Depremin 8. gününde kadınlar hâlâ iç çamaşırına ulaşamıyor!
Malatya’daki çadırkentleri gezen, çadırkentte kalan depremzede kadınlarla konuşan Berfin Güler yazdı: Kadınlar ve çocuklar ciddi sağlık riskleri altında!

Havanın eksilerde olduğu, soğuğu iliklerimize kadar hissettiğimiz bir gece, çadırkente doğru yola koyuldum. Yaklaşık 7 gecedir buraya geliyorum. İlk üç gün seyyar tuvaletler mevcut değildi. İlk geldiği zaman, en azından tuvalet ihtiyacı çözüldü diye sevinmişti depremzedeler. Ama bu sevinç kısa sürdü. Tuvaletlerde su olmadığı için, aynı gün girilmeyecek hale geldi ve işlevini yitirdi. Biraz ilerlemeye başladım ve birkaç kadınla bir araya geldim. Hava soğuk, üstlerinde ince hırkalar ayaklarında spor ayakkabı, evden kendilerini zorla çıkardıkları için mont, bot giyme şansları olmamış. 7. günü geride bırakmanın verdiği yorgunluk, yaşıyor olmaya bile sevinemeyen bakışlarla sohbete etmeye başlıyoruz: “Abla geldiğimizden beri aynı kıyafetler ile duruyoruz. Yanımıza kıyafet alamadık ve evimiz yıkıldı. 7 gündür aynı iç çamaşırı ile duruyorum. Yıkama şansımız olmuyor hiç. İç çamaşırı da gelmedi” diyor.

‘REGL OLUNCA, HASARLI EVE GİRDİM’
Diğer konuştuğum kadın ise “Deprem günü regl oldum. Yanımda ped olmadığı için iç çamaşırıma ve üstüme bulaştı kan. Mecburen hasarlı evime girmek zorunda kaldım. Bir kere üstümü değiştirebildim. Aynı iç çamaşırım ile duruyorum günlerdir. Hiçbir şekilde iç çamaşırı gelmedi. En acil ihtiyacımızı temin edemiyoruz” dedi.

  ‘DUŞ HAYAL, HİJYEN MALZEMLERİNE ULAŞMAK İMKANSIZ’
Biraz daha ilerliyorum ve bir teyze ile karşılaşıyorum. Teyze bir yandan gecenin soğuğunda bulaşık yıkıyor. Geçmiş olsun diyorum ve sohbet etmeye başlıyorum. Çok üşüdüğü için bir an önce bitirmeye çalışıyor bulaşıkları. Sıcak su olmadığı için 5 litre şişeden boşalttığı suyu idareli kullanarak yıkamaya çalışıyor bulaşıkları. Kaldığı çadırın koşullarını sorduğumda, “İnan ki hiç iyi durumda değiliz. Duş almak artık hayal oldu ama en azından tuvalet olsa… Her seferinde gece bu soğukta tuvalete gidip gelmek için 20 dakika yürüyorum. Gittiğim tuvalet temiz de değil. Hastalık kapmaktan korkuyorum. Peçete, sabun bulmak zaten imkansız. Günlerdir aynı iç çamaşırını giyiyoruz, hastalık kapacağız” diyor.

  ‘ABLA ÇORABIM YOK’
Son olarak görüştüğüm diğer bir kadın ise 30’larında ve bir yaşında bebeği ve altı yaşında kızı var. Çadırda bebeğe bakmak oldukça zor olduğu için, fazlasıyla tedirgin olduğunu söylüyor, “Bebeğim var. Mama bulamıyorum. Bez bulamıyorum. Kendimi geçtim artık, bebeğime bir şey olmasından korkuyorum. Hava çok soğuk ve odun bulamıyoruz. Çöpleri yakmak zorunda kalıyoruz. Bazen kamyonetlerin altında paletler kalıyor, onları alıp parçalayıp yakıyoruz ama o da bir süre idare ediyor.”
Biz konuşurken yanımıza altı yaşındaki kızı geliyor ve “Abla çorabım, ayakkabım yok. Bana da ayakkabı ve çorap getirir misin?” diyor. Annesi “Günlerdir yardım geliyor hiçbir şey alamadım. Görüyorsunuz çocuğumun ayağında ayakkabı yok. Kendime bir şey istemiyorum artık. Çocuklarıma yiyecek, bez, kıyafet gelsin” diyerek teyit ediyor kızının söylediğini.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
İlaçları biten depremzedeler sağlıklarından endişe...

İskenderun’da kurulan çadır kente yerleşen bir kadın: Almam gereken ilaçların bitti ve yenisini temi...

Depremde regl tabusu: Ped isterken utanıyor

İhtiyaçlar açısından çok şey sayılırken kadınların söylemekte en çok zorlandıkları ped ihtiyacı. Kad...

Depremin tarikat yüzü: Afet bölgelerinde devlet ta...

‘Cemaat ve tarikat mensupları alanda çok rahat bir şekilde dolaşıyorlar, fakat gazeteciler ve dışarı...