2020’deki çalışma koşulları 2021’in aynası
Çalışma ve yaşam koşullarını ağırlaştıran pandemi döneminin en zorlu alanlarından birinde çalışan sağlık emekçisi kadınlar içinde bulundukları durumu ‘Tükendik’ diye tarif ediyor.

Eyüp Devlet Hastanesinde bir araya geldiğimiz sağlık emekçileriyle çalışma ve yaşam koşullarını ağırlaştıran pandemi dönemini konuştuk. İçinde bulundukları koşulları “Tükendik, tükeniyoruz” diye tarif eden hemşireler hangi şartlarla yüz yüze kaldıklarını anlattı. Bakan Fahrettin Koca’nın önerisiyle 2021 yılının sağlık çalışanları yılı ilan edilmesi hakkında görüşlerini de sorduğumuz hemşireler sağlık sisteminin görünür kılınmayan yanlarından bahsettiler. Yanıtlar yazının tamamında... 

BİZE EN ÇOK İHTİYAÇ DUYULDUĞU ZAMAN DEĞER VERMEYENLER 2021’DE NEDEN VERSİNLER?

Görüştüğümüz bir hemşire İstanbul Üniversitesi mezunu. 2 yıl özel sektörde çalıştıktan sonra Eyüp Devlet Hastanesi’nde göreve başlamış. Meslekte yeni olduğunu söylerken deneyim kazanma döneminin Kovid-19 sürecine denk gelmiş olmasını da şansızlık olarak görüyor. Nasıl bir yıl geçirdiklerini sorduğumuzda, 2020 yılının kendileri için çok kötü geçtiğini söylerken “Yakınlarımızla hiçbir plan yapamadığımız gibi çalışma günlerimizin belli olmadığı, sürekli değiştiği, hastalıklarla cebelleştiğimiz bir yıl oldu” dedi. “2020’nin nasıl geçtiğini biliyorsunuz, 2021 yılından da hiç umutlu değiliz” diye devam eden sağlık emekçisi kadın bu sözleriyle “Tükendik” diyen sağlık emekçilerinin de hislerine tercüman olmuş oldu. Dünya Sağlık Örgütünün kabul ettiği (DSÖ) Bakan Fahrettin Koca’nın 2021’i sağlık çalışanlarının yılı ilan edilmesi önerisini sorduğumuzda ise “İçinde bulunduğumuz yılda alınan hiçbir kararın bizi desteklediğini görmedik. Sürecin çok iyi yönetilmediğini hepimiz biliyoruz. Ne kadar ezildiğimizi gördük. Bu yaklaşımdan dolayı nasıl yorgun olduğumuzu da... Başka bir şey söylememize gerek yoktur herhalde” diyerek yorgun ve umutsuz olduklarının altını çizdi. İşine idealist yaklaştığını sözlerine ekleyen sağlık emekçisi kadın, gördükleri kötü muamelelerin mesleğine karşı beslediği duygulardan çok şeyi alıp götüreceğini de söylerken, kabul edilen bu önerinin dünyada uygulanabilir olsa da ülkemizdeki çalışanlar için gerçeği yansıtmayacağını ve doğru bir şekilde uygulanmayacağını vurguladı.“En çok ihtiyaç duyulduğu bir dönemde bize değer verilmediyse 2021 yılında da bunun değişeceğini sanmıyorum” diyen sağlık emekçisine beklentilerinin ne yönde olduğunu sorduk. Bu soruyu cevabı ise şu oldu: “Üzerimizdeki yük zaten fazlaydı. Bu yük pandemiyle birlikte arttı. Bizler bunun azaltılmasını, iyi bir planlama ve daha iyi organizasyon yapılmasını bekliyoruz. Biz bu yükü bu kadar ağır hissetmeyebilirdik. Manevi yönden çok yıprandık. Fakat beklentimiz sadece manevi değil aynı zamanda maddidi.” Enflasyon karşısında eriyen maaşlarının onlar için ne kadar önemli olduğunu da ayrıca belirten sağlık emekçisi kadın, “Evli ve çocukları olan bir sürü arkadaşımız hastalığın yüküyle birlikte bir de yetmeyen ücretlerinin yanında ek mesailere kalarak ekonomik sorunlarını çözmeye çalıştılar. Bu sorunlar çözülmeden ‘sağlıkçıların yılı’ olamaz,” dedi. Sağlık emekçisi kadın taleplerinin bir kısmını ise şöyle sıraladı: “Sigorta primlerinin aldığımız ücret üzerinden yatırılması; elimize geçen net ücretin insani koşullara çekilmesi ve ek ödemelerin yapılması; çocuklu sağlıkçılara çocuk bakım desteği verilmesi; yine çocuğu olan çalışanlara okul desteği; çalışma saatlerinin süresinin gözden geçirilip kısaltılması; açıkta olan sağlık çalışanlarını göreve başlatıp daha fazla çalışanla iş yükünün bölüşülmesi...”

