Erdoğan’ın marka şehir dediği Antep’ten notlar: Ekmeği aynı taştan çıkaranlar mücadelede buluşacak
‘Seçim sürecinde karanlık ittifaklara karşı Antep halkının en geniş kesimlerinin yüzünü Emek ve Özgürlük İttifakına döneceklerine ilişkin iddiamız kadınların mücadelesinden geliyor.’

Ülkenin en büyük sanayi kentlerinden biri olan Gaziantep’teyiz. Emek ve Özgürlük İttifakının çatı partisi Yeşil Sol Parti Gaziantep Milletvekili Adayı ve Emek Partisi GYK Üyesi Sevda Karaca birinci sıradan aday gösterilen tek kadın aday. 14 Mayıs’ta yapılacak cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimlerine çok az bir zaman kala Karaca ile Antep’i ve seçim hazırlıklarını konuştuk.

Gaziantep’te Emek ve Özgürlük İttifakı’nın seçim partisi olan Yeşil Sol Parti’nin birinci sıra adayısınız. Günlerdir de seçim faaliyeti sürdürüyorsunuz. Nasıl bir kent Antep?

Gaziantep ülkenin en büyük sanayi kentlerinden biri. 2 milyon nüfusun dörtte üçü işçilerden oluşuyor. Türkiye’nin en büyük yüz ölçümüne sahip olan 5 organize sanayi bölgesinde 200 binden fazla işçi çalışıyor. Ünaldı, Küsget, Körkün, Nizip Caddesi gibi diğer sanayi bölgeleri ve kayıt dışı çalışan on binlerce işçi de dahil edildiğinde, 350 bin civarında işçi çalışıyor. 5 organize sanayi bölgesinden oluşan Başpınar’da halı, iplik, çuval gibi tekstil kolları ile makarna ve un gibi gıda fabrikaları başı çekiyor. İşverenler ihracat rekorları kırarken işçiler yoksulluk rekoru kırıyor. Bu kentte her 3 kişiden biri sigortasız, güvencesiz çalışıyor. Yerli ve göçmen işçiler aynı taştan ekmeğini çıkarıyor. Yoksulluğu, güvencesizliği, iş kazalarını ortak yaşıyorlar. Aynı hayat pahalılığı, aynı enflasyon, aynı kira artışları, aynı geçim derdi...

Ayrıca ekmek derdiyle ve savaş koşulları nedeniyle göç eden halkların da buluşma noktası burası. Kürt sorununun savaş politikalarıyla çözümsüz hale getirilmesinin faturasını ödeyen Kürt halkının yaşamını en yoksul mahallelerde sürdürdüğü bu kentte savaşın yıkımıyla emek sömürüsünün ağır koşulları el ele.

Antep aynı zamanda kadim bir kent. Yüzlerce yıldır burada farklı halklar bir arada, kardeşçe yaşamışlar ve halkların kardeşliğinin çok güzel bir zemin bulabileceği bir tarihe, bir kültüre de sahip.

AKP için de Antep’in “değerinin” çok büyük olduğunu Erdoğan’ın seçim döneminde yaptığı ilk açıklamalarda gördük. AKP, bir marka şehir olarak tarif ettiği Antep’i patronlara yağdırdığı teşviklerle, bu kenti Ortadoğu ve Suriye politikalarında iş birliği içinde olduğu IŞİD’ci cihatçı çetelere sığınak haline getirmesiyle, burayı göçmen deposu yapıp göçmenleri bir pazarlık unsuru haline getirme çabaları ile kendi politikaları açısından da özel seçilmiş bir kent yaptı.

ANTEP’TE MARKA OLARAK SATILAN ŞEY UCUZ EMEK GÜCÜ

Tüm bunları bu kentte somut olarak nasıl görüyoruz?

Siz eğer bir şeyi marka haline getiriyorsanız o markayı satmak istersiniz. Antep’te AKP’nin bir marka olarak sattığı, sunduğu şey ucuz emek gücü. Neoliberal politikalarla tümüyle güvencesiz ucuz emek gücü haline getirilen işçi sınıfının kölelik koşullarına nasıl mahkum edildiğinin somut örnekleri bu kentte yaşanıyor. Eskinin halı tezgahlarının yerine geçen konfeksiyon atölyelerinde halfelerin, cağcıların yerini bugün 9-10 yaşlarındaki konfeksiyon işçisi çocuklar almış durumda. İzbe atölyelerde de, büyük fabrikalarda da hiçbir iş güvenliği tedbiri yok. Kayıt dışı çalışmanın iş gücü olan mülteciler, fabrikalarda da atölyelerde de tarımda mevsimlik işçi olarak da çalışıyor. Yoksullaşma arttıkça, kira rantı büyüdükçe emekçiler arasındaki rekabet körükleniyor. İnsanların deprem gibi aniden evsiz barksız, işsiz kaldığı, en temel yaşamsal maddelere erişemediği koşullarda öfke hep en ezilenlere yöneltiliyor.

