Sakarya’nın Hendek ilçesinde, 7 işçinin hayatını kaybettiği, 128 kişinin yaralandığı havai fişek fabrikası patlamasına ilişkin açılan davanın ikinci duruşması Sakarya 1’inci Ağır Ceza Mahkemesinde başladı. Davada 5’i tutuklu olan 7 sanık hakkında 2 yıl 8 aydan 22 yıl 6’şar aya kadar hapis cezası isteniyor.
Sabahın erken saatlerinde adalet talebiyle adliyeye gelen patlama mağdurları duruşma öncesinde bir açıklama yaptı.
İlk duruşmada patlamada hayatını kaybedenlerin yakınlarının ve yaralananların duruşma öncesi yapmak istediği yürüyüş polis tarafından engellenmiş; aileler salonunun küçük olduğu gerekçesiyle salona alınmamış, yalnızca az sayıda kişinin salona girmesine izin verilmişti.
SANIK YAŞAR COŞKUN PATLAMANIN SABOTAJ OLDUĞUNU İDDİA ETTİ
Duruşmada söz alan fabrika sahibinin oğlu tutuklu sanık Yaşar Coşkun, savunmasında skandal ifadeler kullandı. Mağdur rolüne soyunan Coşkun işyerinin mevzuata uygun olduğunu, patlamanın sabotaj sonucu gerçekleştiğini iddia etti.
Coşkun, haklarında "yalan yanlış" haberler yapıldığını iddia ederek "Yaklaşık yarım asırdır bu işi yapıyoruz, ben üçüncü kuşağım. Türkiye’de patlayıcı madde yapmak kolay değildir. Tüzüğe ve Avrupa standartlarına uygun olarak bu işi yaptık" sözlerini sarf etti.
Yaşar Coşkun, "Sanki bizim orada her gün kaza oluyormuş gibi lanse edildi. Bana sanki teröristmişim gibi davranıldı. Ben saygın bir iş adamıyım. Ne kadar düzenli olduğumuzu Türkiye’de herkes bilir, iş kolumuzda da dünyaca tanınırız" diyerek 7 işçi hiç ölmemiş gibi konuştu.
Patlamanın sabotaj olduğunu iddia eden Coşkun, "Patlama olduğunda ben de fabrikadaydım. Bu olayın sabotaj olacağını ilk andan itibaren söyledim. Ben nerede ne zaman patlama olacağını bilirim. İlk günden beri bunun sabotaj olacağını söyledim, savunuyorum. İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu'ya da bunu söyledim. Sanki uzaktan bir kumanda ile kurulmuş, patlatılmış. Fabrika 2009-2010 yıllarında sabotaj listesindeydi, ihbarı alınmıştı" diyerek mağdur rolüne soyundu.
'KAÇAK YAPILARIN OLDUĞU DOĞRU AMA RUHSAT ALACAKTIK…'
İddianameyi kabul etmiyorum diyen Yaşar Coşkun ifadesine şöyle devam etti:
"Türkiye’de havai fişekten anlayan bilirkişi yoktur. 3 senede bir ruhsat gözden geçirilir, yenilenir. Bizim fabrika çok stratejik bir fabrikadır. Savaş çıksa devlet gelip burada üretim yapabilir. Çin Mahallesi denilen yer havai fişek laboratuvarlarının olduğu yer. Burası fabrikaya aittir, ayrı bir yer değildir. Doğrudur 3 tane kaçak yapı var. Tehlikeyi azaltmak için o binaları yaptık. İnşaat ruhsatı yok ancak ruhsat alacaktık. Raporlar abartılı hazırlanmış. 30 metre kare kaçak yapımız var, onun dışında her yer mevzuata uygun. Mevzuata uygun olmasa ruhsat verirler mi? Valiliğin soruşturma açması lazım. Böyle bir şey mümkün mü, sürekli denetlenen bir firmayız. İşçilere sürekli baskı yaptığımız söyleniyor. Üretimin standardı var. 30 yıl önce neyse şimdi de öyle, işçilerin çalışması standart düzeydedir. İşçi ile muhatap olmayız biz, onları sıkıştırdığımız da yok.
