Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Sosyal Etkinlikler Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikle “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği”ni etkinlik alanlarından çıkarırken sivil toplum kuruluşlarının okullarda etkinlik yapmasının önünü açtı. MEB’in uzun süredir çeşitli dini vakıf ve derneklerle imzaladığı protokoller zaten tartışma konusuydu. Bu tür işbirliklerinin eğitim alanında çeşitli dini vakıf ve cemaatlerin vesayetine yol açtığı yönündeki eleştirilere ve eğitimin kamu görevlileri eliyle yürütülmesi gerektiği yönündeki yargı kararlarına rağmen MEB’in yaptığı değişiklik eğitim alanında bu tür kurumlarla işbirliğini sürdürmekte ısrarcı olduğunu gösteriyor. Eğitim Sen ise düzenlemeyi yargıya taşıdı.

RAKAMLAR EŞİTSİZLİĞİN ARTTIĞINI GÖSTERİYOR

Bunun durum “Türkiye’de cinsiyetler eşit hale mi geldi?” acaba sorusunu gündeme getiriyor. O zaman aşağıdaki verilere bakalım:

Dünya Ekonomik Forumu’nun (DEF) 2018 Küresel Toplumsal Cinsiyet Uçurumu Raporu’na göre Türkiye, cinsiyet eşitsizliğinde 149 ülke arasında 130. sırada.

-TÜİK 2018 verilerine göre Türkiye nüfusunun yüzde 49.8’ini oluşturan kadınların istihdam oranı erkeklerin yarısından az.

-Kamuda 2008’de 497 olan kreş sayısı, 2015’te 121’e, 2016’da 56’ya düştü. Bu dönemde Diyanete bağlı kreş sayısı 600’den 1552’ye yükseldi.

-TÜİK evlenme istatistiklerine göre 16-17 yaş grubunda olan kız çocuklarının resmi evlenmelerinin oranı 2018 yılında yüzde 3.8.

-Kadınları toplumsal hayattan dışlamaya yönelik söylemlere Sosyal Doku Derneği Kurucu Başkanı ve İlahiyatçı Nurettin Yıldız’ın, “Kadınların yanında mahremi olmadan 90 km'den fazla araç kullanmaları dinen yasak”sözleri eklendi.

-Ağustos ayında öldürülen 49 kadının 8’inin kim tarafından öldürüldüğü tespit edilemedi, 14’ü evli oldukları erkek, 8’i tanıdık/akraba, 7’si birlikte olduğu erkek, 3’ü eskiden birlikte olduğu ve ayrıldığı erkek, 2’si babası, 2’si eskiden evli olduğu ve boşandığı erkek, 2’si kardeşi, 2’si oğlu ve 1’i de üvey oğlu tarafından öldürüldü.

-Kadına yönelik şiddetin gündemden düşmediği Türkiye'de sadece 144 sığınmaevi bulunuyor. Belediye Kanunu’na göre 237 belediyede sığınmaevi olması gerekirken sadece 32 belediyede kadın sığınmaevi var.

EŞİTLİĞİN MAYALANMASINI ENGELLEMEK İSTİYORLAR

Müfredat, ders kitapları, materyaller, okulların fiziksel yapıları zaten ayrımcı öğeler ve eşitsizliklerle dolu iken MEB’in üst üste toplumsal cinsiyet eşitliğini hedef alan çıkışları kadın mücadelesinin bugüne kadar biriktirdiği kazanımlarına da yönelik aslında. MEB’in bu üst üste eşitliği hedef alan uygulamalarına tepkili olan öğretmenlerden konuştuklarımız, MEB’in bu tutumunun “toplumsal cinsiyet eşitliği”nin okullarda mayalanmasını engellemek, bu konudaki tartışmaların ve farkındalığın yok edilmesine yönelik olduğunu belirtiyor. Bazı öğretmenler kadınların çalışma alanından da çekilmesine yönelik bir adım olarak yorumlayarak, “Toplumsal cinsiyet eğitimini kaldıran MEB, kendi bünyesindeki kadın öğretmen ve personel için ne düşünür acaba? Kadınlar çekilirse erkeklere iş seçenekleri açılır” sözleriyle gösteriyorlar tepkileri.

AMAÇ KAZANIMLARI YOK ETMEK

Bütün bu yaşanan süreçte hükümetin niyetinin ne olduğunu anlamak mümkün. Niyet açık; kazanılmış hakları gasbetmek ve her türlü şiddete karşı “kutsal aile” söylemiyle kadını mutsuz evliliklerin içine hapsetmek. Dini duygularını da istismar ederek her türlü kazanımını yok etmek. Daha önceki deneyimlerimizden de biliyoruz ki; haklarımıza yönelik saldırılar bu kadar artmışken, biz kadınlar okullarda, işyerlerinde, mahallelerde bir araya gelmeliyiz. Eşitlik mücadelesine, haklarımıza, hayatlarımıza, geleceğimize sahip çıkmalıyız.