Çocuklar için korunaklı, güvenli bir hayat mümkün!
Günlerdir gündemimizde olan çöp evde bulunan 9 yaşındaki çocuğun yaşadıklarından çıkartacağımız sonuçlar, sorunlar ve sorumluluklarımız neler; SES Denetleme Kurulu Üyesi Aylin Akçay yazdı.

Günlerdir bir evde kilitli tutulan çocuğun yaşadıklarını konuşuyor, gelişmeleri okuyoruz. Bir çocuğun maruz kaldığı bunca şey karşısında ne kadar olabilirse o kadar öfkeyle, çaresizlikle, umutsuzlukla, çokça isyanla doluyuz bir kez daha.

Çokça zamandır çocuk istismar vakaları karşısında anlık, duygu yoğun, keskin ve geçici olarak verilen tepkilerin sistematik bir çocuk koruma sistemi talebi ve mücadelesine dönüşmesi gerektiğini konuşuyoruz. İstisnalar elbette var olmakla birlikte yaygın olarak olayın boyutuna (!), istismarın vahşetine (!) göre verilen tepkinin arttığı ya da azaldığı, hissedilen duyguların dışa vurulduğu, çoğunlukla istismarı gerçekleştiren bireylerle sınırlı olarak lanetlerin ifade edildiği ve en ağır cezaların istendiği bir tepkisellikle karşılanıyor istismar. Hatta duygu yoğunluğunun ve bunu ifade etme arzusunun istismara uğrayan çocuğun haklarının önüne geçtiği çokça örnek yaşıyoruz; çocukların kişisel bilgilerinin, görsellerinin, çocukların yaşadıklarının detaylarının çocuklara zarar verecek şekilde paylaşılması bunun en yaygınlarından. Tüm bunların değişmesi, istismar vakalarına verilen toplumsal tepkinin yeni çocuk hak ihlallerine dönüşmemesi, toplumsal tepkinin mücadeleye dönüşerek çocuk koruma sisteminin iyileştirilmesine dayanak olabilmesine acilen ihtiyacımız var.

Bir çocuğun ihmal/istismara uğradığı her örnek çocuk koruma sistemindeki boşluklara işaret eder. Çocuk koruma sisteminin bir ya da daha fazla yerinde eksiklik oluşmuştur ki çocuk korunamamış ve istismara uğramıştır/istismarın fark edilmesi gecikmiştir. Bu gerçekten yola çıkarak, her örneği bu boşlukların tespit edilmesi ve sistemin geliştirilmesi yönünden ele almakta fayda var. Örneklere hem çocukların korunmasından sorumlu kurumların hem de istismarın önlenmesi için mücadele edenlerin bu şekilde ele alması gerekir.

Günlerdir gündemimizde olan 9 yaşındaki çocuğun yaşadıklarından çıkartacağımız sonuçlara, sorunlara ve sorumluluklarımıza da bu acil ihtiyaçtan bakarak ilerleyebiliriz.

