Bir yıla yakın süredir İzmir’in Aliağa ilçesinde yerel gazete muhabirliği yapıyorum. Aliağa çok büyük bir sanayiye sahip. PETKİM, TÜPRAŞ başlıca fabrikalardan biri ancak bunların yanında demir-çelik fabrikaları, limanlar var. Dev bir yatırım kenti Aliağa. Bu da işçi nüfusunun yoğunluğuna neden oluyor…
Buraya geldiğimde dikkatimi çeken şeylerden biri kentin sokaklarında dolaşan işçiler oldu… Özellikle PETKİM-SOCAR’ın kurduğu Star Rafinerisi işçileri Aliağa’nın 3+1 evlerinde 20-30 kişi kötü koşullarda ya da onlar için kurulmuş kamplarda kalıyorlar. Kent çok pahalı, kiralar bin 500 liradan başlıyor. Lokantaların çoğu tabldot usulü bol yağlı ve ucuz yemekler satıyor. Sosyal alanları kahve ve kafelerden ibaret deniz kenarında konumlanmış parklardan oluşuyor. İşçiler ve kentin sakinleri bu parklarda TÜPRAŞ’ın havaya saldığı gazı soluyarak zaman geçiriyor.
ALİAĞA AMAZONLARI
Aliağa’da insan yaşamı çok ucuz, değersiz ve kalitesiz… İşçiler hemen her gün ağır şartlar altında çalıştırılıyor, kent yaşamı çile gibi ve kadınlar tıpkı işçiler gibi bu kentin sessizleri içerisinde yer alıyor. Yerel bir gazetede çalıştığım için hemen her gün siyasi partilerin ilçe başkanları, esnaf ve ticaret odaları başkanları, sendika temsilcileri ile görüşüyordum. Bu kurum ve partilerin hiçbirinde kadın temsiliyeti göstermelik olarak bile yok. Temsiliyeti olmadığı gibi kent yaşamında bu anlamda düzenleme yapmak isteyen, katkı sunarız diye düşünen bir kurum temsilcisi de yoktu. Üzerine epeyce düşündüm ve bir yazı dizisi hazırlamaya karar verdim. Yazı işleri müdürümün de desteği ile Aliağa’dan kadın portrelerini içeren bir dizi hazırladım. Biri işçi diğeri sporcu, sendikalı bir PETKİM çalışanı, mühendis, muhtar derken yazı dizisi bittiğinde 20 kadınla ‘Buluşmasak mı artık’ diye konuşmaya başlamıştık.Yazı dizisinin adı Aliağalı Amazonlardı. İlk buluşmada “Bu kentin sorunlarına karşı bizler ne yapabiliriz? Tacize, tecavüze ve çocuk istismarına karşı ne diyoruz?” gibi birçok konuda konuştuk ve 25 Kasım’da sokağa çıktık… Deneyimsizdik ama kararlıydık. Artık kendimize ‘Aliağalı Kadınlar’ diyorduk ve çevremizde böyle anılmaya başladık. Her kadın eyleminde olduğu gibi renkli bir yürüyüş oldu bizimkisi, ardından 8 Mart forumu, film gösterimi, atölye çalışması geldi. Sayımız kimi zaman azaldı kimi zaman çoğaldı.
Şimdi artık ‘Aliağalı Kadınlar’ hemen hemen her çevreden kadının gönül rahatlığıyla sahiplenip dahil olmak isteyeceği bir dönüm noktasında… “Bahara Merhaba” pikniğinde buluştuğumuz kadınların gözlerinde bu ışığı ve isteği gördük. Son bir hafta panikle “Yapabilecek miyiz acaba?” dediğimiz pikniğimize katılan kadınlar keyifli bir pazar günü geçirmenin yanı sıra bir arada olma sözünü de verdi. Bir sonraki etkinliği birlikte planladı. 1 Mayıs’a katılma çağrısında bulundu. “Seçimleri bir de kadınlar olarak değerlendirelim” dedi.
‘BOŞ VER, NE İŞİN OLUR’ DİYENLERE ‘BURADAYIZ’ DİYORUZ
Piknik sonrası değerlendirme yapmak ve yorgunluğumuz atmak için oturduğumuz bir kafede Leyla böyle bir araya gelmemizin çok önemli olduğunu söyleyerek düşüncelerini şöyle ifade etti: “Ben ilk defa katıldım Aliağalı Kadınların etkinliğine, farklı çevrelerden kadınların bir araya gelmesi çok iyi. Bu şekilde yaptığımız etkinlikler Aliağa’daki büyük bir eksikliği tamamlıyor. Biz tek bir görüş altında birleşmekten öte sosyal, kültürel etkinlikler yapabilir ve kadınların sorunlarına ilişkin tartışmalar yürütebiliriz. Aliağa’daki kadınların en büyük isteği sosyal yaşamın daha aktif olması. Bu piknik ile mesela ben bir sürü kadın tanıdım. Çevremi genişletmiş oldum. Seçim sürecini de birlikte değerlendirebiliriz ve bunun dışında kadın dayanışmasını da artırabiliriz. Kadınların hayatları zor, herkes dertli ama birlikte olduğumuzda daha rahat konuşuyoruz. Bir de sanki siyaset kadınların kafa yormaması gereken bir konuymuş gibi algılanıyor. İşte bu noktada bir sonraki etkinliğimizin de çok anlamlı olduğunu düşünüyorum” diyor.Alev ise “Seçim öncesi 14 Mayıs’ta kadınlar ve seçimler konulu bir etkinlik yapma kararı aldık. Ben sabahtan akşama kadar çalışan bir kadınım. Seçimlere gidiyoruz, bizim geleceğimiz belirleniyor ama biz işten güçten tek başımıza bu süreci takip etmeye fırsat bulamayabiliyoruz. O yüzden birlikte tartışmak bizim için faydalı olacaktır.” dedi.
Yemekhane işçisi olan Nesrin iş yerindeki kadınların kadın adaylardan etkilendiğini dile getirdi ve ekledi: “Akşener’den etkileniyorlar ama onun sadece kadın olması etkili, nasıl bir aday olduğunu tartışmıyorlar. Bu etkinlik vesilesiyle asıl beklentilerimizin neler olduğunu tartışma şansımız olacak.” diyor.
Biz yavaş yavaş birleşiyoruz, dikkat çekiyoruz ama kendi özgünlüğümüzden bir şey kaybetmeden çeşitli çevrelerden kadınları Aliağa’daki ve tüm ülkedeki sorunlarımıza karşı mücadele etmeye çağırıyoruz. Biz Aliağalı Kadınlar olarak bize “Boş ver, ne işiniz var, nasıl olsa dağılırsınız” diyenlere rağmen “Buradayız” diyoruz.
İlgili haberler
Ekmek ve Gül Pilavcısı... İşte bu yüzden varız!
“Ben Hayat TV’de Ekmek ve Gül programını izliyordum. Ekmek ve Gül dergisini de takip ediyorum. Orada...
İyi ki mücadelenin bir parçasıyım
PETKİM Aliağa’nın en büyük tesislerinden biri ve çok az kadının istihdam edildiği bir yer. PETKİM’de...
‘Herkes kapısını kapatıp, küçük yaşamını sürdürüyo...
Nesrin’in yaşamı kendi ayakları üzerinde durarak geçmiş, geçim sıkıntısıyla, emeğinin karşılığı alma...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.