Halkın ekmeği diyor ya Brecht; adaletin öyle yaşamsal bir ihtiyaç olduğunu herhalde bizden daha iyi anlayan azdır. Biz derken; bu memlekette yaşayanlar.
Herkesin, her ideolojinin başka bir adalet anlayışı var belki; fakat bizim dileğimiz ne ilahi adalet ne de salt hukukun yahut hukuk normlarının mahkemeler aracılığıyla getirdiği şey değil. Zira hukuk da her zaman adalet getirmiyor. Bizim özlemimiz; yeri, zamanı, sonucu ve getirisi belli olan bir şey daha ziyade.
Bugün yaşadığımız ülkede; neresinden bakarsak bakalım “adil” denebilecek bir uygulamaya rastlamak neredeyse olanaksız. Her günümüzü “Daha fazla ne olabilir ki?” diyerek geçiriyor olmamız bundan. Erdoğan 3. kere cumhurbaşkanı olamaz diye biliyoruz, oluyor misal. “Gazeteciyi, avukatı, hak savunucusunu işini yaptığı için tutuklayamaz, yargılayamaz” demeyi ise çoktan bıraktık. Geldiğimiz yerde ne “olmaz” kaldı ne de “yapılamaz.” Tek bildiğimiz, bugün yediğimiz ekmeğin, yine Brecht’in dediği gibi “berbat” olduğu.
Koskoca bir tek adam hegemonyasının yargı kıskacı içerisinde yer alan, koskoca bir topluluğun parçasıyız. İşçilerin, kadınların, Kürtlerin yüzüne her fırsatta bir sille çalan tarafgir bir mekanizmadan hak talep etmek de kolay değil haliyle. Ne haksızlığa uğrayan olarak ne de avukat olarak…
Bugün 5 Nisan Avukatlar Günü. Öyle şen şakrak kutlamalar yap(a)mıyoruz. Hem yargının hem de mesleğin hali ortadayken genelde bir “sorun konuşma günü” olarak geçmesi hasebiyle her zaman buruk bir tarafı olsa da bu yıl daha başka. Daha 2 ay öncesinde; ihmaller silsilesi ve rant uğruna on binleri kaybettik. 121 meslektaşımız da enkaz altında kaldı. Dolayısıyla bu yıl avukatlar günü bir anma gününe dönüştü. Konuştuğumuz şeyse yine “adalet” oldu.
Depremde, ülkenin her bir ferdi ve kurumu gibi baroların ve avukatların da olağanüstü çabaları oldu. Bugün de hâlâ o çaba sürüyor. Hem yargı önünde hesap sormaya hem de yaraları sarmaya gayret ederek hayatlarımızı sürdürüyoruz. Karşılığını da alıyoruz. Daha dün Samandağ’da enkaz kaldırma çalışmalarından çıkan molozlar; zeytin, narenciye ve fidan yetiştiriciliğinin yapıldığı tarım bölgesine ve dereye dökülmesin, diyen depremzede köylüler gözaltına alındı. Hukuki desteğe giden avukat meslektaşımız da darp edildi. Ondan önce de yine işkenceye müdahale eden başka bir meslektaşımız darp edilmişti. Yıllardır hak aradığı için vatandaşlar; hak savunuculuğu yaptığı için de avukatlar darp ediliyor. İşini yapan, hakkını arayan diğer “teröristler” gibi.
Hakkını teslim eden bir hukuk olmadıkça, hak aramak her anlamda bir “mücadele.” Gerçek en açık haliyle karşında dursa dahi ağzımızla kuş tutsak olduramayacağımızı bildiğimiz şeyler için büyük mücadeleler veriyoruz. Şiddet gören kadın korunsun, 200 lira nafaka almasın, çocuklar iyi beslensin, istismar edilmesin diye mesela. Derdini anlatmak, derman bulmak zaten zorken; bir de eteğinin boyuna laf edebiliyor biri üstelik. İçimiz kararıyor ama…
Ama yine de kucağımızda aylık bebeklerle de olsa o duruşma salonuna gidiyoruz. Beceremeyeceğimizi düşünenlere duyurarak topuk seslerimizi adliye koridorlarında çınlatıyoruz. Halkın ekmeğini biz pişirelim diye inatla ve umutla kol kola giriyoruz. Yıkılmadık! Kentleri, adil bir yargıyı, mesleki güvenceleri, eşit bir hayatı, bağımsız baroları, yeni bir yaşamı birlikte kuracağımızı biliyoruz.
Avukatlar günümüz kutlu olsun!
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
İlgili haberler
İzmir’de kadın avukatlara ölüm tehdidi mesajları a...
İzmir Barosu, kadın avukatlara ölüm tehdidi içeren mesajlar gelmesiyle ilgili İzmir Cumhuriyet Başsa...
Kadın avukatlar talepleri için yan yana geliyor: ‘...
'Kadın avukatlar kendilerini ispatlamak için iki kat üç kat daha fazla çalışırlar. Mesleği en az bir...
Kadın avukatlar yargıda cinsiyetçiliğe karşı ayakt...
Kadın Avukatlar, Çağlayan’dan yargıya seslendi: Şikayetlerin bekletilmesine, üstünün örtülmesine izi...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.