Cumartesi’den kalan...
Cumartesi Anneleri umutlu ve dirençli bir mücadelenin çok özel bir yerinde duruyorlar. Bıkmadan usanmadan yakınlarını aramak, hiç ama hiç vazgeçmemek önlerinde saygı ile eğilmemize neden.

Bu cumartesi İstanbul’un orta yerindeki zulme tanıklık ettik hep birlikte. Televizyonlar göstermemiş olabilir, gazetelerin çoğu yazmadı belki. Ama hepimiz gördük, izledik, neredeyse tamamı ele geçirilmiş medya dışında da olanaklar var çünkü artık.

Cumartesi Annelerinden söz ediyorum...Tam 700 haftadır kayıp çocuklarını, babalarını, kardeşlerini arayanlardan. 700 hafta kaç yıl ediyor? 13.5 yıldır kayıplarını arayan yılmayan, usanmayan güzel insanlardan. Bu cumartesi de yıllardır yaptıklarını yapmak istediler, Galatasaray Meydanı’nda oturup kayıplarının fotoğraflarını taşımaktı tek istedikleri.

Ama yapamadılar, İçişleri Bakanının açıkladığı üzere bizzat Bakanlık tarafından yasaklandı demokratik hakları. Gaz, plastik mermi, itip kakma, hakaret, küfür her şeyi yaptılar. 82 yaşındaki Emine anneyi gözaltına almaya çalışmaya kadar götürdüler işi. Babasının nasıl öldürüldüğü devlet görevlilerinin yargılandığı dava ile açık ve net olan Hrant Dink’in oğlunu gözaltına almak için delirmişçesine saldırdılar.


Bunların hepsini o gün orada olmayanlar, ülkenin farklı şehirlerinde olanlar gördük, izledik, okuduk. Belki bir Türkiye klasiğiydi bu yaşananlar bir yandan. Gösteri hakkına tahammülsüzlük, fikirleri ifade etmeye engel olan o devlet geleneği... Yüzlercesine tanıktır bu ülke, işçi direnişinden, ev yıkımına, çevre mücadelesinden, üniversite öğrencisine kadar hak aramak isteyen herkes tanık olmuştur, yaşamıştır bizzat. 

Asıl cumartesi gününden sonra yaşananlar daha korkunç sanki. Annelere, o alanda yaşananlara ilişkin İçişleri Bakanının yaptığı açıklama neyin içerisinde olduğumuzu bir kez daha son derece sert bir şekilde gösterdi hepimize. Bakan Soylu yargısız infazları, gözaltında kayıpları savundu ve “devlet düşmanlarına” yaptıklarının arkasında durdu.

Yaptığı açıklama uzunca bir zamandır hiçbir devlet yetkilisinin yapmadığı bir açıklama idi. Kimse gözaltında kayıplara sahip çıkmamıştı nicedir. Devlet 90’ların yöntemlerini sahiplenmemişti epeydir. O dönem karanlık ve hatta hesaplaşılması gereken bir dönem olarak lanetlenmişti hatta zaman zaman.

Ama şimdi “devlet yargısız infaz yapar, insanları gözaltında kaybeder” demekten çekinmediklerini ifade ettiler. Bu ne demek farkında mısınız? Nasıl bir tehlike hissedebiliyor musunuz? Ülkede hiçbir yurttaşın güvende olmaması anlamına geliyor bu. Politik mücadele veren biri olmanıza gerek yok hatta. Basit bir mahalle kavgası için mahalle karakoluna gidip bir daha çıkamayabilirsiniz. Fabrikanız ekonomik kriz nedeniyle kapandığında, aylardır alamadığınız ücretiniz için fabrika önünde beklerken işkenceye uğrayabilirsiniz. Eşinizden şiddet gördüğünüz için başvurduğunuz polisler size şiddet uygulayabilir. İçişleri Bakanı açıkça ifade etmiştir ki devletin kolluk kuvvetleri işkence yapabilir, şiddet uygulayabilir, kayıtsız gözaltı olabilir… 

Cumartesi Anneleri yıllar yıllar önce eylemlerine başladıklarında çocuklarına kavuşmak dışında başka bir şey yapmak istediler. Başkalarının hayatlarını kurtarmaktı dertleri. Kendi başlarına geleni hiçbir annenin, eşin, kardeşin yaşamasını istemediler. Gözaltında kayıp dönemi birden kesildi ise Cumartesi Annelerinin mücadeleleri sayesindedir. Ne kadar çok hayat kurtardılar kim bilir…

Cumartesi günü bu mücadeleye saldırdılar aslında. O yüzden çok hınçlıydılar, o yüzden çok pervasızdılar. Bir de çok kalabalık olmasına öfkeliydiler galiba, uzunca bir zaman her türlü zulme rağmen insanların dağılmamasıydı onları delirten.

Şimdi hem bu şiddetin hem de insanlık suçu olan işkencenin arkasında duruyorlar. Dahası bu yöntemlere sahip çıkarak bir işaret de veriyorlar. Tansu Çillerli, Mehmet Ağarlı seçim kampanyasının sonuçlarını işte görmeye başladık. Ülkeyi daha da karanlığa götüreceklerini daha açık nasıl ifade edebilirlerdi ki.

Lütfen “Cumartesi Annelerinden bize ne” demeyin, şu “devlet düşmanı” yalanına inanmayın... Emin olun ki bir ülkede hukuk yok olursa, işkence insanlık suçu yerine övünülecek bir şey gibi adlandırılırsa bundan herkes zarar görür. O yüzden bu mesele sadece solcuların, sosyalistlerin meselesi değil, bütün bir halkın, kocaman bir ülkenin sorunu.

Cumartesi Annelerini tehdit ederek, onlara işkence ederek bu topraklarda yaşayan herkese ayağınızı denk alın diyorlar. Eleştirmeyin, itiraz etmeyin, karşı çıkmayın. Peki bu nasıl olacak, mümkün mü? Yaşanan haksızlıklara, yapılan zulme, açlığa, yoksulluğa ne kadar sessiz durabiliriz ki?

Galiba bunu biliyorlar ve hissediyorlar. Bu sessizlik bitecek anlıyorlar, fısıltılarla konuşmalar giderek yükselecek. Onu engellemek bütün dertleri.

Cumartesi günü de öyle oldu işte, binlerce insan ayaktaydı, birbirlerine sahip çıktılar, zulme boyun eğmediler. Büyük bir protesto gelişti, itirazlar, eleştiriler, bu kadar da olmaz demeler. Sessizlik isteyen iktidar mutlu olmadı tabii ki…

Cumartesi Anneleri umutlu ve dirençli bir mücadelenin çok özel bir yerinde duruyorlar. Bıkmadan usanmadan yakınlarını aramak, hiç ama hiç vazgeçmemek önlerinde saygı ile eğilmemize neden. Her zaman yanlarındayız, hep onlarlayız… Çünkü insan olmak bunu gerektiriyor…

İlgili haberler
Cumartesi Anneleri: Bizi bayramsızlığa mahkum etti...

Cumartesi Anneleri bayramda da ‘adalet’ için buluştu. Anneler “Her sevincin eksik ve buruk yaşandığı...

CUMARTESİ ANNELERİ ÇAĞIRIYOR: Kaybedenlerin peşind...

Analar oğullarına kavuşmadan, adaleti bu ülkede göremeden göçüp gittiler. 23 yıldır süren bu mücadel...

Cumartesi Anneleri’nin 700. haftasına polis saldır...

Cumartesi Anneleri’nin 700’üncü hafta eylemi İçişleri Bakanlığı tarafından yasaklandı. Galatasaray M...