yakınının koruma tedbiri çıkarmış ya da mülki amirliklere ya da kolluğa şikayette bulunmuş olmasına rağmen öldürüldüğünü tespit etti. Aynı yıl şiddet sonucu yaralanan 370 kadının yüzde 4,5’i koruma tedbiri kararlarına rağmen, yüzde 3’ü ise şikayetçi olmasına rağmen şiddete maruz kaldı.
- 2015-2017 yılları arasında şiddet yasası kapsamında haklarında “geçici koruma tedbiri” verilen ve “çağrı üzerine koruma” usulüyle korunan 20 kadın “ani gelişen olaylar sebebiyle” polise çağrıda bulunamadan öldürüldü!
Üstelik rakamlar bununla sınırlı değil. Çünkü biliyoruz ki kadınların koruma tedbirine ya da şikayete rağmen korunamaması, başka kadınların güvenini kırılmasına ve yasal yollara başvurmaktan çekinmelerine yol açıyor.
Panik butonu sınıfta kaldı. Elektronik kelepçe de çözüm değil. Çünkü şiddet karşısında ‘teknik’ çözümler yeterli değil!
Kadına karşı şiddet toplumda kadınlarla erkekler arasındaki eşitsizlikten, güç eşitsizliğinden kaynaklanır. Eşitliği sağladığınız sürece şiddetle mücadele etmiş olursunuz, eşitsizliği artırırsanız şiddeti körüklersiniz.
İlk imzacısının Türkiye olduğu Avrupa Konseyi Sözleşmesinde şiddetle mücadele için tespit çok net: Kadınlarla erkekler arasında güç eşitsizliğini ortadan kaldıracaksınız. Bir devlet eğer sürekli “Kadınlar erkeklere bağımlı olmalıdır, kadın evinin kadını olmalıdır, kadından anneliği çıkardığında geriye bir şey kalmaz, kreş eken huzurevi biçer” propagandası yaptığında o ülkede kadınlar şiddet görmeye devam eder. Şiddete teknik çözümlerin kadınların eşitliğinin önüne geçirildiği her dönem şiddet sorunu bireyselleştirilir. Beklentimiz; toplumsal yaşamın her alanında kadın-erkek eşitliğinin her düzeyde, her söylemde, her uygulamada ana mesele olarak ifade edilmesi ve buna uygun adımlar atılmasıdır.
Aile Bakanı’ndan müjde (2): Kadın Konukevleri yaygınlaşacak
Nüfusu 100 bini geçen belediyeler sığınmaevi açmak zorunda, ama açmıyorlar! Bakan da eksikliğe dikkat çekiyor, ‘açılsın diye mektup yazdım’ diyor.
İlgili haberler
Vahşileşen şiddetin arkasında ne var, önüne nasıl...
Ülkede kadınlar için ölümün “olağan” biçimi neredeyse lüks. Giderek vahşileşirken bir yandan da sıra...
Aile Bakanı’ndan müjde (2): Kadın Konukevleri yayg...
Nüfusu 100 bini geçen belediyeler sığınmaevi açmak zorunda, ama açmıyorlar! Bakan da eksikliğe dikka...
Aile Bakanı’ndan müjde (3): Kadın İzleme Merkezi k...
Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri’ni kadın kurumlarına ve uzmanlara sormadan apar topar açan hüküme...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.