İşçilere yanmaz kıyafet ve antistatik verilmediği söyleniyor. Her bölümün ayrı kıyafeti vardır, herkese verilmez tabii. Fabrikada kendi kafamıza göre bir şey yapamayız, hepsi mevzuata uygundur ve denetlenir. İş güvenliği uzmanımıza eğitimlerin verilip verilmediğini sorabilirsiniz. Her zaman belirli periyotlarda eğitimlerimiz yapılır. Eğitimlerin A sınıfı uzman tarafından verilmesi gerekiyor ama Türkiye’de A sınıfı iş güvenliği uzmanı olmadığı için B sınıfı iş güvenliği uzmanı onların yerine geçiyor.
Bizde standart her şey bir plana göre çalışılır. Kimseye daha fazla çalışın baskısı sıkıştırması yok. Varsa da ustabaşı yapmıştır ama öyle bir şey yok. Bizim orada kafamıza göre bir şey yapma şansımız yok her şey mevzuata göre. Fabrikamıza yönelik hiçbir iddiayı kabul etmiyorum hepsi asılsız. Cumhurbaşkanı beni niye aramış diye bile haberler yapıldı. Benim siyasetle işim yok ben iş adamıyım. Biz vergimizi ödedik pandemi sürecinde bile istihdam sağladık. 60 70 kişi eksik bile çalıştık pandemi sürecinde."
TUTUKLU OLMASA MAĞDURİYETLERİ GİDERECEKMİŞ
Skandal ifadelerine devam eden Coşkun, tutuklanmış olmasa mağduriyetleri gidereceğini iddia etti. Daha önce MÜSİAD (Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği) şube başkanı olduğunu ve dışarıda olsa mağdur olan herkesi işe sokacağını söyleyen Coşkun, "Ben 8 buçuk aydır tutukluyum bunun kimseye faydası yok. Ben dışarıda olmalıyım ki mağduriyetleri giderelim. En büyük mağdur benim burada. İşçi arkadaşlar da verdikleri ifadelerde biraz daha dikkatli olsunlar bu nedenle. Havai fişeği Türkiye’ye biz tanıttık, Sakarya'nın bir değeriyiz biz. İşçilere bizlerin nasıl kişiler olduğumuzu sormanızı isterim" dedi
'DENETİMLERDEN HABERİMİZ OLUYORDU'
Mahkeme Başkanının "Denetimlerin öncesinde haberiniz olduğu, ortamı düzenlediğiniz iddialarına dair ne söyleyeceksiniz?" sorusuna karşılık Yaşar Coşkun denetim öncesinde haberdar edildiklerini itiraf etti: "Çalışma Bakanlığından gelindiğinde arıyorlardı, 'Bu evrakları hazırlayın, haftaya geleceğiz' diyorlardı. Şimdi de İçişleri Bakanılığı koronavirüs denetimi yapıyor, öncesinden duyuruyor yapacağını. Bizim de öyle denetimler öncesinde haberimiz oluyor."
Mahkeme Başkanı'nın "İSG Uzmanı Aslı Bozkurt, yöneticilerin baskısıyla işçiler fazla üretim yapıyormuş. Bununla ilgili bilginiz var mı?" sorusuna yanıt veren Coşkun, "Fazla üretim varsa o da işçilerin inisiyatifindedir, böyle bir baskı yapılmadı. Ayrıca patlamalar bu alanlarda yaşanmadı, saptırmayalım. Bilirkişiler çok bilen kişiler değil galiba. Bilirkişikere de bilirkişi raporu yapılması lazım. 2009, 2010, 2011, 2014'te kaza oldu işyerinde, onları hatırlıyorum. Ölen ve yaralananları da hatırlıyorum. Son patlamada 128 kişi yaralandı, hastaneye giden herkes yaralı sayıldı" diyerek bu konuda da sorumluluğu olmadığını öne sürdü.
PATRON VE DENETLEYİCİ KOL KOLA
Duruşmaya verilen aranın ardından söz alan fabrikanın sahiplerinden ve Yaşar Coşkun'un babası olan Ali Rıza Ergenç Coşkun, hakimin "fabrikada barut üretildiği" iddilarını sorması üzerine "Keşke barut yapabilseydik, yapsaydım havai fişeği bırakırdım. Yaşar Çin'e gitti baktı, yüksek fiyatı vardı. Hiç barut üretmedik" dedi. Ancak Coşkun'un aksine fabrikada çalışan işçiler barut üretiminin denendiğini ifade etmişlerdi.
