Tarım işçisi kadınlar güvenceli çalışmak istiyor
Adana’da güneş altında domates toplarken konuştuğumuz üç genç kadın küçük yaşlarda çalışmaya başlamış. Üçü de yaşlarından büyük sözler söylüyor, hayatlar yaşıyor, yaşlarından büyük yükler sırtlıyor.

Adana’nın güneyine doğru ilerlediğinde geniş, sulak topraklar ve o toprakta yetişen ürünlere değer katan tarım işçileri ile karşılaşırsınız. Sonu yokmuş gibi görünen uçsuz bucaksız Çukurova’da güneş altında çalışan tarım işçilerini burada çalışmaya iten ne yüksek ücretler, ne iyi bir gelecek, ne de güvence. Tersine onları günde 60-65 liraya 12 saat çalışmaya iten şey maddi yetersizlik ve güvencesizlik. Adana’da güneş altında domates toplarken konuştuğumuz üç genç kadın küçük yaşlarda çalışmaya başlamış. Üçü de yaşlarından büyük sözler söylüyor, hayatlar yaşıyor, yaşlarından büyük yükler sırtlıyor.

CİHAN: ‘EVDE BİRİLERİ ÇALIŞMAK ZORUNDAYDI, O DA BEN OLDUM’
Cihan 18 yaşında, 5 yılını, yani tüm çocukluğunu tarım işinde çalışarak harcamış. Okumayı çok istemiş ama evi geçindirmek için kardeşiyle birlikte burada çalışmak zorunda kalmış. Cihan’ın babası da tarım işçiliği yapmış. Hiçbir güvencesi olmadığı için emekli olamamış. Cihan, işe başlama nedenini “Evde birileri çalışmak mecburiyetindeydi. O da ben oldum. 2 kardeşim okuyor onları okutmak için çalışıyorum. Babamı daha ne kadar çalıştıracaktım” diye açıklıyor.

Çalışma koşullarını soruyoruz, “Çok zor oluyor. Siz bu güneşin altında çalışmak ister miydiniz? Çalıştığım paraya değmiyor, üstüne onca kişinin konuşmasını çekmek zorunda kalıyoruz. Eve gittiğimizde yorgunluktan kendime vakit ayıramıyorum” diyor. Okuyup polis olmak istediğini söyleyen Cihan devam ediyor: “Mesleğim olurdu, sigortam olurdu, bu şekilde çalışmak zorunda kalmazdım.” Hayalleri arasında gezmek, rahat bir yaşam ve okuyup kardeşlerini de bu hayattan kurtarmak var Cihan’ın. Tarım işçisi olan genç kadınların evlenerek çalışmayı bıraktığını söyleyen Cihan ekliyor: “Kurtuluşum evlilikte değil benim, okuyup çalışsaydım güvencem kendim olurdum” Sigortalı olmadıklarını, günlük 65 TL ile geçinemediklerini söylüyor.


‘ÖLSEK KİMSENİN UMRUNDA OLMAZ’
Güvenceli bir işte çalışsaydı hayatında neler değişeceğini soruyorum Cihan’a,“Başımıza bir iş gelseydi sigorta bunu karşılardı. Her gün duyuyoruz zaten televizyonlarda işçi kazalarını, ölümleri. Bize bir şey olsa kimsenin umurunda olmaz. Devlet bunları görmeli güvencemizin olması gerekiyor. Bize iş imkânı sağlamaları gerekiyor. Bu işin hakkı bu değil, ücretlerimiz artırılmalı. Para mutluluk getirmiyorlar diyorlar ya aslında getiriyor, paramın olmasını isterdim kim güneşin altında çalışmak ister ki” diye anlatıyor.

‘ESRA ADALETİ SAĞLAMAK İÇİN HUKUK OKUMAK İSTİYOR’
Esra 18 yaşında. Bu yıl üniversite sınavlarına girmiş, 4 senedir üniversiteye gidebilmek için yazları babasının yanında tarım işçiliği yapıyor. Her gün sıcağın altında sabah 5’te çalışmaya başlayıp işleri bitene kadar domates ayıklamaya devam ediyor. Hayatının en güzel yaşlarını çalışarak geçiren Esra, üniversite okumayı kendisine hedef koymuş. Ekonomik sıkıntıların özgürlüğünü kısıtladığını düşünen Esra, üniversite okuyup ayakları üzerinde durmak, kendi parasını kendisi kazanmak istediğini anlatıyor. Ailesine bağlı kalmadan o gücü kendisi eline almak istiyor. Hedefinin hukuk fakültesi olduğunu anlatan Esra, “Babam 7 sene cezaevinde kaldı. Bence babam suçsuz yere yattı. Adaletsizliklerin bitmesi için hukuk istiyorum” diyor. 65 lira yevmiye ile geçinmenin çok zor olduğunu söyleyen Esra, “Emeğimizin karşılığı bu olmamalı. Çalışma koşulları kötü, işimiz ne zaman bitecek belli değil, sabah 8 akşam 5 olsaydı güzel olurdu” diye ekliyor. Etrafına baktığında kadınların daha kötü koşullarda olduğunu, giyimine, konuşmasına karışıldığını söyleyen Esra, üniversiteye gittiğinde kadınlarla ilgili çalışmalar yapıp diğer kadınların da bilinçlenmesini istediğini belirtiyor. “Dünya turu yapmak, gezmek istiyorum. Özellikle Japonya’yı görmek istiyorum” diyor ve bütün hayallerini gerçekleştirmek için başını kaldırmadan çalışmaya devam ediyor.

SÜHEYLE: HASTALANDIĞIMIZDA İLACI PARAYLA ALMAK ZORUNDAYIZ
17 yaşındaki Süheyla Van depreminden sonra ailesi ile Adana’ya göç etmiş. 5 senedir tarım işinde çalışıyor. Burada çalışmayıp okumak istediğini söylüyor. Okuyup doktor olma istiyormuş, maddi durumlarının olmamasından dolayı okulu bırakmak zorunda kalmış. Van’da deprem olması onu bu hayalinden daha da uzaklaştırmış. Babasının depremden sonraki psikolojik durumundan dolayı tüm yükü kendi üzerine almış. “Devlet bize Van’dan geldikten sonra destek olmadı” diyor Süheyla. Van’da deprem olmasaydı zaten buraya gelmek zorunda kalmayacaklarını ekliyor. Güvencelerinin olmamasından dolayı başka işlerde çalışamadığını bahçe işleriyle uğraştığını ekliyor. Düşük ücretle çalıştıklarına kızıyor: “65 TL nedir? İnsan bu paraya dışarı dahi çıkamıyor. Bir ekmek için çalışıyoruz. Bir de hastalandığımız zaman eczaneden parayla ilaç almak zorunda kalıyoruz” diyor.


İlgili haberler
Büro emekçisi kadınlar TİS sürecinden ne bekliyor?

İktidar, “iş ve aile yaşamını uyumlulaştırma” adı altında uyguladığı politikalarla, kamuda esnek çal...

Yılan hepimize dokunuyor

‘Beni sokmayan yılan bin yıl yaşasın’ atasözündeki o yılanın gün gelip çıkarına ters düştüğünde hepi...

ALİAĞA BELEDİYESİNDEN ATILAN KADIN İŞÇİLER: ‘Bu sa...

‘Bizleri ekmeğimizden ettiler ama bu sadece bizim sorunumuz değil. Burada yaşayan tüm kadınların, in...