İktidar ve güya muhalif olan düzen savunucuları bu öfkenin hedefine bu sorunlara sebep olanları değil, aynı sorunlardan muzdarip olanları koyarak hedef şaşırtıyorlar.

Bu biraz da aynı derdi yaşayanların aynı mücadelede buluşmasına engel olmak için bilinçli bir politika. Bunu işçi ve emekçilerin mücadelesi bozuyor. KÜSGET’te yerli ve göçmen döküm işçilerinin asgari ücrete uygulanan zam oranının kendi ücretlerine de uygulanması için verdiği mücadele de bunu gösterdi. “Biz köleleşmek istemiyoruz!” diyerek el ele veren Suriyeli, Türkiyeli; Türk, Kürt, Arap işçiler mücadeleyi kazandı. Irkçı provokasyonlar için özel seçilmiş bir kent olan Gaziantep’te yaptılar bunu.

SURİYE SAVAŞININ AĞIR YÜKÜNÜ TAŞIYAN KENT

Antep aynı zamanda bir sınır kenti. AKP’nin komşu ülkelere karşı sürdürdüğü politikalar kenti nasıl etkilemiş?

Gaziantep bu ülkenin en kadim kentlerinden biri. Bu toprakların en önemli kültürel birikimlerinin, varlıklarının Zeugma mozaiklerden sofra kültürüne kadar yansıdığı bir yer. Bir tas yuvalamada, bir dilim kahkede halkların yan yana yaşamasının etkilerini görüyoruz. Halkların bir arada ortak bir yaşam kurmasının zemini olabilecek bu kentte, AKP’nin savaş rantına dayalı Suriye politikasının en büyük yükünü Gaziantep halkı çekti. Bu savaş politikalarının külfeti Gaziantep’le birlikte bu ülkede 10 Ekim Katliamı, Suruç Katliamı, Beybahçe Katliamı ile tüm ülkeye yüklenmiş oldu. Bu kentin yoksul mahallelerinde IŞİD’ci cihatçı çetelerin özel olarak yerleştirildiği gerçeği bu katliam davalarının dosyalarında yer aldı. Ve bu katliamların hesabı sorulmadığı gibi, halen de bu kentte kadınların, çocukların, gençlerin güvensizlik duygusu yüzünden kenti kent olarak yaşayamadıklarını görüyoruz.

GENÇLERİN DİRENÇLERİNİ KIRMAK İÇİN UYUŞTURUCU POLİTİKASI
Gençlerden söz ettiniz, büyük bir genç nüfus olduğunu biliyoruz kentte. Nedir gözlemleriniz?
Evet, önemli bir genç nüfus var; ihracat rekorları kırılırken korkunç çalışma koşullarında heba edilecek birer iş nesnesi haline getirilmiş bir gençlik... Antep, çocuk işçi üretme ve öğütme makinesi olarak kurulan MESEM’ler için proje kent ilan edilmişti. Anne babaları günde 12-14 saat, en kötü koşullarda çalışan çocuk ve gençlerin haftanın 7 günü bu sömürü sistemine feda edildiği düzenin başkenti burası. Yoksul mahallelerdeki kahvehaneler gençlerle hatta çocuklarla dolu. Gençlere kısıtlı boş vaktinde caddeyi bir ucundan diğer ucuna yürümekten başka bir sosyalleşme alanı bırakmayanlar, ya en kötü koşullarda ucuz işçilik ya da tümüyle işsizlikten başka alternatif sunmayanlar tüm bunlara karşı direnç yükselmesinin önüne geçmek için de özel bir politika oluşturuyor, o da uyuşturucu politikası. Madde bağımlılığının en yüksek olduğu kentlerden biri. Bu kentte gençler hiçbir şeysiz bırakılmaya öfke biriktirirken, bunu bastırmak için gençlerin madde bağımlılığına itilmesi devlet eliyle, devletin göz yummasıyla gerçekleştirildi. Bu kentte madde bağımlılığıyla mücadele merkezi neredeyse yok. Biz mahalle mahalle dolaştığımızda anneler babalar gençler bunu gündem etmemizi istiyorlar. En ısrarlı duyduğumuz taleplerden birisi bu.
KAZANACAĞIZ SÖZÜMÜZÜN EN ÖNEMLİ DAYANAĞI KADINLAR’

Peki durum kadınlar açısından ayrıca nasıl?

