Memur-Sen konfederasyonu ve Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi (ASBÜ) ortaklığında 14-16 Ağustos günlerinde video konferans yoluyla ‘Aile Kongresi’ düzenleniyor.
Pek çoğunuz Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi adını yeni duyuyor olabilirsiniz. AKP iktidarlarının en yetkili ağızlardan teslim ettiği ‘kültürel, sanatsal ve bilimsel alanda iktidar olamama’ durumuna yönelik attığı adımlardan biridir, Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi. Türkiye’nin ilk ve tek “sosyal bilim üniversitesi” olmakla övünen üniversite, topluma “bilimsel” olmaktan çok “teolojik”, daha doğru ifade etmek gerekirse “ilahiyat” perspektifinden bakıyor. Tüm dünyada “kadın araştırmaları” ya da “toplumsal cinsiyet araştırmaları” hızla gelişirken, kadınların bu toplumda yaşadıkları sorun ve çözümler şurada dursun, gelenek ve inanç temeline kurulu, kadının birey olarak varlığını yadsıyıcı bir “aile” tartışmasına “bilimsel” etiketi yapıştırmanın bir aracı olarak kullanılıyor.
KADININ ADI YİNE YOK
Kadınlar haklarını, hayatlarını ve İstanbul Sözleşmesi’ni korumak için ülke çapında polis şiddetine rağmen mücadele ederken Memur-Sen ve bu üniversite tarafından düzenlenen ‘Aile Kongresi’nin bazı başlıkları şöyle: Ailenin Ruh Sağlığı; Aile Reisi Olarak Hz. Peygamberin Örnekliği; Ailenin Fıkhından Ailenin Hikmetine; Ferdin Bânisi, Toplumun Vitrini ve Alemin Aynası Olarak Aile; Manevi Değerler Temelinde Ailenin Sürekli İnşası; Devlet Gölgesinde Aile; Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Söylemi Karşısında Aile; Aile Dayanıklılığı; İslam İşbirliği Teşkilatı ve Aile Politikaları; Toplumsal Değerlerin Türk Aile Hukukundaki Yansımaları; İş-Hayat Dengesi ve İstihdam; Pozitif Ayrımcılığın Aile Hayatına Etkileri; Aile ve Vergi Politikaları; Sözleşmelilik ve Aile.
Konu başlıklarından anlaşılacağı üzere tek bir “kadın” ve “eşitlik” sözünün geçmediği bu kongrenin başlıca iki yanı var. Birincisi ailenin korunması adına kadınları fıtratla ikna etmek; ikincisi çalışıyor olsa bile sermaye düzeninde aile içindeki toplumsal, geleneksel ve dini açılardan biçilen rollerle birlikte kadının işyerinde de ezilmesini sürdürmek.
MEMUR-SEN’İN İSTANBUL SÖZLEŞMESİ ALERJİSİ
Kongre sadece kadının adını anmamakla kalmıyor. Konfederasyona bağlı sendikalara üye kadınlardan ulaşabildiklerimiz, bu Aile Kongresi hakkında hiçbir bilgisinin olmadığını söylüyor. Hatırlayalım; pandemi sürecinde emekçilerin hakları gasp edilip hayatları hiçe sayılırken, kadın emekçilerin hem evde hem de işyerinde yaşadığı şiddet, yoksulluk ve yoksunluklar artarken iki satır açıklama yapmayan Memur-Sen ve bağlı sendikalar, emekçilere sormadan üye aidatlarından 2 milyon lirayı ‘Milli Dayanışma Kampanyası’na bağışlamıştı. Üstelik mesaj yoluyla tüm üyelerine kampanyaya katılım çağrısı yapmıştı. Şimdi de yine üyelerinin en yakıcı sorunlarını ve taleplerini gündem etmezken, üç günlük ‘aile kongresi’ yapıyor.
