Emek Partisi Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca, TBMM’de yaptığı basın toplantısıyla çocukların sorunlarını gündem etti. Yeni eğitim öğretim yılının başlamasıyla eğitim sorunları ve yoksulluğa dair konuşan Karaca, Diyarbakır’da öldürülen 8 yaşındaki Narin’in cinayetine dair de değerlendirmelerde bulundu.
Sözlerine "Büyük laflar ediyor, riyakarca ağlıyor, süslü benzetmelerle çocukların yaşadıklarına kader elbisesi giydiriyorlar ama bu ülkenin çocuklarını korumuyorlar.” cümleleriyle başlayan Karaca, ülkedeki istismara uğrayıp öldürülen kız çocuklarını hatırlattı. Ülkenin her seferinde bu çocukların haberlerine odaklandığını belirten Karaca “Her bir çocuğun ölümünden sonra, bir daha başka bir çocuğun başına aynı şeylerin gelmemesi için ne yapıldı? Koca bir hiç. Ne kadar vicdan kanatsa da tıpkı Leyla, Ecrin ve Müslüme gibi ne yazık ki Narin de bir süre sonra hafızalardan silinecek. Sorumlular sorumluluğunu unutturacak. Hayır unutmayacağız diyorsak, konuşmamız gereken şeyleri doğru konuşalım.” dedi.
ENSARİOĞLU’DAN DA HESAP SORACAK MISINIZ?
Çocukların başına gelenlerin siyaset üstü bir mesele olmadığını vurgulayan Karaca, AKP Milletvekili Galip Ensarioğlu’nun sözlerini hatırlatarak “İşin içine para, yandaşlık, kirli iktidar ilişkileri, devlet sorumluluğu, siyasi yakınlık girince; bilinenler gizleniyor, diller lâl oluyor. Cumhurbaşkanı, Adalet Bakanı dedi ki “Buna sebep olanlar hesap verecek”. Galip Ensarioğlu da hesap verecek mi Sayın Bakan? Koruduğu kişiler açığa çıkarılacak mı? Ekonomik ve siyasal nüfuzuna yaslanıp en adi suçları işleyenlerin yanında, onlara perde olanlar da cezalandırılacak mı?” sorularına yanıt istedi.
Aynı köyde, Narin’in kız kardeşi ve kuzenlerine dair iddiaları da hatırlatan Karaca “Bu ailedeki kız çocuklarının sistematik bir şekilde tehlike altında olduğu bu kadar açıkken Aile Bakanlığı da hesap verecek mi? Yoksa adınızdaki 'adalet'i Müge Anlı’ya taşere etmeye devam mı edeceksiniz? Sorumlular doğru düzgün işini yapmayınca cinayet magazinleştirildi, toplum bir suç romanında tüm detayları öğrenme duygusuyla hareket etmeye başladı. Neden halk Narin’in başına gelenleri çözmek zorunda bırakılıyor?” şeklinde tepki gösterdi.
İKTİDARI HER FIRSATTA TEŞHİR EDECEĞİZ
Şiddetin adını koymadan, faile ve faili koruyan sisteme işaret etmeden, şiddetin adım adım nasıl geldiğini açığa çıkarmadan mücadelenin olmayacağının altını çizen Karaca “Bu ülkede çocukları dert edinen, mesleki sorumluluğunu en iyi şekilde yerine getirmek için didinen emekçiler var. Bazen iş yükü altında ezilen, sistemin liyakatsiz yöneticileriyle ve duvarlarıyla karşılaşan, çocuğu koruyabilmek için bedel ödemeyi göze almak zorunda kalan emekçiler var. Ama çocukları her koşulda ve etkin şekilde koruyabilecek bir sistem maalesef yok.” dedi.
Devlet kurumlarının çocukları korumada boşluklar olduğunu vurgulayan Karaca “Büyüklere Türkiye Yüzyılı masalı anlatıp ayakta uyutanların, çocuklara anlatabilecekleri tek bir güzel masalı yok. Her olayda ‘Sonuna kadar takipçisiyiz’ diyen ama bu olayların sonunu getirmeyen, hatta daha da artmasına neden olan iktidara, özellikle de Aile ve Sosyal Politikalar Bakanına hatırlatıyoruz; iktidarı yaptıkları ve yapmadıklarıyla teşhir edeceğiz!” dedi.
