İzmir Çiğli’de yaşayan emekçi kadınlar, büyük bir geçim sıkıntısı içinde. Çalışmak isteyen ancak ‘ev işlerinin müsaade etmediği’ ya da iş bulamayan kadınların sosyal hayatı yok. Aralarında İzmir’de yaşıyor olmasına rağmen 49 yılda sadece 1 kere denize gitmiş olanı da var, yıllarca fabrikalarda sigortasız çalışmış olanı da. Yıllarca binbir güçlükle okuttuğu çocukları asgari ücrete mahkum edilen de var… Hepsinin ortak noktası geçinememek…
Kadınlar olarak tek sosyalliğimiz olan ancak onu da artık binde bir gerçekleştirdiğimiz ev buluşmasında yan yana geldik. Şiddet ve ülkenin değişmez gündemi olan geçim sorunu üzerine konuştuk.
Fidan, 50 yaşında. 29 yıllık evliliği ve 2 çocuğu var. Fidan, üniversite mezunu çocuklarının yaşadığı işsizlikten yakınarak başlıyor ve “2 çocuğum da üniversite mezunu ama mesleklerini yapamıyorlar, başka alanlarda asgari ücretle çalışıyorlar” diyor. Kendisinin çalışıp çalışmadığını sorduğumuzda ise, “Ben de çalışmak isterdim ama eşimin halası vardı, 10 yıl ona baktım. Şimdi de kayınvalidem var” yanıtını alıyoruz.
‘NEDEN KİMSE SESİNİ ÇIKARMIYOR?’
“Geçinebiliyor musunuz?” sorusunu soruyoruz. Eteklerindeki taşlar o zaman dökülüyor: “Kim rahat geçiniyor ki biz rahat geçinelim, Türkiye’de mümkün değil. Eşim 10 senedir emekli, 2 bin 500 TL alıyor. Kayınvalidem 35 yıllık emekli BAĞ-KUR’dan 1800 TL alıyor. İkisini topla ne kadar geçinebilirsin ki? Açlığa sefalete mahkum ediliyoruz. 50 TL veriyorsa misli misli geri alıyor zamlarla. Her gün bir şeylere zam geliyor, paramız eriyor. Bir sosyal aktivitemiz yok, özellikle emeklilerin. Şu çevremize bakın, özellikle işçi çevresi; tatillere gidip otellerde kalamıyor ki. Ancak akrabalarımızın yanına gidebiliyoruz. Başkalarını rahatsız ederek o da. Hangisi tiyatroya, sinemaya gidebiliyor, gezme amaçlı bir tura katılabiliyor? Memleketimize bile binbir çeşit hesap kitap yaparak gidebiliyoruz. Masrafsız olan bir şey yok, bu şartlarda ne kadar iyi olabiliriz ki. Bizi öyle hale getirdiler ki ay sonunu getirememe korkusuyla yaşıyoruz. Ben neden bunu düşünmek zorunda kalıyorum? Bu ülkede başkalarının vergileri silinirken başkaları saltanat sürerken biz niye açlığa talim ediyoruz? Mücadele etmekten başka çaremiz yok. Kadınlar öldürülüyor sessiz kalıyoruz, çocuklar istismar ediliyor sessiz kalıyoruz. Greve giden insanlara destek vermiyoruz. Diyorlar ki ‘Çok maaş alıyorlar zaten neden greve gidiyorlar?’, İşçinin işçiye ‘O çok alıyor’ demesi kadar garip bir şey olabilir mi? Artık televizyonlardan sosyal medyadan görüyoruz diğer ülkeleri. Eskisi gibi dünyadan bihaber değiliz. Onların yaşamlarına bakıyoruz, biz resmen sefil haldeyiz. Bizimki insani bir şey değil. Şu an hükümet işçi sınıfına yüklendikçe yükleniyor. Ezilen hep biz, sömürülen biz. Kızım zaten asgari ücretli, bir de geçen ay 300 TL kesmişler. Asgari ücretli vergi dilimine mi girer?”