Bu çok da şaşırtıcı değil aslında. Üyesi olan olmayan milyonlarca kamu emekçisinin çalışma ve yaşam koşullarının kötüleşmesi pahasına her vesileyle AKP Hükümetinin bütün politikalarını destekleyen, mitinglerine katılan bu yandaş konfederasyonun bugüne kadar kadın emekçilerle ilgili hiçbir gündemi olmadı. Ne toplu sözleşme metinlerinde, ne işyerlerinde… Görüştüğümüz kadınların dediği gibi, onlarla hiç ilişkisi dahi yok. Bu koşullarda “aile kongresi” toplamanın ne anlama geldiğini anlamak için İstanbul Sözleşmesiyle ilgili açıklamalarını hatırlamakta fayda var.
Memur-Sen’in ve Eğitim-Bir-Sen’in Kadınlar Komisyonu Başkanı Sıdıka Aydın geçtiğimiz yıl “İstanbul sözleşmesi derhal durdurulmalıdır” açıklaması yapmıştı. “Sözleşme kadını aileden yalıtarak var ediyor” denilen açıklamada “Toplumsal rollerin dağılımındaki fıtri farklılıkları görmezden gelerek salt eşitlik arayışı içinde değerlendirmek aile kurumuna zarar verir. Küresel bir sorun olan şiddete karşı geleneği, örfü, dini olağan şüpheli ilan etmek bizi hiçbir yere vardırmayacaktır” ifadeleri yer alıyordu.
Pınar Gültekin öldürüldüğünde “Haberi teessürle öğrendim, ailesine sabırlar, kendisine Allahtan rahmet dilerim” diye tweet atan Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın da 2019 Temmuzunda “Toplumu ifsat eden, aileyi hedef alan İstanbul Sözleşmesi ile ulaşılmak istenen sonuç son derece yıkıcıdır. Tıpkı 15 Temmuz’da olduğu gibi milletçe bu büyük ve kapsamlı saldırıyı önlemek için harekete geçilmelidir” demişti. Geçtiğimiz ay ise Numan Kurtulmuş’la kamu görevlilerinin beklentisi gündemli görüşmesinde, ne ihtiyaçsa, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasını savunup Kurtulmuş’a düşüncelerinden dolayı teşekkür etmişti. Nitekim, “Aile Kongresi”nin açılış kürsüsünde de Numan Kurtulmuş’a yer veriliyor.
MEMUR SEN KADINLAR İÇİN NE YAPTI?
Bu açıklamaları hatırlamak “Aile Kongresi”ni, başlıklarıyla ve zamanlamasıyla birlikte anlamayı sağlıyor. Memur Sen bir yandan tek adam yönetiminin bekası için kadınlara mezar olan aileyi korumaya çalışırken, tüm gericiliği ve kadın düşmanlığıyla birlikte kadın emeğinden de vazgeçmiyor. Emek sürecinde köleleştirilen kadını, adaletsiz vergi düzeniyle, hükümetin patronları kollayan ekonomi politikalarına kadar bağlamaya çalışıyor. Zira yetki aldığı her yerde var olan toplu sözleşmeleri kadınlar aleyhine değiştirmeyi de marifet sayıyor. Kazanılmış bir hak olarak tatil günü ilan edilen 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü “iş kaybı” yaşandığı bahanesiyle çalışma gününe dönüştüyor. Eşine şiddet uygulayan erkeklerin toplu sözleşme farkının kadına ödenmesi maddesini bir çırpıda iptal ediveriyor. Kadınların TİS ile garanti altına alınan istihdam önceliğini ortadan kaldırıveriyor. Kısacası, salgınla derinleşen ekonomik krizi her gün daha fazla baskı kurarak yönetmeye çalışan iktidara her türlü maddi ve manevi katkıyı sunmak için canhıraş çalışıyor. Tam da böylesi bir süreçte düzenlenen bu kongrenin iki yönlü amacı da bu: Kadını ailede ücretsiz ev kölesi, işyerinde ücretli köle olarak muhafaza etmek.
Oysa çok karşı oldukları boşanmaların nedeni 2016 yılında Boşanmaları Önleme Komisyonu’nun raporlarına yüzde 74 oranda “aile içi şiddet” olarak geçmişti. Yani kadınların hayatının hiçe sayıldığı ve ailenin korunmak istendiği durumda bile ev içindeki şiddetin sona erdirilmesi gerekiyor. Ne var ki, kadının aile içinde gördüğü şiddet Memur Sen’in hiçbir açıklamasında yer bulamıyor.
