Şiddete, yoksulluğa, adaletsizliğe karşı ayakta kalmak
'Şiddetin her türlüsünü mübah ama bundan kurtulmayı ahlaksızlık olarak nitelendiren bir memleket düzeni içinde Figenlerin hayat hikayelerine sıkça tanık oluyoruz.'

Figen* kalabalık bir ailenin iki kızından biri. Yaşadıkları yerden bölgedeki sorunlar ve ailesinin kaygılarından kaynaklı göç etmek zorunda kalmışlar. İlkokulu okuyabilmiş sadece ama ortaokulu ve liseyi dışarıdan bitirmiş. Çocuklu, bekar, emekçi bir kadın. Şu an boşanma aşamasında. Yaklaşık yıllardır kurtulmaya çalışıyor eski eşinden. O da bu memlekette yaşayan her kadın gibi boşanmanın getirdiği tüm zorlukları yaşamış ve yaşamaya devam ediyor.

Yıllardır boşanmaya çalıştığı erkek tarafından aldatıldığına, şiddet gördüğüne ve bu erkeğin yasa dışı bahis oynadığına dair belgeleri olmasana rağmen boşanamıyor: uğradığı şiddet “basit yaralama” diye nitelendirilerek faile küçük bir miktar para cezası veriliyor.

İşçi bir kadın olan Figen evliliği yüzünden iş kazası da geçiriyor çalıştığı metal fabrikasında. Uzunca süre kimseyle görüşmüyor, konuşamıyor. “Mücadele etmek gerekiyor” diyor sohbet ederken. “Böyle güçlü kadınların yanında olmak çok büyük bir şans benim için. Belki daha önce tanışsaydık bu yaşadıklarımın birçoğunu yaşamayacaktım ama geç de olsa dayanışmanın gücüyle tanıştım” diyor. Son zamanlarda katıldığı bütün etkinliklerde de kadın derneğini ve kadın mücadelesini sahiplenişiyle dikkatleri üzerine çekiyor zaten.

Yıllarca kendi ayakları üzerinde durmuş; metalden plastiğe, tıbbi malzemeden kimyasala ömrü fabrikalarda işçilikle geçmiş. Boşanan bir kadın olarak toplum baskısına en büyük şekliyle maruz kalmış, aldatılmış, şiddete uğramış, kandırılmış, yoksulluk çekmiş ama yılmamış, mücadele etmiş ve bugüne gelmiş.

Bir boğaz eksilsin diye...

İlk evliliğini çok küçük yaşlarda, kalabalık olan ailesinin yükünü hafifletmek için yapmak zorunda kalmış. Bekarken de mevsimlik tarım işçiliği ve fabrika işçiliği yapmış. Evlendikten çok kısa bir süre sonrada tekrar başlamış çalışma hayatı. Hamileliğinin son günlerine kadar çalışmaya devam edip doğumdan sonra bebeği henüz bir aylıkken tekrar işe geri dönmüş. Bu sürede çocukları olmuş ve evliliğinde yaşadığı kıskançlık, şiddet ve ekonomik sorunlardan kaynaklı boşanmış. Hiç de kolay olmamış tabi süreç. Hatta boşandığı adamın bugün bile ona zarar verebilme ihtimaline karşı yaşadıklarını anlatmaktan çekiniyor: “Herkes iyi kötü yaşadıklarımı biliyor. Bunları anlatmam demek, o belanın kulağına gitmesi ve yeniden başıma iş açmam demek” diyerek aslında bir kadının yaşamındaki güvencesizliğin altını çiziyor.

Günde 18 saat mesai

İlk eşinden kurtuluşu medikal ürünler üreten bir fabrikada çalışırken iş arkadaşının desteğiyle gerçekleşmiş. Uzunca yıllar çalışmış burada: “Çok hijyenik bir yerdi. Ayın elemanı olarak prim alıyordum. Ama boşanma aşamasında izin almam gerektiği için primimi kestiler. Mesailerde tuvalete bile gitmemize izin vermezlerdi. Bir gün bir arkadaşım, tuvalete gitmesine izin verilmediği için bantta altına yaptı.” Kendisi de aynı iş yerinden ustabaşının tacizine ve iftirasına uğradığı için ayrılmış.

