Bugün yaralarımızı saracağız, yarın hesap soracağız!
Bu ülkenin emekçi kadınları olarak insanca yaşamaya layığız. Bunu hep birlikte kazanacağız. Bugün yaralarımızı saracağız, yarın hesap soracağız!

Depremin 7. gününde Malatya’dayız. Alınmayan önlemler, enkaz altında can verenler, yüzlerce yeni mezarın kazıldığı mezarlıklar, hastane manzaraları bir tarafa, “yaşayanlar” adeta Saramago’nun Körlük romanının içine sürükleniyor.

Kentte yaşayanlardan evleri hasarlı olup da canını kurtarabilenlerin bir kısmı köylerinde evleri varsa ve sağlamsa köylerine gitmiş, bir kısmı kendi imkanlarıyla şehri terk etmiş. Evleri hasarlı olanların bir kısmı boşaltılan öğrenci yurtlarına gönderilmek üzere şehirden çıkarılmış, kalanlar ise AFAD tarafından kurulan çadır kentlere yerleştirilmiş durumda.

Çıplak gözle de görülebileceği üzere kentte hasar almamış bina sayısı oldukça az. Evi hasarsız olsa da korku içindeki vatandaşlar bu evlere girmeyi tercih etmiyor. Malatya adeta yıkılıp yeni baştan yapılması gereken bir şehir haline gelmiş.

300 KİŞİLİK ÇADIR KENT SALGIN HASTALIKLARA DAVETİYE

Hem depremzede olup hem de hemşerilerine yaşamsal malzemeleri, gıdayı, giysiyi, hijyen ürünlerini ulaştırmak üzere seferber olan gönüllüler her ne kadar kendi hallerinden şikayet etmese de koşullar onlar için de çok zor. Gündüz en sıcak saatte hava 0 derece. Zemin kar örtüsüyle kaplı.

Kocaman ve gösterişli Malatya Büyükşehir Belediyesinin hemen arkasına, şehrin en işlek yerine kurulan çadırkent yaklaşık 300 çadırlık bir alan. Bu çadırkente getirilenler şehrin en yoksullarından. Hemen yanında seyyar tuvalet alanı ve içinde devriye gezen güvenlik güçleri ilk bakışta göze çarpıyor.

Çadır aralarındaki mesafe çok az, çadırlarda yanan sobaların dumanından nefes almak mümkün değil. Bu sobalarda depremzedelerin sağdan soldan bulup buluşturduğu palet parçaları, çocuk bezleri, çöpler ve ele ne geçerse o yakılıyor. AFAD çadırları kurmuş, zaman zaman sıcak yemek dağıtımı yapılıyor. Ancak seyyar tuvaletler kullanılamaz hale gelmiş bile. Canhıraş evlerden kaçıldığı için kimsenin üstünde başında doğru düzgün giysi yok, ayaklarda doğru düzgün ayakkabı yok. Duş almak imkansız. Bu koşullarda salgın hastalıkların yayılması işten değil.


TEK BİR İÇ ÇAMAŞIRINA GÖZÜ PARILDAYAN KADINLAR…

Buraya kadınlara ped ve iç çamaşırı, çocuklara bez ve mama ulaştırmak için gittik. İlk önce tek tek çadırlara ulaşarak önceden tespit ettiğimiz kadınlarla görüştük. Tek bir iç çamaşırına gözleri parlayan kadın manzarası bu ülkeyi yönetenlerin ayıbı.

Kimseye yarın ne olacağıyla ilgili bir bilgi verilmemiş. Büyük bir belirsizlik hakim. Eşi cezaevinde olup iki çocuğuyla yaşarken evi hasar alıp sokakta kalan bir kadın “Eltime sığındım” diyor. Deprem olmadan önce de yoksulluk içinde yaşayan kadınların bu koşullarda ayakta kalmak için özel bir destek planına ihtiyaç duydukları açık bir gerçeklik.

“Yağmacılık” bu depremde en çok konuşulan şeylerin başında geliyor. Minibüse doldurup getirdiğimiz acil ihtiyaçları buraya ulaştırırken gördüğümüz manzara, hem evinden hem sevdiklerinden olmuş, kış günü temizliğin, hijyenin esamesinin okunmadığı koşullarda bir paket bebek bezi bir paket çay için birbiriyle mücadele eden insan manzarasıydı. Vatandaşını çürük binalarda yaşamaya mahkum edip, canını kurtaranları adeta bir çöp tenekesinde, dondurucu soğukta ve açlık içinde yaşamaya mahkum eden devletin işi gücü bırakıp yağmacı avına çıkmasına ne demeli?

İNSANCA YAŞAMAYA LAYIĞIZ

Evet bizim dayanışmamız var, her şeyi yeniden kuracak gücümüz var. Ama depremden sonra açığa çıkan manzara karşısında herkesin kendine sorması gereken bir soru da var; biz buna mı layığız? Bizim üç kuruşumuzdan kesilen deprem vergileri ile duble yollar yapmakla övündükleri ülkede depremde ne yol kaldı ne havaalanı ne de liman. Japonya’dan arama kurtarma ekipleri geldi ama kendi ülkemizde bu büyük afet karşısında gönüllü madencilere dördüncü günün sonunda “Gidin” dendi.

İnsanın adını koymakta, gördüklerini anlamlandırmakta zorlandığı bu felaketin ardından belli ki depremzedelerin yaşamsal ihtiyaçlarının giderilmesindeki kaos devam edecek. Ama biz buna layık değiliz. Bu ülkenin emekçi kadınları olarak insanca yaşamaya layığız. Bunu hep birlikte kazanacağız. Bugün yaralarımızı saracağız, yarın hesap soracağız!

Fotoğraflar: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Malatya depremin ikinci gecesi: Çadır yok, ekmek y...

‘Görevli kurumlar gece boyunca uğramadı enkaz alanına. En temel ihtiyaçlardan mahrum kar altında ted...

Depremin 8. gününde kadınlar hâlâ iç çamaşırına ul...

Malatya’daki çadırkentleri gezen, çadırkentte kalan depremzede kadınlarla konuşan Berfin Güler yazdı...

Depremin 4. Günü | Kadınlar deprem bölgesinden akt...

Depremin 4. gününde Ekmek ve Gül olarak Adana, Antep, Adıyaman, Malatya, İskenderun, Diyarbakır’dan...