EMEP: 'Eşit, şiddetsiz, özgür bir yaşam için Türkiye’de, dünyada kadınlar ayakta'
EMEP, tüm kadınları, sürekli kriz ve şiddet üreten sömürü ve baskı düzenini yıkmak, kadınların eşit ve özgür ortağı olduğu bir halk egemenliğini hep birlikte inşa etmek için mücadele etmeye çağırıyor.

Emek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selma Gürkan 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü öncesinde eylem yasaklarına, kadınların gözaltı alınmasına, yaratılan korku atmosferine karşı “Kadınlara sus diyenlere, şiddet dolu bir yaşamı reva görenlere karşı eşit ve özgür bir hayat için ayaktayız!” diyerek açıklama yaptı. Açıklamanın tamamı şöyle:

Kadınların şiddetin her türlüsünü iliklerine kadar hissettiği bir süreçten geçiyoruz.
Krizle birlikte, ekonomik şiddetin sadece hane içinde yaşanan bir şiddet olmadığı bir kere daha ortaya çıktı. İktidar eliyle yaratılan bu sosyal güvencesizlik, işsizlik ve yoksulluk ortamında kadınlar işsiz kalmamak için patronların her türlü baskısına dayanmaya çalışıyor. Enflasyon tüketim mallarının fiyatlarını sürekli artırırken, sırtındaki ev içi angarya kamburuyla kadınlar en ucuzunu bulma maratonuna koşuluyor. Ücretlerin erimesi psikolojik gerilimi artırıyor; medyasıyla, fetvasıyla, politikasıyla iktidarın kışkırttığı erkeklik hane içinde geçim sıkıntısıyla birleşerek kadına yönelik şiddete dönüşüyor.
Sus diyor iktidar kadınlara, sus ve itaat et!
Sadece nikah törenlerinde verilen demeçlerde değil, karanlıkta bırakılan terör eylemleriyle sus diyor! Sürekli korku ortamında yaşatarak, kör terör eylemlerini karanlıkta bırakarak, sokakları ve meydanları yasaklayarak susturmaya çalışıyorlar emekçileri, kadınları.  
Yetmiyor, halk her geçen gün daha da yoksullaşırken, gençler uyuşturucu batağına, kadınlar fuhşa itilirken, her gün dört çocuktan biri okula aç giderken Suriye’ye bombalar yağdırılıyor. Yeni kontrolsüz göçlere yol açılıyor, yeni uyuşturucu hatlarının önü açılıyor, kadınların öldürülüp tecavüze maruz bırakıldığı yeni çatışma ortamları yaratılıyor, aç ve kimsesiz kalacak çocuklara sokaklarda yaşamın kapısı açılıyor.
Terörle, savaşla, karanlıkla halkın iradesi seçime kadar rehin alınmak isteniyor! Sus, deniyor kadınlara katlan! “Sen,” diyor cumhurbaşkanı kadınlara “ailenin lokomotifi sensin.”
Nasıl bir aile bu iktidarın ailesi? Çalışan anne babalar evi geçindirebilmek için vardiya üstüne fazla mesai kovalamaktan ne birbirini ne de çocuklarını görebiliyor. Emekli hayatı yaşaması gereken büyükanne ve büyükbabalar ya işte eve katkı sunmak için çalışıyor ya da “ücretsiz kreş” işlevi görüyor. Çocuklar bile ailelerine yük olmamak için ekonomi uzmanı kesilmiş, kuru ekmekle okula gidiyor; yerel yönetimler “Açlık solcuların uydurması” diye okullarda bir öğün ücretsiz nitelikli yemeği çocuklara çok görüyor. Kutsaya kutsaya bitiremedikleri annelik, yetememekten yetiştirememekten kadınların ruhunu kemiriyor. Genç kadınların çoğu okuyamıyor, okumak isteyen barınamıyor, işe giren taciz ve mobbing tehdidi altında çalışıyor.
İşte sömürü düzeninin ve onun siyasi iktidarının yarattığı aile! İnsanların cinsel yönelimlerini kriminalize ederek, LGBTİ’lere karşı nefreti körükleyip onları hedef göstererek güçlendirmek için anayasa değişikliği yapacakları aile budur. Emekçilerin sırf hayatta kalabilmek için çırpınıp durduğu, birlikte sömürüldüğü, kadınların şiddetin her türlüsünü yaşadığı, çocukların kötü beslendiği, sağlıklı gelişemediği bir aile! Aşksız, sevgisiz, güvensiz…
Bu aile eşit, özgür ve şiddetsiz bir yaşam isteyen kadınların ailesi olamaz!
Bu aile sömürüsüz, sınıfsız, insanca yaşamak isteyen işçilerin ailesi olamaz!
Bu aile güvenli ve güvenceli bir gelecek arzulayan gençlerin ailesi olamaz!
Böyle bir aileyi güçlendirmek istemek sömürü çarkı daha hızlı dönsün demektir. Kadınları, medeni haklarından, üreme haklarından, insanca yaşama hakkından mahrum bırakarak şiddet dolu hanelere hapsetmek demektir. Sömürü ve şiddet kapitalizm makinesinin birbirini döndüren iki çarkıdır.
Tam da bu yüzden kadına yönelik şiddetle mücadele işçi sınıfının kurtuluş mücadelesinin ayrılmaz bir parçasıdır. İran’da karanlığın peçesini yırtıp atan kadınların Molla rejimine karşı özgürlük mücadelesinin, üniversitelerde gençlik hareketiyle ve en önemlisi en kritik işkollarında grevlerle birleşmesi yol göstericidir.
Emek Partisi olarak;
Başta işçi kadınları, insanca çalışma koşulları için, işyerinde mobbing, taciz ve her türlü baskıya karşı sendikalarda, sendika içerisinde ayaklarına bağ olan sendikal bürokrasiye karşı mücadelede birleşmeye,
Tüm kadınları, sürekli kriz, yoksulluk ve şiddet üreten bu sömürü ve baskı düzenini yıkmak ve kadınların eşit ve özgür ortağı olduğu bir halk egemenliğini hep birlikte inşa etmek için mücadele etmeye çağırıyoruz.
Bu 25 Kasım’da da her yerde “Eşit, Şiddetsiz, Özgür bir yaşam için Türkiye’de dünyada kadınlar ayakta” diyerek, “iş, ekmek, özgürlük” sözümüzle alanlarda olacağız.


Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
EMEP: Tek adam rejiminin keyfiyetini onaylayan Dan...

EMEP Genel Başkan Yardımcısı Selma Gürkan, Danıştay’ın İstanbul Sözleşmesi’nin feshine onay veren ka...

Gericileşen, saldırganlaşan dünyada 25 Kasım’da öz...

Büyük bir baskı rejimi kurarak, ses çıkaranı sansür yasasıyla susturarak, tüm örgütlenme, ifade etme...

Ne Var Ne Yok 20 Ekim | Antidepresan artışı, Diyan...

Ne Var Ne Yok Sevda Karaca'nın sunumuyla ekranda!