Bu kentte pek çok kadın cinayeti yaşandı. Bunlardan ilk aklımıza gelenler Duygu Delen, Ezgi Alya Yiğit, bu kentin evladı Feray Şahin. Patron çocukları öldürdü Duygu’yu ve Ezgi’yi, ellerini kollarını sallayarak gezdiler. Feray’ı aramızdan alan bir özel harekat polisiydi, deliller apaçık olmasına rağmen sadece 1.5 yıl ceza aldı. Geçtiğimiz günlerde mülteci bir kız çocuğu tecavüze uğrayıp kuyuya atıldı. Cezasızlık politikasının hem ataerkil hem de sınıfsal tablosu bu kentte apaçık görülüyor.

Bu kent, aynı zamanda kız çocuklarının eğitim oranının, kadın istihdamının en düşük olduğu kentlerden birisi. Yoksulluğun da yükünü en çok kadınlar çekiyor. Güvenceli iş bulamayan kadınlar fabrikaların uzantısı haline gelmiş evlerinde günde 12 saat, çuvalı 20 liraya fıstık kırarken hasta oluyorlar.

Tarikat ve cemaat yapılanmalarının merdiven altı dernek ve eğitim kurumlarında özellikle kız çocuklarının hayatını çaldıklarını hangi yoksul mahalleye gitsek anlattı kadınlar.

Antep’te “Ekmek istiyoruz gül de” sözünün kadınlar için ne anlama geldiğini en somut biçimde görüyoruz. Bu kentte kadına yönelik şiddetin, kadın yoksulluğunun, işsizliğin, güvencesiz çalışmaya itilmenin, en karanlık güçlerin eline teslim edilmenin karşısında eşit, özgür, şiddetsiz bir yaşam hakkı için gündelik bir mücadele veriyor kadınlar. Bu mücadeleyi tekil, bireysel bir mücadele olmaktan çıkarıp hayatı yeniden kurmak için örgütlü bir mücadele haline getirmek istiyoruz. Bunu yapma dayanaklarımız var. Ekmek ve Gül olarak okullarda bir öğün ücretsiz yemek kampanyamızın dayanak noktalarından biri Antep’ti. Deprem felaketi iktidar eliyle büyük bir yıkıma dönüşüp halk yapayalnız bırakıldığında bizler Kız Kardeşlik Köprüsü’nün ayaklarından birini Antep’e kurduk. Bu çalışmalar etrafında bir araya gelen kadınlar şimdi seçim çalışmamızın birer dayanağı.

Seçim sürecinde karanlık ittifaklara karşı Antep halkının en geniş kesimlerinin yüzünü Emek ve Özgürlük İttifakına döneceklerine ilişkin iddiamız da kadınların bu mücadelesinden geliyor.


GAZİANTEP’TEKİ LİSTELER ÜLKENİN ÖZETİ

Antep’te birinci sıradan aday gösterilen tek kadın sizsiniz. Karşınızdaki ittifak listelerinde ise kadın aday sayısı oldukça az. Ayrıca sıklıkla “patron ittifakı, karanlık güçlerin, mafya ve çetelerin ittifakı” olarak nitelendiriyorsunuz diğer ittifakların listelerini. Nedir böyle tarif etmenizin nedeni?

Gaziantep’in bu kadar zenginlik üretirken bu kadar yoksul ve her şeyden yoksun bir kent haline getirilmesinden sorumlu olanlardan liste yapmışlar, karşımıza koymuşlar.

Cumhur İttifakında adaletsizlik düzeninin sabık adalet bakanı birinci sırada. İşçileri pandemide, depremde, karda ölüme mahkum eden patronlar arka arkaya dizilmiş durumda. Bir örnek; “50 yıllık sanayiciyim; 35 yıllık çuval üreticisiyim” diye övünen Mehmet Eyüp Özkeçeci. 2011’de AKP Gaziantep il başkanı olduktan sonra en az 12 tane ihale alan, Türkiye Kömür İşletmeleri; Türkiye Şeker Fabrikaları, ÇAYKUR ve daha nice kamu teşekkülünün ihaleleriyle ihya edilen kişi. Karanlık yapılanmaları dağıtma ve ülkeyi demokratikleştirme iddiasıyla yola çıkıp iktidar olan AKP-Erdoğan iktidarı gelinen noktada bu karanlık örgütlenmelerle el ele vermekten başka çıkar yol görememiş olacak ki, HÜDA PAR genel sekreterini aday listelerinde üste taşımış. Şeriat düzeni savunuculuğu, laiklik karşıtlığı, kadın düşmanlığını asla saklamayan bu güçler sadece bu kent için değil, tüm ülke için büyük bir tehdit. Yüz binlerce insanın oyuyla seçilen HDP’li belediye eş başkanlarını, milletvekillerini hapishanelere dolduran ve HDP’yi kapatmakla tehdit eden iktidar blokunun IŞİD-Taliban sentezi bir örgütün devamcılarına böylesine kucak açması, Cumhur İttifakının gerçek yüzünü de gözler önüne seriyor.

