Günaşırı market raflarında değişen etiketler, gelen zamlar her geçen gün kadınların yaşamlarını daha çekilmez kılıyor. İşsiz kalır mıyım korkusu, çocuğa kim bakacak, bu akşam ne yiyeceğiz, karnımız biraz da olsa doyacak mı soruları akıllardan bir türlü gitmiyor, kadınların içinin rahat ettiği bir an bile olmuyor. Yeni asgari ücretin belirlendiği andan bugüne çoktan eriyip gitmiş olması bile kadınları hayatta kalabilmek için sürekli bir şeylerden kısmaya ve bir şeylerden vazgeçmelerine sebep oluyor. Dersim Yenigün Dayanışma Derneği’nin kent merkezinde 6 mahallede yaşları 20 ila 87 arasında değişen 135 kadınla yüz yüze yaptığı anketlerin verileri ve Kocaeli Ekmek ve Gül Kadın Dayanışma Derneği’nin kadınlarla yaptığı anket görüşmelerinden izlenimleri şunu gösteriyor ki kadınlar ilk olarak kendi ihtiyaçlarından, kendilerinden vazgeçiyorlar. Ankara’dan Songül’ün kendi koşulları üzerinden yaptırdığı hesaplama ise bugün kadınların nasıl bir açlığa mahkum edildiğini çok net sayısal bir gerçeklikle ortaya koyuyor. Şehirler, mahalleler değişiyor ancak yoksulluk tablosu değişmiyor.
BORÇLANMA ARTIYOR, HER 4 KADINDAN 1’İ İŞSİZ
Dersim Yenigün Dayanışma Derneği’nin anket sonuçlarına göre kadınların yüzde 90’ının geliri giderini karşılamıyor, her 4 haneden birinde çalışan hiç kimse yok.
Yüzde 74,1’i borçlanırken borç alanların yüzde 66,2’si ödemelerde sorun yaşıyor. Katılımcıların yüzde 90,4’ü ekonomik durumlarının bir önceki yıla daha kötü olduğunu tarif ediyor ve gelecek dönem ekonomik durumunun olduğumuz yıla kıyasla daha kötü olacağını düşünenlerin oranı da yüzde 78,5.
Sosyal yardımlardan faydalanan hane oranı tüm katılımcıların sadece yüzde 6,1’i.
Gülnur (Dersim): “Eskiden çocuklarımın kitaplarını, dayanışmak için yoksul insanlara verirdim. Şimdi çocuklarımın kitaplarını uygun bir fiyattan satıyorum. Gelen para ile ben de çocuğuma kitap alabileyim diye. Önceden evde eksik bir şey olduğunda komşuma gider ‘bir bardak ver’ derdim şimdi utanıyorum onu istemekten.”
Kasiyerlik yapan Burcu (Dersim): “Ben bu markette verilen yemek ile karnımı doyuruyorum çoğu zaman. Evde yapacağımız her şeyi kısmaya çalışıyoruz, sadece çocuğumun beslenmesini kısamıyorum.”
NELERDEN VAZGEÇİLİYOR?
Son zamanlarda ekonomik olanaklar el vermediği için vazgeçilen hizmetleri Dersim Yenigün Dayanışma Derneği kadınlara sorduğunda yüzde 77 tatil, yüzde 66,7 büyük alışveriş (ev, otomobil), yüzde 80 mutfak ihtiyaçları, yüzde 88,1 giyim ihtiyaçları, yüzde 75,6 sosyal faaliyetler, yüzde 35,6 okul masrafları, yüzde 48,9 kuaförden vazgeçtiklerine ya da kıstıklarına dair yanıtlar verildi. Fakat anket katılımcıları arasında hayatı boyunca hiç tatile gitmeyen o kadar çok kadın vardı ki yüzde 23’lük dilimin tatile gitmekten vazgeçtiğinin değil tatili bir ihtiyaç olarak dahi görmediğini, yine ev ve otomobil almayı düşünemeyecek durumda olan hane sayısının çokluğu sebebiyle büyük alışveriş sorusuna verilen cevapta oran olduğundan daha düşük.