KARACA BİRLEŞİK MÜCADELE ÇAĞRISI YAPTI
Sistemdeki her zaafın çocuklara zarar vermek isteyenlere cesaret verdiğini belirten Karaca, "Her boşluk gerici güçlerce, tarikat ve cemaatlerce, çocukları bir mal gibi gören, her türlü eziyeti reva görenlerce dolduruluyor. Ülkede hâkim kılınmaya çalışılan, aileyi kutsayarak inşa edilmeye çalışılan muhafazakâr toplumsal yapı, çocuğa yönelik her türlü suçun açığa çıkarılmasını engelliyor. Kadınlar her an şiddete açık, haklarından mahrum bırakılmış bir hayata mecbur ediliyor, bunlar karşısında ses çıkarınca kafasına yumruk yiyor." dedi.
Her alanda çocukların haklarının korunması için sorumluluk alarak mücadele etmeye devam edeceklerini ifade eden Karaca, çocukları hayatta tutmak ve korumak için çağrıda bulundu: "Çocukların hakları ve yaşamları için sorumluluğu bulunan başta sağlık, eğitim, sosyal hizmet alanlarında çalışanlar ve buralarda örgütlü sendikalar, bu alanlarda çalışan meslek örgütleri, çocuk hak örgütleri, çocuklar için endişeli olan Narin için sokaklara çıkan herkesin birleşik bir mücadelesine acil ihtiyaç var. Birleşik, güçlü, somut talepleri olan ve taleplerinin takipçisi olan bir mücadele çocuklarımızı koruyabilecek sistemin oluşması için tek yol." diye konuştu.
EĞİTİM ÜCRETSİZSE BANKALAR NEDEN EĞİTİM MASRAFI KREDİSİ REKLAMI YAPIYOR?
Karaca’nın öne çıkardığı konularından biri de yoksul ailelerin ve çocukların yaşadığı eğitim sorunları oldu.
Bankaların televizyon "eğitim giderleri için faizsiz kredi" reklamlarını gündem eden Karaca, "Türkiye’de eğitim ücretsiz bir kamusal hak ise bankalar niye velileri borçlanmaya çağırıyor?" diye sordu. Fahiş eğitim masrafları nedeniyle borç yükü artan ailelerin yaşadığı sorunları anlatan Karaca "Kredi borç bulamayan çocuğunu okuldan alıyor. Kız çocukları zorla evlendirilme, erkek çocuklar ise işçileşme ile karşı karşıya kalıyor" diye vurguladı.
ÇOCUKLAR YOKSULLUK NEDENİYLE EĞİTİMDEN KOPUYOR
Geçtiğimiz günlerde Cizre’de yaşayan 15 yaşındaki bir çocuğun sosyal medyadan "İş arıyorum, okula gitmiyorum. Ne iş varsa lokanta servisçi vb." ilanını hatırlatan Karaca, "Bu ülkenin her yerinden yüzlerce çocuk her yıl okulu bırakıyor, işçi oluyor. Gidin Antep’e; okul çağındaki çocuklar saya atölyelerinde, tarlalarda, bahçelerde çalışıyor. Eğitimin içinde kalmaya gayret eden de devlet eliyle işçi yapılıyor. Adına 'mesleki eğitim' dedikleri MESEM programıyla, büyük sermaye gruplarının derdine, şimdi yaşını 10’a kadar düşürdükleri çocukların emeğini derman ediyorlar.” dedi. Karaca, EMEP’in önümüzdeki günlerde MESEM raporu açıklayacağını da duyurdu.
MİLLİ EĞİTİM BAKANI YA MAHKEMEYE YA DA HALKA YALAN SÖYLÜYOR
Ekmek ve Gül’ün 2022’de başlattığı “Okullarda 1 Öğün Ücretsiz ve Sağlıklı Yemek” kampanyasına karşı çıkan Milli Eğitim Bakanlığı'nın "zehirlenmeler" bahanesini öne sürdüğünü belirten Karaca, "Bakan Yusuf Tekin’e bir önerge vererek okullarda zehirlenen çocukları sorduk. Bakan, ‘Okullarda zehirlenme vakası yok’ diye yanıt verdi. Öyleyse Bakan ya mahkemeye yalan söyledi ya da bize yalan söylüyor!” diyerek tepki gösterdi.