Uzunca yıllar düzenini yeniden kurmak ve borçlarını ödemek için çeşitli iş kollarında çalışmış: “Gece vardiyasında fabrikada, gündüzleri de ev işlerine giderek ilk evliliğimden kalan borçlarımı ödedim. İşten çıkınca gündeliğe gittiğime inanmayan bir arkadaşım bir gün benimle geldi. Bütün gün temizlik yapıp gece de tekrar fabrikaya gidince dayanamadı, iş yerinden izin alıp eve gitti” diyerek anlatıyor 18 saatlik uzun mesailerini.

Yargı eliyle şiddete terk

“Bizim toplumda dul kadın olmak zor, hele bir de çocuklu dul kadın olmak daha zor” diyerek çevre baskısıyla iş yerinde tanıştığı bir erkekle 20 gün içinde nasıl evlendiğini anlatıyor Figen. 

İki buçuk ay süren bu kısa evlilik onun hayatından yılları götürmüş. Kredi çekmiş, ev almış, kurmuş hemen düzenini. Evlendikten hemen sonra erkeğin madde bağımlısı olduğunu öğrenir öğrenmez boşanmak istemiş. “Hakim bizi boşamadı, eşim ‘Uyuşturucuyu bırakacağım, tedavi olacağım’ deyince benim konuşmama fırsat vermeden ‘Tedavi için bir yıl süre veriyorum’ diyerek mahkemeyi bitirdi hakim” diye anlatıyor.

‘Bırakacak yer olmayınca çocukları paletlerin üzerinde yatırdım’

Evli kalmak zorunda bırakıldığı erkek, çocuklarının olmamasının suçunu Figen’de bulup ona şiddet uygulayınca Figen almış valizini, çıkmış evden. Kendi çabalarıyla ev arayışına girmiş hemen. Ev ararken de bakmaya gittiği bir evin sahibinin tacizine uğramış. Başka bir ev bulmuş ve borçlanarak taşınmış, kızının okul üniformalarını bile karşılayamayacak hale gelmiş. Tüm bu yaşadıklarının onda yarattığı stresi şöyle anlatıyor: “Çalışırken bir gün aşırı sinir sıkışmasından kısmi felç geçirdim. Ama o halimle bir hafta sonra çalışmaya başladım, gün içinde gidip iğnemi olur sonra iş yerine geri dönerdim. Bırakıp çıktığım evin kredisi ödenmediği ve faize bindiği için evi zararına sattım. Hem kira ödedim hem de oturamadığım evin kredisini.”

Çalışırken çocuklarını bırakacak bir yeri olmadığı için onları işe götürdüğünü, fabrikadaki paletlerin üzerine yatırdığını anlatan Figen, “Evde bırakamazdım, daha fazla da süründüremezdim onları. Masraflarını karşılamam karşılığında bakmayı kabul etti babaları” diyor.

Şöyle bir bakınca çocuk doğurmayı kutsayan, çocuğu olmayanı aileden saymayan, şiddetin her türlüsünü mübah ama bundan kurtulmayı ahlaksızlık olarak nitelendiren bir memleket düzeni içinde Figenlerin hayat hikayelerine sıkça tanık oluyoruz. “Ama benim artık bir derneğim var” diyor Figen. Daha yazılacak çok şey olduğunu ikimizde biliyoruz ama şimdilik burada küçük bir nokta koyuyoruz.

 *Kadının ismi güvenlik gerekçesiyle değiştirilmiştir.

Kadınların boşanma hakkının tasviyesi: Arabuluculuk
Uzun bir süredir iktidarın gündemi, boşanmalardaki artışa karşı aile arabuluculuğu uygulamasını hayata geçirmek. Fiilen kadınlar, şiddete uğradıkları eşlerinden dahi boşanmakta zorluk yaşarken şiddetten kurtulmak için nafaka, tazminat, velayet gibi çeşitli haklarından vazgeçmek zorunda bırakılırken iktidarın önerdiği arabuluculuk sistemi kadınları boşanma ve yaşam haklarına doğrudan saldırı anlamına geliyor. Barolar, kadın örgütleri ve işçi, emekçi kadınlar aile arabuluculuğu uygulamasına karşı itirazlarını dile getiriyor.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Kadınlar şiddetin görünmez kılıfına karşı

‘Son yıllarda kadınlar yalnızca yaşadıkları fiziksel şiddete değil, bu yaşam koşullarına da baş kald...

Şiddetten kaçarken sisteme yakalanmak

'Devletin koruma politikaları sadece kağıt üzerinde kalmamalı.'

Aile yılı ağzımızın tadını kaçırdı

'Koca koca adamlar işi gücü bırakmış, insanlar evlensin diye kolları sıvamış. Bir de üstüne üç çocuk...