Cumhurbaşkanlığı programında kadınlara düşen: Uzlaştırma ve çözümsüzlük
Cumhurbaşkanlığı yıllık programında kadınlar ‘aile’ içinde ve ‘annelikle’ anılıyor. Kadınların en temel sorunları şiddet, yoksulluk ve eşitsizliğe dair çözüm ise ‘aileyi kurtarma’ ve ‘uzlaştırma’.

Tek adam yönetimi uygulamasında bir adım daha atıldı. Adına ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümeti’ dense de ilk kez ‘2019 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’ yayımlandı. Tabii Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan imzasıyla. Artık hükümetin TBMM içinden seçildiği dönemlerdeki gibi hükümet programları olmayacak, icraatlar Cumhurbaşkanlığı yıllık programlarıyla ifade edilecek.

28 Ekim 2018 tarihli resmi gazetenin mükerrer sayısında yayımlanan program 303 sayfadan oluşuyor. Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Strateji ve Bütçe Başkanlığınca hazırlanmış. Ekonomi, sanayi, sosyal güvenlik, eğitim, sağlık, adalet, güvenlik, temel hak ve özgürlükler, aile, kadın, çocuk, gençlik, sosyal koruma, kültür sanat, istihdam, çalışma hayatı, nüfus, bilim, teknoloji, tarım, gıda, hayvancılık, enerji, madencilik, ulaştırma, turizm, inşaat, çevre, kent, mahalli idareler... Daha birçok alanda iktidarın 2019 yılı içindeki planlarını içeriyor.

Peki, Erdoğan-AKP iktidarının kadınlarla ilgili 2019 yılı planları ne?

Bu sorunun yanıtlarını kadın ve aile, nüfus, istihdam, çalışma hayatı, kamuda düzenlemeler, gençlik gibi başlıklar altında bulmak mümkün. Birçok başlık altında bugünün durum tespiti de yer alıyor.

TELKİN VE UZLAŞTIRMA ‘AİLEYİ KURTARMIYOR’
16 yıldır kadınları “aile” içinde ve çocuk doğurmakla anan, boşanmayı engellemeye çalışan iktidar için 2017 yılı istatistikleri hiç de iç açıcı değil. TÜİK verilerine göre 2017 sonu itibarı ile Türkiye’de 22 milyon 200 bin hane bulunuyor. 2016 yılında yüzde 66.4 olan ailelerden oluşan hane halkı 2017 yılında yüzde 66.1’e düşmüş. Bu durumda boşanmaların artmasının ve evliliklerin artmasının etkili olduğu söylenebilir. Bunun daha açık göstergesi, 2017 yılında 569.459 evlilik olurken 128.411 boşanmanın gerçekleşmesi. Neredeyse evlenen her 5 kişiden 1’i boşanmış. Bir başka veri ise 2007-2017 arası 10 yıllık döneme dair; evlilik sayısı yüzde 10.7 oranında azalırken boşanma sayısı yüzde 37.3 oranında artmış.

Nafaka yasasının yeniden düzenlenmeye çalışıldığı bugünlerde çarpıcı bir veri de yalnız ebeveyn ve çocuklardan oluşan hane sayısının artışına dair. 2015 yılında toplam hane halklarının yüzde 7.8’i yalnız ebeveyn ve çocuklardan oluşurken, bu oran 2017’de yüzde 8.5’e yükselmiş. Bu oranın yüzde 1.8’i baba ve çocuktan oluşurken, anne ve çocuktan oluşan aile sayısı yüzde 6.7.

Bu konudaki çalışmalar, ailenin bütünlüğünün korunması, güçlendirilmesi ve sosyal refahın artırılmasına yönelik aile eğitim programlarının yaygınlaştırılması, aile değerleri, kuşaklar arası ilişkiler, psikososyal destek gibi araştırmalar yapılması olarak ifade edilse de görülüyor ki boşanmalar bunlara rağmen azalmıyor.


ŞİDDET GÖRMEZDEN GELİNİYOR
Ortaöğretimde nişanlılığın önünü açan yasal düzenleme yürürlükte. 18 yaş altı evliliklerde aile veya hakim izni uygulaması hâlâ geçerli. Üniversitelileri evlendirmek için çeyiz yardımı gibi maddi destek özendirmeleri yeni değil. Tüm bu uygulamalar sürerken “Boşanmaların nedenlerinden biri erken evlilikler, erken evliliği önlemek için de erkekleri de kapsayacak farkındalık çalışmaları yaygınlaştırılacak” denilmesi de tam bir ironi.

Boşanmaların nedenleri arasında aile içi şiddetten hiç söz edilmemesi, her gün gazete sayfalarından taşan kadına yönelik şiddetin görmezden gelinmesi, hiçbir istatistiki veriye yer verilmemesi ihmal ya da tesadüf değil. Aksine Erdoğan ve AKP iktidarının bu konuda yıllardır sergilediği duruşun bir ifadesi.

2019 yılında aile danışmanlığı ve uzlaştırma mekanizmalarının geliştirileceğine dair yapılan özel vurgu ise boşanmaları azaltmak adına, daha da zorlaştırılacağına işaret ediyor.


