CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “başörtüsüne yasal güvence” yönlü açıklamaları, CHP’nin hazırladığı kanun teklifi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Yasa yetmez, anayasal güvence getirelim” şeklindeki karşı hamlesi… Geçen haftanın politik gündeminin temel başlıklarıydı bunlar. Çeşitli biçimlerde, farklı toplumsal kesimlerin müdahil olduğu bu başlıkları konunun esas muhataplarından olan Leyla* ile konuşuyoruz. Leyla, 39 yaşında başörtülü bir kadın, tekstil işçisi. 6 yıl önce, dini inancı gereği, farz olduğunu düşündüğü için başörtüsü takmaya karar vermiş. Leyla başörtüsü takmanın artık geride kalmış bir gündem olduğunu düşünüyor. Kendisi özel sektörde çalışsa da kamuda çalışan başörtülü kadınların olduğunu, artık kimsenin başörtüsü taktığı için ayrımcılığa uğramadığını belirtiyor. Her seçim dönemi başörtüsünün gündeme getirilmesinden rahatsız olan Leyla, bunun bir istismar aracı olmaktan çıkarılması gerektiğini ifade ederken bunun güvencesinin ise laiklik olduğunu vurguluyor. Leyla’ya göre kendisi gibi milyonlarca işçi kadının esas gündemi, derinleşen yoksulluk, düşük ücretler, ağır çalışma koşulları ve artan baskı.
‘HER ANIMIZ KAYIT ALTINA ALIYOR’
Leyla, H&M markasının çocuk koleksiyonunun üretildiği, Gölcük’te faaliyet sürdüren, çoğunluğu kadınlardan oluşan, 1000’e yakın işçinin çalıştığı bir fabrikada çalışıyor. Sabah 07.30’da işbaşı yapılan fabrikada işçiler attıkları her adımda kart basıyor. Her işçinin çalıştığı makinenin başında isimlerinin ekranda yazılı olduğu bir sayaç var. Makineye kart basarak oturan işçilerin gün içinde kaç adet ürün diktikleri bu sayaçla kontrol ediliyor. Oldu ki, işçi makineden kalkmak durumunda kaldı ya da işi durdurdu, bu durumda yapması gereken sayaca belli kodları girmek. Kimse bu kodları girmeden ayağa kalkamadığı gibi makineyi de durduramıyor.
İşçiler üzerindeki denetim ve baskıyı şu sözlerle anlatıyor Leyla: “Tuvalete gitmemiz gerekti, sayaca ‘000’ kodunu girmeliyiz. Bu kodu girdiğimizde tuvalete kaçta gittiğimiz, ne kadar süre kaldığımız kaydediliyor. Tuvalette 15 dakika mı kaldın, usta hemen gelip hesap soruyor, ‘Neden bu kadar uzun kaldın’ diye. Mesela arıza oldu, hemen ‘002’ kodunu yazıyorsun ya da iş bekliyorsun, ‘001’ yazmalısın. Her anın, her bir duruş kayıt altına alınıyor” şeklinde konuştu.
HEDEFE YAKLAŞTIKÇA SAYI ARTIYOR
Yaptıkları işe göre günlük üretim hedefleri belirlendiğini anlatan Leyla, yıllardır çalışmasına rağmen hedefi tutturan kimseyi görmediğini, çünkü hedefe yaklaştıkça sayının sürekli artırıldığını aktarıyor. Leyla “Sen dikiyorsun sayaç artıyor. Eğer hedefin çok gerisindeysen kırmızı ışık yanıyor. Ortalama sayıda çıkarmışsan yeşil, hedefi tutturmuşsan mavi ışık yanıyor. Daha sayacında mavi ışık yanan kimseyi görmedim. Çünkü hedefe yaklaştıkça sayıyı arttırıyorlar. Kırmızı yanıyorsa bırakın ustabaşının azarını patron bile ‘Neden kırmızı’ diye soruyor” dedi.