Denetlemelerin öncesinde haberdar edilip edilmediklerinin sorulması üzerine Ali Rıza Ergenç Coşkun da haberdar edildiklerini, hatta denetleyicileri kendilerinin araçla aldığını söyledi. Coşkun, "Ankara'dan gelen denetim haber veriyordu. İzmit’te Şubeleri vardı, arabayla gidip biz alıyorduk hatta. Bu yalnız bize değil, Türkiye’de genel" ifadelerini kullandı.
SANIK AVUKATI 'FITRATINDA VAR' DİYEREK CİNAYETİ MEŞRULAŞTIRMAYA ÇALIŞTI
Daha sonra söz alan sanık avukatlarından Mehmet Mangıroğlu, kazaları ve cinayetleri olağanlaştırmaya çalışarak "Maalesef işin fıtratında var. 30 yıldır bunu gördüm. Önceki kazalarda anlaşarak helalleştik, bu kazada da helalleşmek istedik, 250 bin lira değerinde ev vermek istedik ama akıllarını çelenler oldu. Müvekkilim Ali Rıza Beyin işyerinde fiilen bir çalışma durumu yoktur. Kendisinin bu olaylar nedeniyle sorumlu olmaması kanaatini taşıyoruz" diyerek skandal ifadelere yenisini ekledi.
Söz alan tutuklu sanık Hasan Ali Velioğlu, "33 senedir bu firma ile çalışıyorum. Pazarlama işi yapıyordum, uzun yola gidiyordum. Ali Rıza ağabey bana 5-6 sene bir oda verdi, gel fabrikada çalış dedi. Pazarlama işi yapmaya devam ettim, işçi alımı yapıyordum. Benim Çin Mahallesi ile işim yoktu. Orasıyla Ahmet ilgilenirdi, ben oraya karışmıyordum. Geziyordum, kaytaran görürsem müdahale ediyordum. Günlük üretim sayısı vardı, depolandıktan sonra satış işini ben yapıyordum. Doğu hariç Türkiye’nin her yerine satıyorduk. Barut üretimi yapılmıyordu" dedi.
Velioğlu savunmasında işçilere fazla üretim yapma konusunda baskı yapılmadığını iddia etti. Velioğlu, "Günlük sayısı bellidir kişiye göre, o mal çıkar" ifadelerini kullandı.
"Ben talimat vermem, gezerim. Eksiklikleri ustabaşına söylerim, onlar talimat verir" diyen Velioğlu devamında şunları söyledi: "Ben Ali Rıza Ergenç Coşkun ve Yaşar Coşkun'dan talimat alırım. Benim üstümde fabrika müdürleri var. Üretimin devamı ve işçi alımında ve çıkartmada patronlara sorarım. Ali Rıza ağabey işçi de çıkarmaz zaten."
'BİZ DE PERİŞANIZ, ÇOCUKLARIMIZ PERİŞAN'
Tutuklu sanıklardan Erşan Öztürk ise, "Ben 30 senedir fabrikada çalışıyorum. İlkokul mezunuyum, vasıfsız bir ustabaşıyım. Maytap, torpil, havai fişek ve kağıt sarma bölümleriyle ilgileniyorum. Olay meydana geldiği esnada idari bina önünde çim biçiyordum. Şiddetli bir patlama sesi geldi. Patlamanın meydana geldiği bölgede benim hiçbir sorumluluğum yok. Orasının sorumluları Çinli, suçsuzum" dedi. Öztürk, "Dışarıda ailem, çocuklarım perişan" dediği sırada davayı izleyen işçilerden biri "Biz de perişanız, çocuklarımız perişan" diyerek tepki gösterdi.
Öztürk devamında, "Herkes elini vicdanına koysun. Kendi halimde bir insanım ben. Kötü bir insan olsam 30 sene burada çalışamazdım. Çocuklarımın rızkı için çalışıyordum. Bir kızım okuyordu, ben 8,5 aydır burada olduğum için çalışmaya başlamış" diyerek yaşadıklarını anlattı.
Öztürk, "Benim ilgilendiğim bölümlerde önlük, eldiven ve ayakkabı veriliyordu. Diğer bölümlerde yanmaz malzemeler kullanılıyordu. İşyerinde Hasan Ali Velioğlu bir hata ve eksik gördüğü zaman gerekeni yapıyordu. Hasan Bey idari binada oturuyordu. Pazarlamacı, işçi alım çıkarma yapıyordu. Çin Mahallesine çok nadir gidiyordum, öylesine. Oradan Çinli ve Ahmet sorumluydu. Barut üretimi yapıldığına dair bir bilgim yok. Haddinden fazla üretime dair öyle bir şeye şahit olmadım. Benim üstüm Hasan Bey. Ben bölüm şeflerinin başıyım" dedi.