Kasiyerlik yapan 27 yaşındaki Zeynep (Dersim): “Ailemin sorumluluğunu almış durumdayım. Babam emekli ama geliri son yıllarda ailemin ihtiyaçlarını karşılamıyor. Ben de burada işe başladım. Benim hiçbir lüksüm yok, kuaföre gidemiyorum. Dersim’de yapacağım tek şey arkadaşlarımla gidip bir yerlerde oturmak ama onu da yapamıyoruz. Sosyal hayatımızı bitirdiler. Bir bardak çay 5 tl olmuş.”
Birgül (Dersim): “Evde doğalgazı akşam bütün aile yan yana gelince açıyoruz. O da öyle evin havasını kırsın diye. Bu bize reva mı? Birleşmek zorundayız. Şikâyet etmekle olmuyor.”
SOFRALARDA NE VAR NE YOK?
Dersim’de yapılan ankete göre hanelerin yüzde 58,2’si günde 2 öğün yemek yiyor, ekmek tüketim oranları hem ekmeğin pahalanması hem de ekmek ağırlıklı beslenmesin zorunluluk haline gelmesiyle tam bir muammaya dönüşmüş durumda. Katılımcıların hanelerinin yüzde 35,1’i haftada 1 gün makarna pişiriyor, yüzde 34,3’ü haftada 2 gün makarna pişiriyor. Makarnayla karın doyuruluyor.
Yüzde 47,4’ü hiç kırmızı et tüketemiyor, yüzde 57,8’i hiç beyaz et tüketemiyor, yüzde 24,2’si ise hiç balık tüketemiyor. Meyve tüketme sıklığına ilişkin sorulan soruya verilen cevaplar ise şöyle: yüzde 10,7 hiç meyve tüketemiyor, yüzde 26 düzenli olarak her gün, yüzde 28,2 ise haftada bir defa meyve tüketebiliyor. Yani mevsim meyvelerinde bolluk olması gereken kış aylarında bile meyve artık rahatça tüketilebilen bir şey değil.
Temel ihtiyaçlar çok büyük oranda kategorize edilmiş durumda. Örneğin et alınabilecek bir miktar parası olan da o parayı belki üç günlük yemeği çıkarabilecek malzemeye tercih ediyor. Et alabilmeyi bir hayal gibi anlatmak söyleyenin de zoruna gidiyor dinleyenin de.
55 yaşında 3 çocuk annesi Sultan (Dersim): “Bir yere gidersem bir masraf olur diye kendimi eve kapatıyorum. Ekmek olmuş 4 TL ve ben eve her gün 7 ekmek almak zorundayım; eskiden üç çeşit yemek yapardım artık bire düştü, ekmekle karnımızı doyuruyoruz. Bir lüksüm yok, saçımı bile komşum gelip kesiyor.”
Meral (Dersim): “Evde her gün sözlü şiddet var. Her şeyi zaten ben idareli kullanıyorum. Çabalıyorum ama eşim benden daha fazla fedakarlık yapmamı istiyor. İş yok çalışayım. Arkadaşımla merdiven temizliğine gideceğiz artık. Eşimizle dostumuzla yaptığımız tek sohbet zamlar ve geçim derdi. Daha uyguna alalım diye arkadaşlarım Whatsapp grubu kurmuşlar. Yukardakiler zengin oldu, ben en ucuzunu nasıl alayım diye çırpınıyorum. Ama dünya kadar vergi veriyoruz. Çözüm nedir bilmiyorum ama bir an önce AKP gitmeli.”
Sevim (Dersim): “Doktorlar virüse karşı iyi beslenin diyor. Ben ayda bir defa et alabiliyorum; balık yok, meyve sadece mandalina. AKP mutlaka gitmeli, ama nasıl gidecek? Biz güçlü olmak için örgütlenmeliyiz, sesimizi daha gür çıkarmalıyız. Başımıza daha ne gelecek ki, korkulacak ya da kaybedilecek bir şeyimiz kalmadı ki.”
KOCAELİ’DEN NOTLAR: ‘GALİBA KENDİMDEN VAZGEÇMİŞİM’
Gözde MEYDAN
Kocaeli Ekmek ve Gül Kadın Dayanışma Derneği çevresindeki kadınlarla gerçekleştirdiğimiz görüşmelerde kadınlara pandemi dönemi boyunca en yoğun hissettikleri duyguyu, bu süreçte hangi harcamalardan kıstıklarını, kendileri için en son ne aldıklarını ve en çok nelerden vazgeçtiklerini öğrenmek üzere sorular sorduk.