"Kamuda tasarruf" diyen iktidarın OVP planıyla tasarrufu yine halktan ve çocuklardan istediğini ifade eden Karaca, "Tasarruf gerekçesiyle taşımalı eğitimi sınırlandırdılar, köylerde yaşayan çocukları okul kapısının dışına ittiler. Zaten perişan koşullarda güvencesiz işçi çalıştırdıkları TYP’yi kaldırıp, yerine açlık sınırının altında işçi çalıştıracakları İUP diye ucube bir sistem getirdiler, okulların temizliğini velilere yıktılar. Türlü baskı ve eziyete maruz bıraktıkları öğretmenlerin odasındaki çaylarını kaldırdılar.” dedi.
DEPREM BÖLGESİNDE YAPILDIĞI SÖYLENEN OKULLAR NEREDE?
Deprem bölgesinde kamuda tasarruf genelgesinin uygulanmayacağına dair sözleri hatırlatan Karaca İslahiye ve Nurdağı’nda öğretmenlerin kaldıkları konteynerlardan çıkarıldığını, çocukların ve öğretmenlerin okullara taşındığı servislerin kaldırıldığını, yıkılan okulların yerinin hala doldurulmadığını bildirdi. Hatay’da toz bulutu içinde; elektrik, kanalizasyon ve temiz içme suyu olmayan okullarda eğitim verildiğini belirten Karaca, "Daha dün, okulların açıldığı ilk gün Antakya’da, sözde güçlendirilmesi yapılmış bir okulda elektrik panosundan yangın çıktı, çocuklar evlerine gönderildi! Daha başka bir şey söylemeye gerek var mı?” dedi.
ÇEDES VE MESEM’LE ÇOCUKLARI SÖMÜRÜYOR, ANADİLİNDE EĞİTİM HAKKINI GÖRMEZDEN GELİYORLAR
Devletin, çocukların ihtiyaçlarının giderilmesi, eğitim alması, karnının doyması gibi bir derdi olmadığını ifade eden Karaca “Biz bunu, maarif modeli dedikleri gerici müfredat modelinden, ÇEDES gibi dini cemaat protokollerinden, küçücük çocukları sömürüp ölüme gönderdikleri MESEM’lerden biliyoruz. Biz bunu, Kürt halkı talep etmesine rağmen seçmeli Kürtçe dersi açmayan, Kürtçe öğretmeni atamayan, anadilinde eğitim talebini ve dolayısıyla bir halkı görmezden gelen devlet pratiğinden biliyoruz. Eğitim sistemini, parası olanın okuduğu olmayanı da ya imam ya işçi yapmaya uğraştıkları bir tornaya çevirdiler.” diye belirtti.
ÇOCUKLARININ GELECEĞİ İÇİN DİRENEN İŞÇİLERE GÜÇ VERELİM
Çocukların gelişimini de etkileyen yoksulluk sorununun kitleselleşen bir toplumsal sorun olduğunu vurgulayan Karaca, ülkedeki işçi direnişlerini hatırlattı: "Akcanlar Tekstil, Fernas Madencilik, Polonez, As Plastik, MKB Rondo, Yolbulan, Tolsa, Befesa, Menemen Belediyesi, Sarar ve Lezita’da işçiler çocukları için direniyorlar. Ama bu ülkede çocuklarının geleceği için direnirken çocukların geleceğiyle tehdit ediliyor işçiler. Daha dün Çatalca Polonez fabrikası önündeki grev alanında polis işçileri, ‘Sizi gözaltına alırsam çocuklarınız zekiyse bile iş bulamaz’ diye tehdit etti. Bugün açlıkta, istismarda, şiddette, eğitimsizlikte birer rakam olan çocukların yarın başka bir yoksulluk, işsizlik, yardıma muhtaçlık, iş cinayeti verisinin 'rakamı' olmasını işte böyle sağlıyorlar" dedi.
Çocukların yaşam koşullarını düzeltmek için direnenlere sahip çıkmak gerektiğinin altını çizen Karaca, "İşçi ailelerinin mücadelesi çocukların da gelecek mücadelesidir. Çocukların geleceği için, nerede bir direniş varsa oraya güç vermek gerekir.” sözlerini kaydetti.
Fotoğraf: EMEP basın
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.