Yaşamın her alanında mücadele ediyoruz. Aslında hayatın kendisi için, her yeni güne başlayıp, sonra o günün sonunu getirmeyi başarmak için. İçinde yaşadığımız koşulları sadece zorluklarla açıklamak güç çünkü. Şu yazıyı yazdığım anda dolar an be an yükseliyor mesela. Doların yükselişi ile eş zamanlı ülkeyi yönetenler güçlü ekonomiden hala söz edebiliyor, ne tuhaf değil mi?
İlginç şeyler yaşıyoruz, birileri aklımızla dalga geçerken bu ülkede yaşayanlar gerçekten canıyla uğraşıp hayatta kalmaya çalışıyor. Yoksulluk, geçim sıkıntısı, en temel malzemelere ulaşmak giderek olanaksızlaşmaya doğru giderken Mersin’den küçük Müslime ile ilgili haberler kanımızı donduruyor, sonra küçücük bebeği öldüresiye döven bir adamın görüntüleri düşüyor sosyal medyaya.
Kadınlar suçlanıyor bir yanıyla bu haberlerin hepsinde. Neden engellemedi, neden bir şeyler yapmadı? Erkek şiddetini engellemek isteyen kadınların başına neler geldiği unutuluyor mu acaba? Çilem Doğan kendi hayatını kurtarmak zorunda kaldığı için, meşru müdafaadan yararlanamadı, Yargıtay ancak haksız tahrik vardır diyebildi. Çilem’e cezaevi yolu göründüğünü hatırlatalım tekrar.
O yüzden kendileri, çocukları şiddet gören kadınları suçlamaktan vazgeçin. Yaşanılan şiddetin failinden çok, şiddetin mağduru olan kadına öfke duymak nasıl bir şey gerçekten? Kadınlar bütün hayatlarını attıkları her bir adımda kendilerini değerlendirmekle geçiriyor zaten: “Doğru yaptım mı, ah yanlış bir şey mi dedim, keşke bunu böyle söylemeseydim, yanlış anlaşıldım hemen gidip kendimi anlatayım, açıklayayım saatlerce…”
Böyle yaşamıyor muyuz? Böyle değil mi attığımız adımların her biri? Yer, mekan, yaşadığımız şiddetin biçimi, boyutu hiç fark etmiyor. Görünmez gibi yaşamıyor muyuz, dikkat çekmemeye çalışarak, usulca böyle, varla yok arasında…
Kendi başımıza mücadele etmek durumunda olduğumuz bir dünya her açıdan zor. Bazen ölümcül sonuçları olabilecek şiddeti de engelleyemiyoruz, bazen itilip kakılmamızla devam eden iş hayatında psikolojimiz giderek bozularak çalışmaya devam etmek durumunda kalıyoruz.
Gerçekten yaptığımız iş, konumumuz, nereli olduğumuz gibi farklılıklar da durumu değiştirmiyor. Kadın avukatlar mesela, yıllardır cinsiyetçi ve erkek egemen Barolara karşı mücadele ediyorlar. Kadın avukatların sınırları çiziliyor yazılı olmayan kurallarla. Ağır ceza avukatlığı ya da çok büyük önemli dava ve dosyalar direkt erkek avukatların hakkı ve görevi gibi davranılır bu meslekte. Mesleğe yeni başlayan stajyer kadın avukatlara sekreterlik yaptırılır, çay getirme götürme, büro temizliği onların doğal göreviymiş gibi davranılır. Kadın işçi avukatlar eşit ücret almaz mesela.
Yabancı dizilerde gördüğümüz o kalabalık, büyük avukatlık ofislerinin benzerleri artık Türkiye’de de var. Ama koşullar ve oralarda yaşananlar dizilerde izlenenler kadar parlak ve havalı değil ne yazık ki. Onlarca belki de daha fazla avukatın çalıştığı o ofislerde asgari ücret alır avukatlar, o adliyeden bu adliyeye koşturulur, prezantabl olmaları beklenir, bakımlı, şık, güler yüzlü. Kadın avukatlar kendilerini ispatlamak için iki kat üç kat daha fazla çalışırlar. Mesleği en az bir erkek kadar iyi yapabildiklerini kanıtlamakla geçer meslek hayatları.
Mesleğin duygusal yüklerini, gerginliklerini kaldıramamakla suçlanırlar, daha sert ve katı olmaları gerektiği konusunda uyarılırlar mütemadiyen, daha basit ve karışık olmayan işlerin verildiği bir görev paylaşımı oluşur sanki mesleğin doğası bu gibi.