Hedefi tutturamayan işçilerin molalarda bile çalışmak zorunda kaldığını söyleyen Leyla “Sayı baskısı, sayaç baskısı, usta baskısı, patron baskısı… Çok ağır koşullarda çalışıyoruz. Yaptığımız iş ağır, baskı fazla, gerçekten nefes alamıyoruz. Bel, boyun ağrısı, sürekli pedala bastığımız için ayak ve bacaklarda ağrı, bir de mesai oldu mu hiç dinlenemiyoruz. Çok arkadaşımızda bel ve boyun fıtığı var” diye konuştu.
ÜRETTİĞİ 20 AVRO, ÜCRETİ ASGARİ
Bu kadar ağır çalışma koşullarına karşılık asgari ücret ve biraz üzerinde bir ücretle çalıştıklarını belirten Leyla “Yeni giren asgari ücret alıyor. Diğer arkadaşlarımız da asgari ücretin 200 ila 500 lira üzerinde alıyor. Başka hiçbir hakkımız da yok. Güya hedefi tutturana prim verecekler ama onu da tutturabilen yok. Geçen ay H&M ürünlerinin ne kadara satıldığına baktım, bir çocuk tişörtü 20 avroydu. Diktiğim tek bir tişört 20 avroya satılıyor, ben asgari ücret alıyorum. Bu hak mı şimdi” şeklinde konuştu.
‘CEP TELEFONUMU EK İŞ YAPARAK ALDIM’
Aldığı maaşla geçinemediği için hafta sonları ek iş yaptığını, evlere temizliğe gittiğini söyleyen Leyla “13 yaşımdan beri çalışıyorum. Dile kolay 26 yıl. 26 yıldır çalışıyorum, hâlâ kirada oturuyorum. Her şey o kadar pahalı ki sadece karnımızı doyuruyoruz. Ödümüz kopuyor ev sahibi evden çıkaracak diye. Gölcük’te bile en düşük kira 4 bin lira olmuş, nasıl öderiz? Bekarım diye dua ediyorum. Geçen gün bir gömlek gördüm, çok beğendim, 350 liraydı alamadım tabii. İnanır mısınız 2 yıldır üzerime hiçbir şey almadım. 26 yıldır çalışıyorum, tek birikimim cep telefonum. Onu da ek iş yaparak aldım...”
‘BAŞÖRTÜSÜNÜ OY YARIŞINDA KULLANMASINLAR’
KENDİSİ gibi milyonlarca işçinin de esas gündeminin derinleşen yoksulluk, düşük ücretler ve ağır çalışma koşulları olduğunu ifade eden Leyla “Biz de insan değil miyiz? Tepemizde sayaçla çalışıyoruz, sayaçla? Mecburuz, çalışmazsak açız. Sendika yok, hak yok, hukuk yok. Patronu denetleyen var mı, yok. Asgari ücrete yılda iki kez zam yaptık diyorlar. Yaptınız da ne oldu? Zamlar böyle sürdükçe bir anlamı yok ki. Bana zam yapma ama hiçbir şeye de zam yapma. Bir sosyal hayatımız yok. İşten eve, evden işe. Ben niye ek iş yapmak zorunda kalıyorum, geçinemiyorum çünkü. Tamam, iktidardan bir beklentim yok ama muhalefet de bunlarla ilgileneceğine başörtüsü sorunu diyor. O da 20 yıldır AKP’nin yaptığı gibi başörtüsünü, halkın dini duygularını istismar ediyor. Erdoğan o yoldan ilerlediği için Kılıçdaroğlu da onu taklit ediyor” dedi.
6 yıl önce inancı gereği başörtüsü takmaya başladığını söyleyen Leyla “Üzerime farz olduğu için kapandım. Bir Müslüman olarak ibadetimi gücüm el verdiğince yapmaya çalışıyorum. Vakit namazlarımı kılıyorum, orucumu eksiksiz tutuyorum. Başörtüsü taktığım için hiçbir engellemeyle karşılaşmadım. Başörtüsü ile ilgili bir sorun olduğunu düşünmüyorum. Evet, eskiden vardı. Askeriyeye başörtüsü ile giremiyordu insanlar, kamu kurumlarında çalışamıyorlardı. Şimdi başörtülü milletvekili de var, doktor da savcı da polis de asker de. Kadınların başörtüsünü oy yarışında kullanmasınlar, yeter artık” şeklinde konuştu.