Son olarak eklemek istediği bir şey olup olmadığını sorduğumuz sağlık emekçisi kadın, “Damlacık yoluyla çabuk bulaşan bu hastalığın birçok arkadaşımızı da hasta ettiği gerçeği görmezlikten gelinmemeliydi. Önlem almak yerine hasta olan arkadaşımızın iş yükü de geride kalan çalışma arkadaşımıza bırakıldı” dedi.

EKSİK SAĞLIK EKİPMANIYLA İŞ YÜKÜMÜZ İKİ KATINA ÇIKIYOR

Eyüp Devlet Hastanesi acil servisinde 2 yıldır çalışan bir sağlık emekçisi kadın ise kendi gibi sağlık emekçisi olan nişanlısıyla aynı anda koronavirüs hastalığını geçirmiş. Bu süreçte birbirlerine bakmak zorunda kaldıklarını ve bir hayli zorlandıklarını anlatarak başladı sorularımızı yanıtlamaya. 14 gün karantinada sürekli serum desteği almak zorunda kalmış. Virüsün tüm semptomlarını yaşamış. Ailesinden uzak kalma zorunluluğu da onu psikolojik açıdan oldukça zorlamış. Çalışma koşullarına ilişkin ilk sözü ise “Düzen yok, sürekli bir şeyler değişiyor ve biz daha birine adapte olamamışken yenisine dahil edilmeye çalışılıyoruz” oldu. Hastalığın gidişatı, hastanelerin durumu vb. konularda sağlıklı bilgi almadıklarını söyleyen hemşire, başta herkese test yapıldığını, şimdilerde önceliklilere bile yapılmadığına dikkat çekti. Bunun sorumluluğunun üstlerine yıkıldığını belirtirken bu yüzden sürekli hastalarla tartıştıklarını ve karşı karşıya bırakıldıklarını da ekledi sözlerine. “Ek ücretlerimiz ödenmiyor, döner sermayeden payımızı ne yazık ki bizler alamıyoruz. Dalga geçer gibi Kovid-19 ücreti adı altında bizlere 1000 lira para ödendi. 2 yıllık çalışma hayatımda 2 kez döner sermayeden payıma düşeni aldım, bir keresinde 8 lira aldım. Komik bir durum. Sadece bizim sıkıntılarımız da var diyemeyiz, birçok bölümde çalışacak insan kalmadı. Hemşire odası diye verilen odada 8-9 kişi kalıyoruz. Servislerden oda almıyoruz, dinlenme odalarında 2 çekyat var dönüşümlü uyuyoruz. Pandeminin en yoğun olduğu dönemlerde sürekli ayakta kaldığımız için dinlenebilecek alan bulamıyorduk. Tüm bu koşullara rağmen sırf biraz ücret alalım diye ek mesailere gönüllü kaldık” diyerek yaşadıkları sıkıntıları anlattı. Hastane yönetiminin hastane geliri 4, 5 milyon civarında olursa ancak hemşireler ve sırasıyla statüye göre döner sermayeden pay vereceklerini söylediğini belirten hemşire, “Döner sermayeden pay alan tek grup hastanede çalışan doktorlar. Hep birlikte çalışıyoruz farklı görev ve sorumluluklarımız olsa da birlikte hayat kurtarıyoruz.” diyerek adaletsiz bulduğu bu işleyişe dikkat çekti. Yalnızca kendisi için konuşmadığını belirten hemşire, diğer sağlık personellerinin kahvaltı yapacakları bir yerin dahi olmadığının da altını çizdi. Kendilerinin iyi kötü bir odası olduğunu söylerken diğer personellerin depolarda, dolap aralarında üst başlarını değiştirdiklerini söyledi. Bu sorun başhekim tarafından da bilinse de hâlâ hiçbir çözüm bulunmadığını hatırlattı. Sözlerini “Tek sıkıntımız bu anlattıklarımızdan ibaret değil” diyerek devam ettiren hemşire, başka bir soruna da dikkat çekerek halkın sağlığının nasıl da önemsiz hale getirildiğini şu sözlerle anlattı: “Ekipmanlarımız sürekli bozuluyor, kısıtlı sayıda ateş ölçerimiz var, yeterli ekipman yöneticiler tarafından sağlanmıyor. Üç tane EKG cihazımızdan sadece bir tanesi çalışıyor. Hastanın ateşini doğru ölçebilmek için doktorun ateş ölçerini almam lazım ama bu her defasında mümkün olmuyor.” Hemşire bu sözleriyle aslında sağlık çalışanlarının çalışma koşullarının ne kadar da zor olduğunu bizlere yeniden hatırlatmış. oldu. 2021 yılından beklentisini sorduğumuzda ise bu sorumuzu “Hiçbir şey olmaz” diyerek “Hastalık önceden önlenebilirdi fakat turistler bile elini kolunu sallayarak gezerken benim izole olmamı bekliyorlar, bu mümkün mü sizce?” şeklinde yanıtladı. Bu durumun eşitlik ilkesine de aykırı olduğunu ve buna katlanmanın zor olduğunu belirtirken sözlerine “Her geçen gün sağlıkçılar için kötüye gidiyor, sarı alanla Kovidli hastaların olduğu bölümler ayrıldı ama bizlerin iş yükü iki katına çıktı. Hemşirelere araç verilmiyor, aşırı derecede ağır işler yapıyoruz. Elbette ki insanlara yardım etmek severek yaptığımız bir şey ama düşünün EKG çekmek bir insanın 2 dakikasını alır ama bizde 8-9 dakika sürüyor çünkü söylediğim gibi ekipman kötü ve bu bizi ekstradan yoruyor. Bizlere verilen maske sayısı sınırlı, en fazla üç adet... Tutumlu olmamız isteniyor fakat ihtiyacımız olan şey bu değil. Meslektaşlarımızla da tartışmak zorunda kalıyoruz, ilk önce gelen ihtiyacı kadar maske alınca geriden gelene kalmıyor. Bir de bu baskıyla çalışmaya çalışıyoruz. Gün geliyor bazen giyecek tulum bulamıyoruz. Şimdi böyleyse 2021’de de hiçbir şey olmaz...” diyerek sözlerine son verdi.