Fabrikanın kimyageri Asiye Angın savunmasında şunları söyledi: "Eskiden öğretmenlik yapıyordum. Fabrikaya kimyager olarak girdim. Fabrikanın üst kısmında kalan bölümleri dolaşıyordum, sorumlu mesül müdürdüm. 2013 yılında kimyager olarak başladım. 2014 yılında patlama meydana geldi, sorumlu müdür görevden alındı. Biz Ahmet bey ile kağıt üzerinde sorumlu müdür olduk."
"Hasan Ali Velioğlu 'fabrikada kuş uçmasın' dese kuş uçmaz, bütün sorumluluk ondadır. Bizim sorumluluğumuz kağıt üzerindedir" diyen Kimyager Asiye Angın, "Pandemi sürecinde eğlence mekanları kapalı olduğu için ürünler depolarda bekliyordu ama ne kadar vardı bunu bilmiyorum" ifadelerini kullandı.
BARUT ÜRETİMİ İTİRAF EDİLDİ
Asiye Angın, fabrikada barut üretimi yapıldığını söyledi: "Barut üretimi ile ilgili Ali Rıza Bey Çinli çalışanla birlikte bunun kararını almıştır. Ali Rıza Bey bana bir şey sormadı zaten. Barut üretimini bizzat gördüm. Sıfırdan barut üretimi vardı. Bu süreç 1 ya da 1,5 sene oldu. Bize bilgi verilmez, fikrimiz alınmazdı. Ne kadar üretimi yapıldığına dair bilgim yok. Depolanması 'Yeşil Depo' denilen yerde yapılıyordu." Sorumlu Mesul Müdür Asiye Angın'ın fabrikada barut üretimine dair itirafı salonda alkışlarla karşılandı.
'TÜZÜĞE AYKIRI ŞEKİLDE FAZLA DEPOLAMA YAPILIYORDU'
Angın, "Çin Mahallesi denilen bölgenin ruhsatı yok. Biz işe başladığımızda burası vardı. Bizden sonra yapılan bir yapı değil, o yüzden neden ruhsatsız yapıldığını bilmiyorum. Tüzüğe aykırı şekilde fazla depolama yapılıyordu. İşçi alımlarıyla ilgilendiğim söyleniyor ama sadece benim ilgilenmem form doldurmak. Form geldikten sonra Hasan Ali Velioğlu ile görüşür, alınacaksa alınırdı. Son söz onlardadır. Ali Rıza Bey şu kişiyi işe alın dediğinde alınırdı. Ben geldiğimde okuma yazma bilmeyen işçiler de çalışıyordu. Hasan Ali Velioğlu bize tutanak tutun derse tutardık, tutmayın dediğinde tutmazdık. Denetime benden başka Hasan Ali Velioğlu, Ali Rıza bey ve Yaşar bey varsa onlar da katılırdı. Çin Mahallesine gidilmiyordu, orasının bilinmesi istenmiyordu."
"İSG Uzmanı Aslı Bozkurt işçilere tane tane anlatıyordu, sorumluluklarını yerine getiriyor, aksaklıkları söylüyordu. Yazdığı aksaklıkları Hasan Ali Velioğlu'na bildiriyordu. Gelen müfettişler deftere baktığında bunları görebilir" diyen Angın, Hasan Ali Velioğlu'nun arada, "Çok riskli şeyleri yazma" dediğini anlattı.
Angın, barut üretimi için Çin'den iki makina getirildiğini söyledi.
Angın aynı zamanda maaliyeti sebebiyle alınmayan önlemlere dikkat çekti: "12 bin 500 TL'lik Exproof Pervane maliyeti nedeniyle alınmadı. Bu tür alımlar Yaşar Beyin yetkisindedir. Yaşar Bey alınmasını istemedi."
AİLELER SANIK AVUKATINA TEPKİ GÖSTERİNCE DURUŞMAYA ARA VERİLDİ
Sanık Avukatı ve Sakarya Baro Başkanı Abdürrahim Burak'ın konuşmasına aileler tepki gösterince duruşmaya 10 dakika ara verildi.