Millet İttifakı listelerinde de Antep halklarının, emekçilerinin, kadınların derdine derman olmak bir yana derde neden olanlar var. Emekçileri nefes aldırmadan çalıştırarak, işine gelmediğinde tereddüt etmeden kapı önüne koyarak ihracat rekorları kıran, ülkenin en zenginleri listelerinde boy gösteren halı patronlarının para bastırıp sıra satın aldıkları liste Antep emekçilerine bir şey vadedemez.

Ayrıca bu ülkede HDP ile yan yana görünmemek ama “Kürt halkının oylarıyla seçilip yine de Kürtleri tanımamak” üzerinden siyaset oluşturmaya çalışanlara Kürt halkının tepkisi büyük.

Cumhuriyetin kuruluş sürecinin iki kurucu unsurundan biri olan Kürt halkı, cumhuriyetin ikinci yüzyılında eşit vatandaşlık haklarının tanınması için önce siyasi iradelerinin tanınmasını talep ediyor. Kuşaklardır varlıkları reddedilerek baskı ve asimilasyon politikalarına maruz kalan halk, Kürt sorununun çözümünü öncelemeyecek bir “rejim değişikliğinin” ülkedeki önemli sorunların hiçbirini de çözmeye gücünün yetmeyeceğini düşünüyor. Böyle bir değişikliğin olsa olsa eskinin restorasyonu olacağı konusunda hemfikir.

Bu iki liste dışında bir de ırkçılık ve nefret söylemlerinde bir marka olan Ümit Özdağ’ın da Antep’ten aday olduğunu hatırlatayım. Özdağ gibi ırkçıların Suriyelileri hedef göstermeye yönelik söylemlerinin tek adam iktidarı için adeta bir can simidi olduğunu not etmek gerekiyor.

İşte karşımızdaki tablo bu. Bu listeler ülkenin karanlık geçmişiyle hesaplaşmak ve demokratik, barış içinde, güvenli bir gelecek inşa etmek için bu iktidardan kurtulmanın ama restorasyon programına da mahkum olmamanın ne kadar aciliyet kazandığını da ortaya koyuyor.

Gaziantep’teki listeler ülkenin özeti gibi. Bu listeler sadece Antep açısından değil ülkenin dört bir yanında yaşayan işçiler, emekçiler, kadınlar için de mesele olmalı. Bu seçimlerde ülkenin bir gözünün kulağının Gaziantep’te olacağı bir tabloyla karşı karşıyayız. Yeniden söylemek isterim, bu kenti halk düşmanı çetelere, ırkçı provokatörlere, kadın düşmanlarına, gençlerin umutlarını çalanlara bırakmayacağız!

‘MECLİS MÜCADELE BİRİKİMLERİNİN YANSIYACAĞI BİR ARAÇ’

Bizim tek vaadimiz, birlikte mücadele ederken gençlerin, kadınların, emekçilerin, çocukların mücadele araçlarını, olanaklarını arttırmak. Meclis bu açıdan önemli bir mücadele aracı olarak karşımızda duruyor. Dolayısıyla biz Meclisi bir yandan tek adam diktatörlüğüne karşı mücadelenin bir alanı ama aynı zamanda bu ülkenin tüm mücadele birikimlerinin de yansıyacağı ve mücadelenin zeminini genişletmek üzere değerlendireceğimiz bir araç olarak görüyoruz. Yaşadıklarımızı unutmamak, birlikte değiştirmek, huzurlu, güvenli, barış içinde özgür, demokratik bir ülkede yaşayabilmek için de birlikte mücadele etmek, sözümüz de vaadimiz de bu.

Fotoğraflar: Evrensel

İlgili haberler
KÜSGET’ten seslenen Sevda Karaca: Göçmen düşmanlığ...

Yayın Kurulu Üyemiz, Antep milletvekili adayı Sevda Karaca, KÜSGET sanayi sitesinden seslenerek "Yer...

Antep Başpınar OSB’den seslenen Sevda Karaca: Sarı...

Yeşil Sol Parti Gaziantep Milletvekili Adayı Sevda Karaca, kentte yüzlerce fabrikanın bulunduğu ve i...

Antep Cengiz Topel’den seslenen Sevda Karaca: İşçi...

Sevda Karaca, Antep’in en kalabalık işçi duraklarından biri olan Cengiz Topel’den seslendi: İşçi sın...