Gülseren “En son gıda alışverişi için ne kadar harcadın?” sorusunu öfkeyle yanıtlıyor: “Geçen gün kasaba gittim, yalan yok 50 liralık kıyma aldım, kime yetecek? O sinirle çıktım kasaptan, bizim AKP’li muhtarın yanına gittim, açtım kıymayı gösterdim. ‘Bak’ dedim, ‘Ben bununla akşam yemeği yapacağım bir öğün, kime yetecek neye yetecek? Yazık değil mi bu insanlar ne yer ne içer? Sizin bu iktidarınız bizi ne hale getirdi!’ Muhtar sustu baktı, ‘Abla biz de bıktık. Senin gibi kaç kişi geliyor günde’ dedi.”
GEÇİM SIKINTISININ ARTIŞIYLA ŞİDDET DE ARTTI
Tekstil atölyesinin önündeyiz, öğle yemeğinde molaya çıkmış kadın işçilerle görüşüyoruz. 3 genç kadın, en genci 22 yaşında, tekstilde makineci olarak çalışıyorlar. “Çocuğumun hiçbir istediğini alamıyorum” diyor Aysel. Pandemi döneminde kadınların en çok ekonomik açıdan zorlandığını düşünüyor üçü de. Bir de şiddet; mesela Melek, ablasının ekonomik nedenlerle evliliğinin bozulduğunu, şiddetin başladığını ve boşanma aşamasında olduğunu söylüyor.
Kadınların cevap verirken en çok düşündüğü soru “Kendiniz için en son ne aldınız?” sorusu oluyor. Ya uzun zamandır bir şey alamamaktan ya da alınan şeyin “kendileri” için olup olmadığına karar veremediklerinden.
‘SAĞLIK İŞÇİLERİ İÇİN HİÇBİR ŞEY YAPILMADI’
Sağlık işçisi kadınlarla kısacık molalarında dinlendikleri odada görüşüyoruz; yaşları 22 olan iki bekar sağlık işçisi aldıkları ücretin yetmediği ve kesintilerinin çok olduğunu söylüyorlar. Virüse yakalanan arkadaşları nedeniyle çok yoğun çalıştıklarını ya da nöbet listelerinin durmadan güncellendiğini anlatıyorlar. Evinde görüştüğümüz bir başka sağlık işçisi kadın da pandemi boyunca en çok iş nedeniyle kendini değersiz hissettiğini söylüyor. Her an virüs kapar mıyım korkusuyla çalıştığını ama buna rağmen aldığı ücretin geçinmeye yetmediğini belirtiyor. Pandemi dönemi boyunca en çok arkadaşlarıyla yan yana gelmenin özlemini çekmiş: “Biz ayda yılda bir de olsa yan yana gelir, gezer dolaşırdık. Şimdi hem gücümüz yetmiyor hem de virüs gözümüzü korkutuyor” diyor. Bir başka sağlık işçisi ise şöyle konuşuyor: “Şimdi soruyorsun nelerden vazgeçtin diye, evde iki engelli var. Onların masraflarından vazgeçemiyorsun, yemeden içmeden kısamıyorsun. Kendim için en son ne aldığımı hatırlamıyorum. Galiba kendimden vazgeçmişim.”
GELİN BİR HESAP YAPALIM!
Songül KEŞKEK // Ankara
Merkezi sistem ısınmalı bir evde oturuyorum şimdilik. Bin lira kira ödüyorum. Aralık ayı apartman aidatı, yakıt 700 lira ödedik. Anne ve babam hayli ileri yaşta oldukları için evde üşüyorlar, elektrik sobası yakmak durumunda kalıyoruz. Annemin KOAH hastalığından dolayı ara ara oksijen vermek durumunda kalıyoruz. Bunlar ayrıca elektrik kullanmayı gerektiriyor. Bu ay 196 lira elektrik faturası ödedim ki bu ay havalar çok soğuk geçmedi. Ocak ve şubat aylarında yakıt masrafı gelen son zamlarla iyice artacak, düşünmek bile istemiyorum. Yaz mevsiminde şartlar olanak verdiğinde yapmış olduğumuz menemen, kuru sebze, memleketten gönderilen nohut ve fasulye -ki şimdi yanına yaklaşılmıyor- mutfak masrafına biraz katkı sunacak diye umuyorum. Daha önceden çekmiş olduğum tüketici kredisine aylık 2 bin 200 lira ödüyorum.