ÇOCUK İZLEM SİSTEMİ İYİLEŞMELİ, ÖNÜNDEKİ ENGELLER KALDIRILMALIDIR

Çocuğun bakım ve korunması ebeveyn tarafından gerçekleşmekle beraber çocukların ebeveyn istismarı da dahil her tür ihmal-istismardan korunma hakkı vardır ve bu sorumluluk kamu kurumları tarafından sağlanmalıdır. Çocuğun korunabilmesi için de çocuğun iyilik halinin takip edilmesi, herhangi bir ihmal-istismara uğrama riskinin fark edilebilmesi ve riskin ortadan kaldırılması gerekir. Risk ve istismarın erken fark edilip müdahale edilebilmesi için çocuğun anne karnından 18 yaşına kadar devlet kurumları tarafından sürekli izleminin yapılması, yani çocuğun ve bakım verenlerin durumlarının ve ihtiyaçlarının düzenli olarak her açıdan değerlendirilmesi ve ihtiyaçların karşılanması, çocuğun iyiliğinin güvenceye alınması gerekir. Türkiye’de yasal olarak bu izlem mekanizması tanımlıdır, yani vardır. Ancak uygulamayla ilgili ciddi eksikler bulunmaktadır. 0-2 yaş arası dönemde bu izlem Sağlık Bakanlığı tarafından (aile hekimlikleri aracılığı ile) okul yaşına geldikten sonra ise okullar, yani Milli Eğitim Bakanlığı tarafından gerçekleştirilir. Kaymakam, vali, muhtarlıklar gibi mülki amirlerin de çocukların takibinde sorumluluğu bulunur. Bu sürelerin tamamında Sosyal Hizmet Merkezleri çocuklarla ilgili tespit edilen durumlara müdahale ve diğer kurumlarla işbirliğinden sorumludur. Bu izlem sırasında çocuklarla ilgili riski, istismarı, vs. fark edenler durumu adli kurumlara bildirmekle görevlidir.

İzlem sistemi eksiksiz çalışmalı ve 9 yaşındaki bir çocuğun yaşadıkları bu kadar süre devletin bilgisi dışında kalmamalıydı. Olayla ilgi yazılanların bazılarında da yer alıyor; 9 yaşında bir çocuğun okulda olması gerekiyor. Evet, eğitimin zorunlu olduğu yaşta çocuğun neden okula devam etmediği sorgulansa ve takip edilse çocuğa çok daha erken ulaşılabilirdi. Bu nedenle çocuğun durumundan Milli Eğitimin de sorumluluğu var. Okulun çocuklar için anlamı sadece eğitim değil, okul çocuğun korunmasında son derece kritik bir işleve sahip. Okulun bu izlem ve koruma görevini yerine getirebildiği durumlarda çocukların yaşadıkları çok daha erken tespit edilebiliyor ve müdahale edilebiliyor. Bu nedenle izlem sisteminde Milli Eğitim Bakanlığında yaşanan eksiklikler, bu eksiklerin nedenlerinin tespiti ve giderilmesi öncelikli taleplerden de biri olmalı. (Bu eksiklere, nedenlere ve karşılaşılan sorunlara yönelik yapılan birçok çalışma, çalıştay, sempozyum vb. var.)

Çocuğun yaşadıklarında sadece okul sistemi değil eksik kalan. Daha geriye gidersek çocukla ilgili izlem ve destek ihtiyacının çok daha erken zamanlarda ortaya çıkmış olduğu çok açık. Çocuğun yaşadıklarıyla ilgili çok çeşitli iddialar basında yer almakla birlikte (her bir iddia gerçekliğine göre kamunun ayrı sorumluluklarına ve ayrı eksikliklere işaret eder) detaylar yapılacak sosyal incelemede ve adli süreçte ortaya çıkacaktır. Ancak belirli olan şey, çocuğun çok erken yaşlardan itibaren (bir buçuk yaş) anneden ayrı olduğu, anne ile bağının olmadığı, belirli bir süre anneanne sonra da teyze bakımında olduğu; annenin şiddet nedeniyle eşinden ayrılmış olduğu, babanın çocuk ve anne ile iletişiminin olmadığıdır. 1 buçuk yaşından itibaren ebeveyn bakımında olmayan bir çocuğun durumunun ve ihtiyaçlarının özel olarak değerlendirilmesi ve takip edilmesi gerekirdi. Erken yaşlarda ebeveynlerin ikisinden de ayrı olmak özel bir inceleme ve desteği (hem çocuğun desteklenmesi, hem bakımı gerçekleştirenlerin değerlendirilmesi ve desteklenmesi, hem de ebeveynlerle çalışma yapılarak çocukla ilişkinin değerlendirilmesi vb.) mutlaka gerekli hale getirir, belli ki böyle bir takip gerçekleşmemiştir. Annenin şiddet nedeniyle eşinden ayrılmış olması ise anne ve çocuğun ihtiyaçlarının bu açıdan da özel olarak değerlendirilmesi gerekliliği doğurur, ancak yine buraya dair de bir takip olmadığı anlaşılmaktadır. Bu süreçlerin takibi yapılabilse idi çocuğun ve dahi annenin ihtiyaçları daha erken fark edilip müdahale edilebilirdir. Dolayısıyla, çocuklar için hayati öneme sahip olan çocuk izlem sisteminin çeşitli basamaklarında ciddi sorunlar/eksikler olduğu ve bunların acilen giderilmesi gerektiği açıktır.

