Trans Onur Yürüyüşü'ne polis saldırdı, 1'i çocuk 8 kişi gözaltına alındı
‘Devlet ve polis devletinin kolluk kuvvetleri tarafından işkenceye maruz bırakılan transların öfkesini her bir mahalle ve sokakta örgütlemek için bugün bir araya geldik.’

Altı yıl aranın ardından İstanbul’da Trans Onur Yürüyüşü gerçekleştirildi. Yürüyüş öncesi Taksim sabahın erken saatlerinde polis ablukasına alındı. Saat 9 sularında Taksim’e çıkan tüm yollara polis bariyerleri kuruldu. Öğle saatlerinden itibaren LGBTİ’ler Taksim çevresinde toplanmaya çalışırken polisler, bariyer ve barikatlarla kapattığı noktalarda e-Devlet görevlendirme belgesi isteyip sadece Beyoğlu’da çalışanların geçişine izin verdi. Öte yandan yürüyüş öncesi Taksim’e ulaşımı engellemek üzere de önlemler alındı. Yenikapı-Hacıosman Metro Hattı’nın Şişhane ve Taksim istasyonları ile Taksim-Kabataş Füniküler Hattı sabah saatlerinden itibaren kapatıldı.

17.00'de okunması planlanan basın açıklaması öncesi trans aktivistler ve insan hakları savunucuları tüm engellemelere rağmen ara sokaklarda bir araya gelmeye çalıştı. Polislerin engellemeleri üzerine LGBTİ’ler Harbiye’ye geçmeye başladı. Engelleme Harbiye-Kurtuluş arasındaki bölgede de devam etti. Engellemelere rağmen Osmanbey'deki Çimen Sokak'ta toplanan LGBTİ aktivistleri, burada basın açıklaması gerçekleştirdi. Basın açıklamasını okuyan Trans Pride Komitesi'nden Yusuf özetle şunları söyledi:

“Bornova ve Bayram Sokak’tan Eryaman’a, evlerinden çıkmak zorunda kalan; devlet ve polis devletinin kolluk kuvvetleri tarafından işkenceye maruz bırakılan transların öfkesini ve yaşadığı şiddeti sırtlanıp direnişimizi her bir mahalle ve sokakta örgütlemek için bugün bir araya geldik.

6 Şubat’ta Türkiye, Kürdistan ve Suriye’de yaşanan; rant-talan politikalarının bir sonucu olan depremler ile artan yalnızlaştırma çabasına; ortak çadırlara alınmayan, hormon ilaçlarına erişimi engellenen, hiçbir koşulda kendilerine güvenli alan yaratılmayan translar üzerinden tanık olduk. Yaşanan bu depremlerin yarattığı fiziki koşulların insanları eşitlemediğini; aksine var olan eşitsizlikleri derinleştirdiğini bir kez daha gördük. Biz translar, devlet eliyle körüklenen transfobik, ırkçı, ayrıştırıcı ve sağlamcı söylemler sebebi ile afet sırasında dahi hem hayatta kalma hem de varoluş mücadelesi vermek zorunda kaldık.

Üretilen nefret siyasetinin yarattığı koşullarla yalnızca yaşadığımız bu depremde değil; yürüyemediğimiz her bir sokakta, barınamadığımız her bir mekanda mücadele ediyoruz. Evlerimiz mühürlenir, yaşadığımız sokaklar polis ablukasına alınırken, biz transların barınma talebini reddeden sığınma evlerinin kapısında öldüğü bu coğrafyada, trans ölümleri pek tabii politiktir.

Körüklenen yalnızlaştırma politikaları ile yaşamayı kendine hak görmeyen, bu coğrafyada yeri olmadığına inandırılan translar varken; elbet trans intiharları politiktir. Hande, Mısra, Nefes, Murat, Günay, Zirve, Berrak, İpek, Deniz, Ecem ve nicelerinin ölümleri; birer katliamdır. Devlet başta olmak üzere söylemleriyle transfobiyi yayan her bir yandaş da bu katliamların failidir. 

AKP-MHP faşizminin ‘güzel gelecek’ tahayyülünü üstlendirdiği seçim ‘gerçeğinin’ aslolandan uzak oluşu; 28 Mayıs seçim gecesi Erdoğan’ın balkon konuşmasına bizleri hedef alan sözler ile başlamasıyla bizlere uygulanan politikaların artan şiddetine işaret etmektedir. Seçim öncesinden, seçim ardına kadar LGBTİ+ fobik söylemler üreten tüm parti ve örgütlenmelerin de sorumlu olduğu ‘Yeni Türkiye’de; öldürülen, baskı ve şiddete maruz kalanlar elbet yine bizleriz. Seçimlerin ‘daha az şiddetli faşizmi seçme’ üzerinden kurgulanışı dahi; LGBTİ+lar, Kürtler, mülteciler ve göçmenlere uygulanan siyasi tutumun niteliğini gözler önüne sermektedir.


Göçmenlerle biz LGBTİ+’ları hedef gösteren zihniyetin de bir olduğunu tekrar hatırlatıyor, yan yana ördüğümüz direnişten asla vazgeçmiyoruz.

Varlığı; doğduğu ve büyüdüğü coğrafya için bir tehdit olarak görülen, yaşamına izin verilmediği için "göçmeye" zorlanan tüm transların daimi yoldaşlarıyız. Sınırlardan taşan mücadelemizi sürdüreceğimizi ve nerede olursak olalım bir aradalağımızı yitirmeyeceğimizi buradan bir kez daha söylüyoruz! Dönmeyiz, buradayız; mülteciyiz, transız. 

Biz translar yine, yeniden haykırıyoruz: Sınırsız, sınıfsız, şiddetsiz, cinsiyetsiz ve sömürüsüz bir dünya istiyoruz. Bu devlet, ya bizlerin eşit yurttaşlar olduğunu farkına varıp bize güvenceli işler yaratacak, ya da çark caddelerimizde güvenli şekilde çalışmamıza alan açacak.”

AÇIKLAMA SONRASI GÖZALTILAR BAŞLADI

Basın açıklamasının okunmasının ardından LGBTİ’ler bulundukları yerlerde dağılmaya başlarken polis müdahalesi sertleşti, gözaltılar başladı. Dağılmakta olan LGBTİ’lere dönük müdahale sırasında en az 6 kişi gözaltına alındı.

İstanbul LGBTİ+ Dayanışma Derneği tarafından organize edilen Trans Onur Haftası’nın 18 Haziran’daki Trans Onur Yürüyüşü ile sonlanacağı duyurulmuştu. İstanbul Valisi Davut Gül ise sosyal medya hesabından Onur Yürüyüşlerine izin verilmeyeceğini açıklamıştı. İstanbul’da 2015 yılından beri İstiklal Caddesi’nde Onur Yürüyüşü’ne izin verilmiyor. 


Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Eskişehir Valiliği, ‘Onur Haftası’ etkinliklerini...

Eskişehir Valiliği ‘genel asayişin sağlanması’ için LGBTİ'lerin yürüyüş, oturma eylemi, stant ve çad...

Avukat Belen Nesil Coşğun'un katili tutuklandı, An...

Avukat Belen Nesil Coşğun'u katleden Mehmet B. ‘kadını kasten öldürme’ suçundan tutuklandı. Ankara B...

Onur Ayı yasaklarını, LGBTİ'lere dönük saldırıları...

Onur Ayı yasaklarını, LGBTİ'lere dönük saldırıları Gazeteci Yıldız Tar ve Ankara Gökkuşağı Aileleri...