Aranın ardından yeniden başlayan duruşmada savunmasına devam eden Asiye Angın, "Valilik, İçişleri Bakanlığı ve ilgili müdürlükler denetimleri yapıyor. Ben bu denetimlerin üzerine bir bildirimde bulunmam. Kredi ile ev aldım, çalışmaya mecburdum. Yılmadım, uyarılarımı yaptım" dedi.
İSG UZMANI: ÇİN MAHALLESİNE BİR YA DA İKİ KERE GİTTİM
İSG Uzmanı Aslı Bozkurt savunmasına, "Özdemir OSGB bünyesine bağlı olarak Coşkunlar firmasında kısmı olarak çalışmaya başladım. Fazla malzeme ile çalışılması, koruyucu ekipman mevzusu Çin Mahallesinin de sorunuydu. Ali Rıza Bey ifadesinde '1 kilogram ile ne olur, İSG Uzmanı ne bilir, biz yıllardır böyle çalışıyoruz' diye fazla malzeme ile çalışıldığını belirtmiştir" sözleriyle başladı.
Bozkurt, "22 Mayıs tarihinde istifa ettim. Fabrikada iş sağlığı ve güvenliği kültürü olmadığını beyan ettim. İstifadan sonra 14 günlük yıllık izne çıkartıldım. 30 Haziran itibariyle tamamen ilişiğim kesilmiştir. Benim işi durdurma yetkim yoktur. Yönetmelik gereği 3 müfettiş işi durdurabilir. Kısmi zamanlı olduğum için ise emir ve talimat yetkim de yoktur" dedi.
Bozkurt, "İşçilerin ifadesinde görebilirsiniz, bütün işçilerin eğitimlere katılması gerekirken hepsi katılmazdı. Çünkü üretim her zaman ön plandaydı. Bir gün ben işyerine habersiz gittiğimde güvenliği arayarak, 'Aslı Hanım gelmiş, neden haber vermedin' diye çıkıştı. Ben de buna dikkat edileceğine fabrikada iş güvenliğine dikkat edilmesi gerektiğini söyledim" ifadelerini kullandı.
"Benim için her zaman iş güvenliği önemliydi. Patlamayla ilgili hiç bir ihmal ve kusurum yoktur" diyen Bozkurt, "Ben Çin Mahallesine ya bir ya da iki kere gittim. Bana o alanı hiç göstermediler. İşverenim görev tanımında o bölgeyi bana göstermedi" dedi.
Müşteki avukatı noter onaylı defterin iddianamede yer almamasını sordu. Aslı Bozkurt, noter onaylı defteri patlama sonrası fabrikaya gidip savcıya teslim ettiğini söyledi. Bozkurt, "Ama o defterin sonrasında başına neler geldi hiç bilmiyorum. Hasan Ali Velioğlu noter onaylı deftere yazdıklarımdan hoşlanmazdı" dedi.
'ÇİN MAHALLESİ PİSTİ, TOZLUYDU, TEHLİKELİYDİ AMA RAHATTI'
Sorumlu Müdür Ahmet Çağırıcı'nın savunmasına geçildi. Çağırıcı, "2013 yılında burada kimyager olarak işe başladım. 6 ay askerlik yapıp geri döndüm. 2014'ün Aralık ayında yaşanan ölümlü kazada Ali Rıza ve Yaşar Coşkun bana sorumlu müdürlük teklif etti. İlk başta bunu kabul etmedim. Hasan Ali Velioğlu'nun baskısını biliyordum, onun altında çalışamazdım. Ali Rıza bey 'Sen bizim akrabamızsın, Hasan Ali Velioğlu ile konuşuruz' dedi. Sorumlu müdür olarak yaptığım tek şey Ali Rıza bey ile notere gidip imza atmaktı. Ali Rıza bey Çinli çalışandan işi öğrenmemi, ondan sonra Çin Mahallesinde göreve gelmemi istedi" ifadelerini kullandı.
Çağırıcı, "Hiçbir zaman işçilere baskı yapmadım. İşçiler yukarıda çalışmak istemezdi, orada sayı vermeleri gerekiyordu. Molaya çıkamıyorlardı. Çin Mahallesi öyle değildi, sayı vermelerine gerek yoktu. Çin Mahallesi pisti, tozluydu, tehlikeliydi ama rahattı. Normal işçi 08.00'de işe başlar 17.00'ye kadar bir saat yemek ve 10 dakika çay molasıyla çalışırdı. Çin Mahallesinde daha fazla mola verilirdi, makinalar 15.30 gibi kapatılır, iş biterdi. Çin Mahallesinde sorumlu Çinli çalışandı, ben onun yanında asistan görevindeydim" dedi.