‘KİME SORSAN YAPMAK İSTEDİĞİ BİR TON ŞEY VAR’
Yapmak istediği ancak yapamadığı aktiviteleri sorduğumuz Fidan, “Ben neden ayda bir de olsa sinemaya gidip bir film izlemeyeyim? Bir hafta sonu dışarı çıkmayayım? Sevdiğim, giymek istediğim bir şeyi alamıyorum. Dünyayı gezmek istiyorum belki ama yapamıyorum. Yabancılar geliyor benim ülkemde tarihi yerleri geziyor ben yapamıyorum. İki adım öteme gidemiyorum, imkanım yok. Hangi kadına sorsan yapmak istediği bir ton şey var” diyor.
Pandemiyle birlikte zorlaşan hayat şartları en çok kadınları etkiledi. Aldığımız yanıtlar o kadar benzer ki, sorunlarımız ortak sadece coğrafyalarımız farklı. Fidan da bunu üstüne basa basa söylüyor: “Pandemide olan evde kalan kadınlara oldu. Kadınlar daha çok şiddet gördü, erkekler sinirini kadınlardan çıkarır oldu. Kadınların birleşmesi, ortak hareket etmesi lazım. Tek çare bu. Benim gibi milyonlarca insan var hayatından memnun olmayan. İnsanları korkutup sindirdiler. Ama ses çıkartanlar da var, Boğaziçi öğrencileri gibi mesela.”
’49 YILDA SADECE BİR KEZ DENİZE GİDEBİLDİM’
Hülya ise 61 yaşında. 17 yaşında evlenmiş, 3 çocuğu var. Geçim durumu için sıkıntılı diyen Hülya, “Eşimin emeklisi var, bir de çocukların asgari ücreti o kadar. Onlar da vergi dilimine giriyor zaten. Zamlardan dolayı hiçbir şeyi karşılayamıyoruz. Ekmek olmuş 2 TL. Ee çocuklar da evlenip gidecek. Daha da daralacak gelirimiz. Pazardan 20-30’dan aşağı bir şey alamıyorsun. Bir tavuk olmuş 32 TL. Ayda bir ancak alıyoruz” diyor.
Diğer birçok kadın gibi çalışmak istediğini söyleyen Hülya, “Çocuklar işten geliyor, yemek istiyorlar, çamaşırları oluyor. Hem çalışıp hem ev işlerini yapamam. Çocukken çapaya gidiyordum sonra fabrikaya başladım ama sigortamı yapmadılar. 1972 yılında İzmir’e geldim. 49 yıl oldu. İzmir’e geldim geleli sadece bir kere denize gittim. Gezmeye gitmek istesem 4 TL dolmuşa vereceğime gidip pazardan bir şey alırım” ifadelerini kullanıyor.
‘BİR KİŞİNİN MAAŞIYLA GEÇİNİLMİYOR’
Ayten 56 yaşında 33 yıldır evli, 1 kızı var. “Kiracıyız” diyor konuşmasının başında. Ev ekonomisine katkı sağlamak için kazak, yelek, patik falan örüp satıyor. “Eşim asgari ücretle çalışıyor. Bir kişinin maaşıyla geçinilmiyor. Kendime bazen zaman ayırabiliyorum ama dışarı gezmeye falan çıkamıyorum. Çalışmayı çok isterdim ama torunuma bakıyorum. Ben aile içinde bir sorun yaşamıyorum ama başka evlerde başka şehirlerde kadınlar bir sürü şey yaşıyor, bunların olmaması lazım” diyerek arkadaşlarıyla ortak fikirde olduğunu belirtiyor.
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
İlgili haberler
Geçim derdi üstüne bir de ‘evlen’ baskısı yaşıyoru...
Ankara Çubuk’tan Ayla çocuklarını bir başına büyüten bir işçi kadın. Geçim derdi yüzünden sürekli ‘e...
Tükenmişlik arttı, geçim zorlaştı
Binlerce tekstil işçisinin yaşadığı ama sendikalı işçi sayısının çok az olduğu Denizli’de kadın işçi...
Şiddete, eşitsizliğe ve yoksulluğa karşı çaresiz d...
Burası senin kürsün: Yaz, çiz, paylaş, anlat… Birlikte yükselsin; “Şiddete, eşitsizliğe ve yoksulluğ...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.