Anneyle ve teyzeyle ilgili diğer iddialar da (psikiyatrik bozukluk, kaçırma vb.) önemli iddialardır. İlgili kurumlar gerekli tespitleri yaptığında netleşecektir. Bu yazı açısından önemli olan bu iddiaların durumu değildir. Bu yazı kapsamında iddialarla ilgili söylenecek olan şudur ki, çocuğu erken süreçlerde sarmalında almış bir izleme ve uyarı sistemi zaten bu gibi durumlara karşı da etkin şekilde harekete geçmiş olabilirdi.

Bu eksikliklerin tespiti birçok şeyle birlikte şu açıdan önemli: Bireylere değil, sisteme odaklanacağımız bir konu çocuk istismarının önlenmesi. Çocukların her koşulda gözetileceği, korunacağı ve sarmalanacağı bir sistemi kurmak zorundayız. Yoksa her istismar vakasından sonra sadece istismarı uygulayan bireylere lanetler yağdırmak, ne kadar cani vb. olduklarından bahsetmek, en yüksek cezayı istemekle sınırlı kalmak çözüm için yetmez.

TOPLUM SORUMLULUĞU

Bu olay örneğinde vurgulanan konulardan biri de çocuğun yaşadığı mahallede muhtar ve komşuların sorumluluğu. Çocuğun yaşadığı yerdeki çevresinin de en azından bir yıldır çocuktan ve yaşadıklarından haberdar olmayışı, olmuş ise de çocuk için bir girişimde bulunmamış olması ve çocuğun yaşadığı gerçekliği değiştirememiş olması da tabii ki, bugün toplumdaki ilişkilerin geldiği nokta açısından önemli bir gösterge. Bunun elbette çok çeşitli nedenleri olabilir. İnsanların çocuklar başta olmak üzere yanı başında olana ilgisi; dayanışması, sorumluluk duyması başka konularda olduğu gibi istismarın önlenmesinde de önemli bir faktör. Bunların işler hale gelmesi de el birliği ile hayata geçireceğimiz mekanizmalar olsa gerek.

BİR ÖRNEK BİLE SİSTEMİ DEĞİŞTİREBİLİR

Çocuk koruma sisteminde yaşanan tek bir olay bile sistemin eksiklerinin tespiti ve çözümünde belirleyici olabilir. Her istismar olayına nerede eksiğimiz var, neyi değiştirmeliyiz diye bakan bir uygulamaya ve her olaydan nerede eksiğimiz var-ne talep etmeliyiz diye bakan bir mücadeleye ihtiyacımız var.

Çocuk koruma sisteminde uygulamadaki eksiklere dair yapılmış onlarca çalışma ve değerlendirme var, sonuç çıkarmamız gereken onlarca örnek var. Hepsinden yararlanarak etkin bir izleme, erken uyarı, etkin bir çocuk koruma sistemini oluşturmak zorundayız. Sendika olarak 2019 yılında diğer çocuk örgütleri ve meslek örgütleri ile Çocuklar İçin Hep Birlikte Girişimi olarak gerçekleştirdiğimiz çalıştay sonuçları da bu açıdan önemli değerlendirmeler içeriyor. Tüm yapılan çalışmalardan da yararlanılarak talepler gözden geçirilmeli ve sistem iyileştirilmeli.

Fotoğraf: Şehlem Kaçar-csgorselarsiv.org