Çağırıcı, "Bütün yetki Hasan Ali Velioğlu'ndaydı. Evet Coşkun ailesi benim akrabamdır ama benim gerçekleri söylememin önüne geçemez bu. Deneme amaçlı barut üretelim dediler, riskli olduğunu söylediler. Ben de öyleyse yapmayalım dedim. Kalitesiz olacağı söylendi, deneme yapacağız denildi sadece. Cumartesi günü bize tatildi normalde. Cuma günü servise bindim eve gittim. Bir işçi aradı, 'Yarın gelmiyor musun, iş varmış' dedi. Hasan Ali Velioğlu'nu aradım, 'Yok öyle bir şey' dedi.
Pazartesi günü işe gittiğimde gördümki misket makinelerinde tane biçiminde 150-200 kilo civarında barut üretilmiş. 2 sene önce denemelik misket barut yapılmış oldu" ifadelerini kullandı.
'BARUT İÇİN SERİ ÜRETİME 1,5 YIL ÖNCE GEÇİLDİ'
Çağırıcı savunmasını şöyle sürdürdü: "Ali Rıza Coşkun barut yapmak istedi. Çünkü barut pahalı bir şey, yurt dışından geliyordu, fabrika giderlerinin büyük kısmını barut oluşturuyordu. Çinli 'olmaz' dedi. Sonra bir şekilde onu ikna ettiler. Çinli bunu misket makinasında yapamayacağımızı söyledi, başka bir yerde yapalım dedi. 3 tane ayrı binada yapıldı. Yaşar Coşkun '12 bin 500 TL değerinde havalandırma mı yapamayacağım, o kadar maaş ödüyorum' dedi bugün ama evet o havalandırmayı yapmadılar. Gerçekler bu."
"Biz barutu yaptık. Bizim yaptığımız barutta kükürt yerine su katılıyordu. Ben hiçbir üretime katılmadım, Çinli yaptı" diyen Çağırıcı, "Çinli değişik bir formül denediğini, tehlikesinin az olduğunu söyledi. Bir hafta barut, bir hafta misket üretimi yapıyorduk. 7-8 ayda 3-4 ton kadar rahat yapmışızdır. Seri üretime 1,5 yıl önce geçildi" dedi.
Sorumlu Müdür Ahmet Çağırıcı, "Ben de mağdurum, görüyorsunuz. Türk yargısı kuvvetlidir, geç de olsa adalet yerini bulacaktır" ifadelerini kullandı.
Çağırıcı, "Savunmasında Yaşar Coşkun 'Ben işçiye 600 bin maaş ödüyorum, pervaneye neden 12 bin 500 TL vermeyeyim' dedi. Evet vermedin Yaşar bey, bu da senin ayıbın. Ben kolumu ve gözümü kaybettim ama gerçekleri söylemek için buradayım, ben de şikayetçiyim. Ali Rıza Ergenç Coşkun ve Yaşar Coşkun'dan şikayetçiyim" dedi.
"Çin Mahallesi patladı deniliyor ama oraya yakın bir depoda bu muska denilen malzemeler depolandı. Orada yaşanan patlamanın etkisi de olmuş olabilir diğer patlamalara" diyen Çağırıcı, bu iddiasının araştırılmasını istedi.
Çağırıcı, "Denetimcilerin geleceğini eski polis amiri olan ve fabrikada çalışan özel güvenlik amiri Fikret Çuvalcı bize haber veriyordu" dedi.
'PATLAMA OLACAKSA ÇİN MAHALLESİNDE OLSUN'
Avukatlar Ahmet Çağırıcı'ya, "Hasan Ali Velioğlu'na 'Bu kadar malzemeyi Çin Mahallesine yüklemeyelim' dediniz, o da size 'Bir şey olmaz, patlama olacaksa Çin Mahallesinde olsun, yukarıda daha fazla işçi çalışıyor' mu dedi" şeklinde soru yöneltti. Çağırıcı iddiayı kabul etti ve "evet" dedi.
Bu itirafın ardından Çin Mahallesinde yakınlarını kaybedenler salonda sinir krizi geçirdi. Duruşmaya 16 Mart Salı günü devam etmek üzere ara verildi.