CAYDIRICI YAPTIRIM GÜNDEMDE BİLE DEĞİL
Ailedeki anlaşmazlıkların çözümünde ve yönetilmesinde aile üyelerinin etkili iletişim ve krizle baş edebilme, öfke, saldırganlık, problem çözme gibi konularda destek hizmetlerinin sürdürüleceği ifade edilirken kadın erkek ayrımı dahi yapılmamış. Oysa aile içinde öfke, saldırganlık denildiğinde akla gelen erkektir. Aile içi şiddette, uygulayan erkek, şiddeti gören kadın ve çocuklarken buna dair hiç söz söylenmediği gibi caydırıcı yaptırımlara dair de tek vurgu yok. Yöneticilerden cinsiyetçi müfredata, din adına konuşanlardan medyasına kadar kullanılan dilin ve söylemlerin, ailede ve sosyal yaşamda erkek şiddetini cesaretlendirdiğine ve önlenmesine dair de tek söz göremiyoruz.

Bunlar yok ama “Aile içi ilişkilerde eşitlikçi ve katılımcı yaklaşım desteklenmelidir” ibaresi iktidarın süsü olarak gideceği son nokta herhalde. Aile ne bir şirket, ne bir işyeri, ne de STK. Bu nedenle de ‘katılımcılık’ değil, tam hak eşitliği diyebiliriz yalnızca.

‘KONUKEVLERİ’ SAMİMİYETSİZLİĞİ
“Kadın konukevlerinin” çoğaltılması da programın hedefleri içinde belirtilmiş. 2002 yılından bugüne gelinen yer, bakanlığa bağlı 2 bin 697 kapasiteli, 110 kadın sığınmaevi. Belediyelere ait sığınmaevi sayısı 32 olup 725 kişilik kapasite ile sınırlı. Boşanmalar artmış, kadına şiddet artmış, çocuğa taciz artmış, işsizlik ve yoksulluk artmış ama kadın konukevi sayısı halen sınırlı. 16 yıl iktidar olup, elinde yüzlerce belediye bulundurmasına rağmen, bugüne kadar sayı, yaygınlık ve kapasitenin artırılmaması bundan sonra da yapmayacaklarının teminatı. Mevcut kadın sığınmaevi sayısı ile iktidar olanakları kıyaslandığında samimiyet testinden sınıfta kaldıkları ortada.
HER 4 GENÇ KADINDAN 1’İ İŞSİZ!
Kadınların işgücüne ve istihdama katılımlarını artırmaya yönelik hayata geçirileceği söylenen önlemlerin bu açıdan işe yarayacağını söylemek de mümkün değil.
2017 verilerine göre kadınların işgücüne katılım oranı yüzde 1.1 puan artarak yüzde 33.6 olarak gerçekleşirken istihdam oranı 0.9 puan artarak yüzde 28.9 olmuş. İşsizlik oranı ise 2016’da yüzde 13.7 iken 2017 yılında yüzde 14.1 e çıkmış. Gençlerde bu oran daha da yükseliyor; 15-24 yaş genç kadınlarda işsizlik yüzde 26.1 oranında.
2018 yılı, kriz sonrası rakamları ile, işsizliğin daha da artacağı bir gerçek. 

ESNEK ÇALIŞMA TUZAĞI
Kadınların istihdama katılımı konusunda “esneklikle güvence arasında denge sağlanması” gibi özellikle kadınları iknaya yönelik cümleler kuruluyor. Kadınlar için bunun karşılığının daha güvencesiz ve daha düşük ücretle çalışma olduğu biliniyor. Esnek, güvencesiz ve kayıt dışı çalışanlar ağırlıklı olarak kadınlar, gençler ve göçmenlerden oluşuyor.
Krizi gerekçe gösteren patronlar, esnek çalıştırma uygulamalarında zaten daha fütursuz davranmaya başladı. Kadınlar da bundan payını iktidarın desteği ile fazlasıyla alacaktır.
Esnek çalışma dayatmaları, kıdem tazminatının gasbedilmesi planlarıyla birlikte düşünüldüğünde, emeklilik hakkı kadınlar için hayal bile olamayacak.

KREŞE ALTERNATİF MODEL SIBYAN MEKTEPLERİ Mİ?
Programda kadınların işgücüne katılımının önündeki en önemli engellerden biri olarak kurumsal çocuk bakım hizmetlerinin yetersizliği tespiti yapılmış. Evet doğru, ya çözüm?
Çocuk bakım hizmetleri sunumunda kamu kurumlarına ve devlete görev biçilmezken, özel sektör teşvikleri ve alternatif modeller geliştirilmesi ‘çözüm’ olarak sunuluyor. Kamuda kreş bırakılmadı, belediye kreşleri pahalı ve sınırlı, özel kreşlerin fiyatı asgari ücretle yarışıyor. Bu durumda herhalde alternatif model, sayıları hızla artan sıbyan mektepleri!


İlgili haberler
GÜNÜN KARNESİ: 2002’den 2018’e AKP’nin Toplumsal C...

AKP’nin iktidara geldiği 2002'den günümüze kadınlarla ilgili veya toplumsal cinsiyet alanında üretti...

AKP, kadınlara başörtüsü dışında bir şey söyleyemi...

Akademisyen, Antropolog Ayşe Çavdar: Erdoğan kendisini kadınlara kader gibi sunarak ve AKP’yi de yok...

AKP Beyannamesinde kadınlar: ‘Reform’ dedikleri yı...

Görünen o ki Erdoğan’ın ‘Ahid Manifestosu’nda ‘yükü birlikte omuzlayacağız’ dediği kadınlara, AKP se...