Gelin bir de mutfak masrafımı anlatayım size. Evde altı kişi yaşıyoruz. Bu durumda sadece günde yarım ekmek tüketsek haftalık 49 lira, günde yarım yumurta -ki yaşlı beslenmesinde olması gereken bir besin 3 yumurta- tanesi 2 liradan haftalık 42 lira. Bir de peynir, zeytin, çay derken bu basit kahvaltı aylık 800 lira civarında tutuyor. Bu hesaba öğlen ve akşam yemeklerini eklersek varın siz hesaplayın.
Et, süt, yağ, balık, baklagiller, pirinç, makarna, kuruyemiş, meyve, sebze gibi sağlıklı bir beslenme için gerekli olan ve her insanın hak ettiği beslenmenin hesabı nasıl oluyorsa benim bu hesabıma hiç uymuyor. Diğer öğünleri de 800 lira sayarsak, 2 bin 400 mutfak masrafı. Ki bu ancak makarna, pilav, çorba ile mümkün olur. Artık giysi almıyoruz. Ayakkabı masrafını en aza indirdik bu aralar. Ayakkabı tamircileri ve terziler yoğun çalışıyor, eskileri yeniliyoruz.
ÖĞLE YEMEĞİNİ EVDEN GETİRİYORUZ
Ben bir öğretmenim. İşe gitmek için günlük bir şişe su, iki bardak çay ve bir simit ile arkadaşlarımla oturup sohbet edip bir de kahve ısmarlamak halinde 15 liraya ihtiyaç duyuyorum. Ben okula giderken araç kullanmıyorum, yol parasıyla 20 lirayı geçiyor. Ayda ortalama 400 lira da bu eder. Birçok arkadaş artık yiyeceğini evden getiriyor. Telefon, internet vb. için aylık ortalama 300 lira ödüyoruz. Kişisel bakım, kitap okuma, sinema, tiyatro gibi şeyleri artık düşünmek bile ürkütüyor.
MEMURUN ZAMLARI ÇOKTAN ERİDİ
35 yıllık bekar bir öğretmenim. 5 bin 785 lira maaş, 1097 lira ek ders ücreti aldım Aralık ayı itibari ile. Kredi kartları ne gelir artık bilinmez. Kira zammı geldiğinde haklı olarak ev sahibi zam talep edecek şimdiden kaygılanıyorum. Ben bir eğitim emekçisi olarak kendi gerçeğim üstünden emekçilerin durumuna bir mercek tutmak istedim. Toplu görüşmedeki zam şimdiden eksilere düşmüş durumda Eh peki ne olacak?
SENDİKALAR EMEKÇİLERİN SESİNE KULAK VERMELİ
Geçinemiyoruz diye afişler hazırlamak, televizyonlarda biz bunu kabul etmiyoruz diye açıklama yapmak, sendikaların ayrı ayrı zevahiri kurtarmak için yaptıkları mitingler bir çare olacak mı? Hiçbirini küçümsemiyorum ama olmadı da maalesef. Emek hareketi ve sendikalar güçsüz görünümünü ve dağınıklığını bir an önce birleşik mücadeleye dönüştürmeli, iş yerlerinde yükselen emekçilerin sesine kulak vermeli.
Fotoğraflar. Evrensel
İlgili haberler
Aslı Börek’te işçinin tadı tuzu yok: Simidi yapanl...
‘Simiti, pastayı, böreği, galetayı, peksimeti üreten bizler bunları yemeyecek duruma gelmişsek daha...
Sabrımız yüzde hiç, artık serde mücadele var
İkilem basit: Sürünerek hayatta kalmak mı, insanca yaşamak mı? İlk seçenek her gün daha fazla yoksul...
İMES’te kadın işçi olmak: Taciz, fazla mesai, düşü...
İMES’te çalışan kadın işçiler kötü çalışma koşullarının yanı sıra tacizden de bıkmış durumda. Tüm zo...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.