‘BU ÜLKEDE LAİKLİK OLMALI’
Ekonomi, eğitim, sağlık, barınma... Her alanda ciddi sorunlar olduğunu söyleyen Leyla “Eğitim, sağlık hep parası olana. Paran varsa gidersin özel hastaneye, yoksa devlet hastanelerinde sürünürsün. Paran varsa çocuğuna en iyi eğitimi verirsin, yoksa senin gibi sürünür tekstilde. Ben bu ülkede özgürlük olduğunu düşünmüyorum. Bunları anlatıyorum ama diyorum ki fabrika adını yazma, diyorum ki gerçek adımı yazma. Neden işten atılmaktan korkuyorum. Bu iş olmazsa nerede iş bulurum bu yaştan sonra diyorum. Dışarıda bunları konuşsam acaba beni de gözaltına alırlar mı diyorum. Haksız mıyım? Sesi çıkanı tutuklamıyorlar mı?” diye konuştu.
Muhalefetin halkın sorunlarını nasıl çözeceğini açıklamak yerine iktidar gibi başörtüsü üzerinden oy devşirmeye çalıştığını söyleyen Leyla, “Erdoğan 20 yıldır bunu yapıyor, şimdi Kılıçdaroğlu da onun yolundan gidiyor. Din istismarı yapıyorlar, başörtüsünü de bunun için kullanıyorlar. Bu ülkede laiklik olmalı. Laiklik demek din ile devlet işlerini birbirinden ayırmak demek. İktidar dini kullanarak insanların gözlerini boyuyor ve insanlar özgürce düşüncelerini söyleyemiyor. Muhalefet laiklik isteyeceğine Erdoğan’ı taklit etmemeli” dedi.
* İşten atılma kaygısı nedeniyle işçinin ismi değiştirilmiştir.
İlgili haberler
Başörtüsü istismarında at başı gidenler
Yine bir seçim sathında, başörtüsü üzerinden sürdürülen bu tartışmanın başörtülü, başı açık, inançlı...
Laikliğin İsmail Kahraman ile imtihanı
Laik hukuk yerine dinsel hukukun geçerli olduğu koşullarda da kadınların artık hukuken bile eşit ins...
Ne Var Ne Yok başlıyooor! | Başörtüsü tartışması,...
Ülkenin gündeminde, eğitimde, siyasette, kültür sanatta kadınlara dair her şeyi yeni sezonumuzda Ne...
Başörtüsü kanun teklifi ile başlayan tartışmalara...
Kadın Savunma Ağı’ndan Buse Üçer, Mor Dayanışma’dan Cemile Baklacı ve Kadın Cinayetlerini Durduracağ...
İran rejiminin ideolojik kalesi: Zorunlu örtünme
İran'da rejimin ilk yıllarından itibaren baskının en yoğun olduğu meselelerden biri ve rejimini inşa...
Tekstildeki bu sömürüyü birlikte durdurabiliriz
Paydossuz, tatilsiz, sohbetsiz, aşağılanarak, saatlerce kölece çalıştırmanın ne demek olduğunu ilikl...
GÜNÜN FOTOĞRAFI: Tekstil işçisi kadının yorgunluğu...
Bazen bir fotoğraf karesi ve tek bir cümle ne çok şey anlatıyor! Yemek yiyeceği vakitte yorgunluktan...
Sosyalist bir tekstil işçisi: Helene Fleischer
Sosyalist bir tekstil işçisi olan Helene Fleischer faşizme karşı mücadele ederken Nazi Almanyası’nın...
TEKSTİL VE DERİDE KADIN EMEĞİ: ‘Hadi hadi’ sesler...
Uzun çalışma saatleri, sağlıksız koşullar, güvencesizlik, düzensiz ücretler ‘bu işin fıtratından’ sa...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.