“Mesleğimi yapmamla cinsiyetin bir alakası yok” diye çok doğru bir yerden yaklaşmaya çalıştığında ise uyumsuz, hırsları ve egoları olan kadın olarak etiketlenir bir çırpıda. Bunu ortak avukat çalışmalarının pek çoğunda bir şekilde görüp yaşarız mesela.
Ankara Barosunun mesela tam olarak yarısı kadın, diğer Barolarda da durum benzer. Kadın avukat sayısı giderek artıyor, yukarıda yaşadığımız “mesleki sorunlar” da yaşanmaya devam ediyor. Kadınlara, topluma hukuki hizmet sunmak, her bir kadına yardımcı olmak gibi görevlerin yanında kadın avukatların kendi yaşadıkları burada sadece giriş yapabildiğim çokça sorunu yıllarca Barolar tarafından görülmedi, yokmuş gibi davranıldı.
Ama şimdilerde, hele de bir süredir daha çok konuşuluyor bu sorunlar. Kadın avukatlar sorunlarını anlatıyor sessiz kalmıyor ve bunu aşmak için yan yana gelip mücadele etmenin yol ve yöntemlerini arıyor. Son Baro genel kurullarının ardından pek çok ilde Kadın Hakları Merkezleri/Kurulları genç ve mücadeleci kadınlar tarafından oluşturuldu, çok başarılı işler yapıyorlar gerçekten.
4-5 Aralık 2021’de gerçekleştirilecek Türkiye Barolar Birliği Genel Kurulu öncesinde ülkenin çeşitli yerlerinden kadın avukatlar yan yana gelerek tüm bu sorunlarını konuştu. 100’den fazla avukatın katıldığı toplantı sonucunda Barolar Birliği Genel Kurulu öncesinde imzaya açılacak bir ortak metin yayınlama kararı alındı. Şimdi bu metin imza alınma aşamasında.
Kadın avukatların taleplerini çok güzel formüle etmiş olan metinde “şekli değil, gerçek eşitlik” talep ediliyor ve bunun sağlanabilmesi için somut öneriler sıralanıyor. Türkiye Barolar Birliği’ni, toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ve ayrımcılığa karşı mücadele etmek ve bu alanda farkındalık yaratmak için bütüncül politikalar oluşturmaya ve tüm saldırılara karşı etkili bir mücadeleye çağıran kadın avukatlar, Türkiye Barolar Birliği’ni kadınların yasal kazanımlarına yönelik saldırılar karşısında ulusal ve uluslararası düzlemde kadınlar ve kadın örgütleri ile daha etkin bir mücadele içinde olmasını istiyorlar. Eşitlik Eylem Planı hazırlanması, tüm kurul ve merkezlerde kadınların eşit temsilinin sağlanması, kadınların yaşadığı şiddet ve eşitsizlikle mücadele için Türkiye Barolar Birliği, Toplumsal Cinsiyete Dayalı Ayrımcılık, Şiddet, Cinsel Taciz ve Saldırıya Karşı Politika Belgesi oluşturması, Türkiye Barolar Birliği bünyesinde Cinsel Şiddete Karşı Destek ve Dayanışma Birimi kurulması, Avukatlık meslek etik İlke kurallarının cinsiyetçi, eşitliğe aykırı her türlü davranışı kapsayacak biçimde yenilenmesi konusunda çalışma yapılması biçiminde somut öneriler yer alıyor.
Metne dair imzalar alınıyor ve Genel Kuruldan önce ilan edilecek. Bu yan yana geliş, ülkenin dört bir yanında mücadele eden kadın avukatlar için çok önemli bir adım. Yan yana gelmeye devam ederek, dayanışmamızı büyüterek mücadeleye devam ediyoruz. Şu içinden geçtiğimiz dönemde en kıymetli şey bu…
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
İlgili haberler
Kadın avukatlar cinsiyet körü olmayan bir baro ist...
Kadın avukatlar, erkek egemen olmayan bir baro ve eşitlik için buluştu. Kadın avukat olarak yaşadıkl...
Kadın avukat olmak
Ah bu kadın avukatların çektiği... Zordur kadın avukat olmak, her türlü ayrımcılıkla karşılaşırlar....
Ankara Barosu Kadın Hakları Merkezi: Nafaka konusu...
Tüm Yönleriyle Nafaka Çalıştayı’nın sonuç bildirgesini yayımlayan Ankara Barosu Kadın Hakları Merkez...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.