BİR KEZ DAHA: EŞİTLİKTEN VAZGEÇMEYECEĞİZ!
Eşitlik kavramına topyekûn saldıran, Aile Bakanlığı’nın adından, Milli Eğitim Bakanlığı’nın müfredatlarından yandaş sendikaların açıklama ve toplantılarına kadar çıkarılan “kadın” sözcüğünün “aile” içinde bile geçmediği, o “kültürden iktisada, iktisattan çalışma hayatına aile kongresine” bizden bir hatırlatma:
Aile değil, kadınız; köle değil emekçiyiz; teba değil, yurttaşız!
Ne haklarımızdan ne de hayatımızdan vazgeçmeyeceğiz!
Dayanışacak, mücadele edecek ve hayatlarımızı koruyacağız!
MEMUR-SEN ÜYESİ KADINLAR NE DİYOR?
9 Eylül Hastanesi’nden bir hemşire: Zaten sendikanın bizim çalışma ve yaşam koşullarımızla hiç ilgilendiği yok ki şiddet gören kadınların yanında olsun. Kadın katliamlarına karşı mücadelenin arkasındayım. Bu sendikadan da istifa edeceğim.
9 Eylül Hastanesi’nden bir başka hemşire: Üyeyim ama Sağlık-Sen’den benim, onun da benden haberi yok. Bu aile kongresi mi ne? Ondan da haberimiz yok. İstanbul Sözleşmesi’ni de tam bilmiyorum ama artık ölümler olmasın.
İzmir’den bir sağlık emekçisi: Ben eylemlere katılıyorum. Üyeyim ama Sağlık-Sen’le hiçbir alakam yok. Tabi ki İstanbul Sözleşmesi’ni savunuyorum. Kadın cinayetlerine karşı mücadelede varım.
Denizli Büyükşehir Belediyesi-DESKİ’den Bem-Bir-Sen üyesi: İstanbul Sözleşmesi’ni son günlerde öğrendim. Daha önce de şiddete karşı olmama rağmen sözleşmenin varlığını bilmiyordum. Türkiye’nin bu sözleşmeden çıkmaması, aksine güçlendirerek uygulaması lazım. Kadın cinayetlerini durdurmak için önemli. Aile Kongresi’ni de duymamıştım, sizden öğrendim.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden Bem-Bir-Sen üyesi: Sözleşmenin bazı maddelerini biliyorum ama tamamını değil. ‘Eşcinsel evlilikleri savunuyor, aile yapısını bozuyor’ diyorlar. Bu kongreyi de o yüzden yapıyor olsalar gerek. Sizden duydum. Üye olduğum halde bir katılım çağrısı almadım.
Mamak Belediyesi’nden Bem-Bir-Sen üyesi: Kadınları koruyan bir sözleşmeyi neden kaldırmak istiyorlar? Her gün kadınlar öldürülürken Aile Kongresi neymiş! Bize mi sordular? Haber de vermiyorlar!
Mamak Belediyesi’nden Bem-Bir-Sen üyesi: Sözleşmeyi okumadım ama kadınları koruduğunu biliyorum. Sözleşmeyi daha çok anlatmalı. Ben bu kongreyi şimdi öğrendim. Katılıp izleyeceğim, sözümü de söylerim. Toplu sözleşmemiz gasp edildi, onca hak kaybımız var. Ne yaptılar? Koca bir hiç!
İlgili haberler
60 barodan Kamu Denetçiliği'ne İstanbul Sözleşmesi...
60 ilin baro başkanlığı, Kamu Denetçiliği Kurumundan İstanbul Sözleşmesinden çekilmeyi talep eden di...
GÜNÜN DİKKATİ: İstanbul Sözleşmesi uygulansaydı ra...
Sözleşmesinin iptal edilmek istenmesine karşı mücadele sürerken kadınlar ve çocuklar için ülkedeki k...
CHP’den 81 ilde ortak açıklama: İstanbul Sözleşmes...
CHP Kadın Kolları 81 ilde eş zamanlı açıklama yaptı: ‘İstanbul Sözleşmesi, kırmızı çizgimizdir. Bu ç...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.