'BU TAKSİR FALAN DEĞİL'
Duruşma öncesinde yapılan açıklamalarda patlamada hayatını kaybedenlerin yakınları, avukatlar ve davayı izlemeye gelenler konuştu. Ailelere ve yakınlarına DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu da destek verdi.
Patlamada hayatını kaybeden Selehattin Tepeçınar’ın ablası Hatun Tepeçınar, acısının her gün daha da arttığını belirterek “Bu taksir falan değil, bilinçli şekilde öldürrmektir. Biz adalet için buradayız, gerçek adaleti istediğimiz için buradayız” dedi.
Hatun Tepeçınar | Fotoğraf: Onur Güden/DHA
'KASTILI BİR CİNAYETLE KARŞI KARŞIYAYIZ'
Aynı fabrikada daha önce de patlamalar olduğunu hatırlatan Avukat Gülşen Uzuner, “Ailelerin yanındayız, aynı zamanda ailelerin de bir parçasıyız. Bir kastla, bilerek yapılan bir cinayetle karşı karşıyayız. Kimse ihmal, taksir gibi başka mevzuların arkasına sığınmasın. Bilinmiş, saklanmış, organize edilmiş, denetlemeden kaçırılmış bir durum var. Bu, bilerek yapılan ve insan hayatını hiçe sayan, insan hayatını almak için kurulan bir üretim düzenidir. Biz burada 7 canımızı kaybettik. Daha önceden de bu fabrikada hayatını kaybeden ve yaralananlar var. Onlarla da birlikte bir daha olmasın diye kendi canımızın hesabını sormaya geldik. Bu davanın ve böyle üretim yapan işverenlerin peşini bırakmayacağız" diye konuştu.
Av. Gülşen Uzuner | Fotoğraf: Onur Güden/DHA
Avukat Can Atalay da "Türkiye işçi sınıfının hayatı önemsiz görülmesin diye buradayız. Bu ülke feraha çıkacaksa ancak emeğiyle geçinen yurttaşların hakları hukukları sayılırsa mümkün olur diyerek buradayız" ifadelerini kullandı.
ÇERKEZOĞLU: İNSANLARIN CANI HİÇE SAYILDI
Arzu Çerkezoğlu | Fotoğraf: Onur Güden/DHA
DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu da patlamanın hemen sonrasında olay yerine geldiklerini ve patlama alanında yürürken ayaklarının altında barutların hâlâ patladığını belirtti ve şunları söyledi: Bu fabrika daha önce defalarca patlamanın yaşadığı bir yerdi, fakat adını değiştirerek üretime devam etti. Üretim zorlamasıyla, özellikle pandemi koşullarında daha fazla üretim yapılması için insanların canını hiçe sayıldığı bir süreci gördük. Bugün de burada aileler ve avukatlarla birlikteyiz. Soma'dan Ermenek'e, Torunlar'dan Hendek'e kadar iş cinayetlerine karşı adalet arayışımız devam edecek” dedi.
DURUŞMANIN İKİNCİ GÜNÜ İÇİN TIKLAYIN
NE OLMUŞTU?
Sakarya'nın Hendek ilçesi Yukarıçalıca mevkisinde yaklaşık 15 dönüm üzerine kurulu Büyük Coşkunlar havai fişek fabrikasında 3 Temmuz 2020 günü saat 11.15 sularında patlamalar meydana gelmişti. Yaklaşık 50 kilometre mesafeden, kentin birçok noktasından duyulan patlamalarda 7 kişi hayatını kaybetmiş, 127 kişi yaralanmıştı.
Patlamaya ilişkin gözaltına alınan aralarında fabrika sahibinin de bulunduğu 5 şüpheli tutuklanmış, bir zanlı ise adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştı. Patlama ile ilgili iddianamede, 5'i tutuklu 7 kişi hakkında 22 yıl 6'şar ay hapis cezası istenmişti.
Öte yandan kontrollü imha amacıyla Adapazarı ilçesi Taşkısığı mevkisine getirilen fabrikadaki patlayıcıların, 9 Temmuz'da saat 11.35 sularında kamyondan indirildiği sırada meydana gelen patlamada da 3 asker yaşamını yitirmiş, 8 jandarma personeli ile kamyon şoförü de yaralanmıştı.
Manşet fotoğraf: Onur Güden/DHA
İlgili haberler
Hendek davası | İşçi kadınlar ‘Haline şükret’ diye...
Hendek Davası bugün. Coşkunlar havai fişek fabrikasında çalışan ve patlama sırasında çalışan kadın i...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.