Uludağ Üniversitesi’nde son dönemde kadın öğrencilerin örgütlenme ve söz kurma alanlarına yönelik baskılar artarak devam ediyor. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın “Aile Yılı” adı altında üniversite kampüslerinde yürüttüğü politikaların bir uzantısı olarak, “Kadın ve Aile Çalışmaları Topluluğu” adıyla bir öğrenci topluluğu kurulmaya çalışıldı. Aynı süreçte üniversitede bağımsız bir Kadın Çalışmaları Topluluğu kurmak isteyen kadın öğrencilerin talepleri ise Spor Kültür ve Sanat Daire Başkanlığı (SKS) tarafından gerekçesiz biçimde defalarca reddedildi.
Bakanlık eliyle oluşturulan bu topluluğa aday olan kadın öğrenciler, topluluk seçimlerinde yeni dönem yürütme kuruluna seçildi. Ancak dönem başlamadan önce kadın öğrencilerin hedef gösterildiği ve topluluğun kapatıldığı bilgisi paylaşıldı. Böylece Uludağ Üniversitesi’nde dönem başında var olan tek kadın topluluğu da fiilen ortadan kaldırılmış oldu.
Bu gelişmenin ardından üniversitedeki kadın ve LGBTİ öğrenciler, Kadın Çalışmaları Topluluğu’nun açılması talebiyle yeniden SKS’nin yolunu tuttu. Bu kez süreç yalnızca bir başvuru olmaktan çıkıp kampüs genelinde bir sahiplenmeye dönüştü. Normal şartlarda bir öğrenci topluluğunun kurulabilmesi için 30 imza yeterliyken, Kadın Çalışmaları Topluluğu için 400 öğrenci imzası toplandı. Kampüsteki kadınlar ve LGBTİ’ler, bu alanın gerçek ve yakıcı bir ihtiyaç olduğunu açık biçimde ortaya koydu.
Ancak Topluluk Komisyonu, topluluğun açılmasına gerek olmadığı yönünde karar verdi. Gerekçe olarak ise yeni dönemde devletin kendi topluluğu olan “Kadın ve Aile Çalışmaları Topluluğu”nu yeniden kurma sürecine girmiş olması gösterildi. Komisyon bu topluluğu onaylarken, yüzlerce öğrencinin talebiyle şekillenen Kadın Çalışmaları Topluluğu yok sayıldı. 400 öğrencinin imzası ve talebi resmi olarak reddedildi.
İzin yoksa dayanışma var
Kadın Çalışmaları Topluluğu’nun resmen açılmasına izin verilmemesine rağmen, Uludağ Üniversitesi’ndeki kadınlar mücadeleden vazgeçmedi. Bugün kendilerini “Uludağlı Kadınlar” olarak tanımlayan öğrenciler, üniversite yönetiminin tanımadığı ancak öğrencilerin sahiplendiği bir yerden faaliyetlerini sürdürüyor.
Uludağlı Kadınlar, döneme 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü kapsamında düzenledikleri etkinliklerle başladı. Bu etkinliklerde kadına yönelik şiddet, 6284 sayılı yasa, 11. Yargı Paketi ve güvenli kampüs tartışmaları ele alındı. Kadın mücadelesi ve kadın emeği üzerine okuma grupları kurularak, geçmişten bugüne kadınların sistematik olarak maruz bırakıldığı eşitsizlikler tartışıldı.
Bunun yanı sıra üniversiteli kadınlar ve LGBTİ’ler için güvenli alanlar yaratılmaya çalışıldı. Yalnızca konuşulan değil, birlikte eğlenilen, nefes alınabilen alanlar da inşa edildi.
Aralık ayı içerisinde ise 1 Aralık Dünya AIDS Farkındalık Günü kapsamında, üniversitedeki tıp ve genetik öğrencilerinin birlikte hazırladığı “HIV/AIDS Nedir?” başlıklı bir etkinlik düzenlendi. Etkinlikte HIV’in ne olduğu, nasıl bulaştığı, tedavi yöntemleri, sağlık alanında yanlış bilinenler ve sosyal damgalanma süreçleri ele alındı. Farklı bölümlerden öğrencilerin katılımıyla gerçekleştirilen etkinlik, özellikle bulaş yollarına dair bilgi eksikliğinin giderilmesi açısından önemli bir karşılık buldu. Katılımcılar, sorularını rahatlıkla sorabildikleri böyle alanların ne kadar ihtiyaç olduğuna dikkat çekti.
Engellere rağmen mücadele sürüyor
Uludağlı Kadınlar, topluluğun resmi olarak açılmamasını bir yenilgi olarak değil, sistemin nasıl işlediğini bir kez daha görünür kılan bir gerçeklik olarak değerlendiriyor. Mücadelenin tam da bu yüzden büyütülmesi gerektiğini vurgulayan kadınlar, kampüste var olmaya ve dayanışmayı güçlendirmeye devam edeceklerini söylüyor.
Uludağlı Kadınlar’ın Bursa’da üniversite okuyan tüm kadınlara ve LGBTİ’lere çağrısı net: “Sen yoksan bir eksiğiz. Hep birlikte mücadeleye, alanlarımıza, kampüsümüze sahip çıkmaya!”
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN






