MEVCUT SAĞLIK SİSTEMİ KESİNLİKLE HALK İÇİN UYGUN BİR SAĞLIK SİTEMİ DEĞİL
Eyüp Devlet Hastanesi’nde çalışan aynı zamanda Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Aksaray Şube Yöneticisi olan Fadime Dursun da 2020’in çok korkunç ve yıpratıcı bir yıl olduğundan bahsederken bu sürecin neden yıpratıcı olduğunu şu sözlerle anlattı: “Tüm dünyada görülen bu hastalık, mart ayında bulaş yöntemiyle başta İstanbul olmak üzere tüm illerde hızla görülmeye başladı. Bizlerde başından itibaren bu sürece dahil olan ve mağdur edilen taraf olduk.” Psikolojik olarak çok yıprandıklarını ve Kovid-19 öncesinde de zaten çok yoğun çalıştıklarını anlatan Dursun, hastalıkla birlikte çalışma sürelerinin katbekat arttığına, hastalığın ilk önce ve en çok sağlık çalışanlarına bulaştığına dikkat çekti. Pandemi döneminde sağlık sisteminin çöktüğünü belirtirken bu çöküntünün en temel nedeni olarak sağlık politikasının en başından beri zaten sorunlu olmasını gösterdi ve artık bu sistemin muhakkak değişmesi gerektiğini söyledi. Toplumun sağlığını korumakla yükümlü olan mercilerin, mevcut sistemi mutlaka güncellemeleri gerektiğini, bu haliyle işlerin sürdürülemeyeceğini sözlerine ekledi. Koruyucu sağlık sisteminin bu dönem asla işlemediğini de hatırlatan Dursun, birinci basamak sağlık sisteminin kesinlikle işlemediğini ve filyasyon ekiplerine yüklenen sorumlulukla hastalığa yetişilemeyeceğinin yaşayarak görüldüğüne dikkat çekti. Kovid-19 geçiren bir aileye kapıdan sorular sorarak yardımcı olunamayacağını, edilen telefonlarla halk sağlığının da korunamayacağını bir kez daha dile getirdi. Bunun bir halk sağlığı koruma yöntemi olmadığı ve olmayacağını söyleyen Dursun, “Neticede hastalananlar hastanelere gelmeye başlıyor, kalabalık teması artırıyor. Hastalar bir de toplu taşıma araçlarıyla hastaneye gelmek durumundalar. Hem bulaş olasılığı artıyor hem de hastanelerde uzun kuyruklar oluşuyor. Tüm bunlar riskleri artıran şeyler. Fakat bizler de görüyor ve biliyoruz ki tablonun vahametine rağmen bu gidişatın önüne geçmek için ne yazık ki hiçbir önlem alınmıyor, bunu durdurmak için doğru adımlar atılmıyor.” dedi. Eyüp Devlet Hastanesi’nin küçük bir hastane olması sebebiyle yeterince hasta bakamadıkların söyleyen Dursun, kasım ayında 600 civarında hasta baktıklarını önlemler sonrası aralık ayında ise bu sayının 200'e düştüğünü söyledi. “Tüm servislerin Kovid-19 hasta servislerine dönüştürülüp ağırlaşan hastaları yoğun bakıma alsak bile yüzde 100 doluluk sebebiyle bir kısmını sevk etmek zorunda kalıyoruz.” diyerek özellikle devlet hastanelerinin durumunu da gözler önüne serdi. Hastanede yer olmadığı iddialarını da sorduğumuz Fadime Dursun sorumuzu “Gerçekten durum böyle. Hastanelerde yer açıldıkça başka hastanelere sevkler yapıyoruz. Eğer hastaların durumu çok kötü değilse evlerine yollanıyor ya da yer olmadığı için bazı hastalar evlerinde takip ediliyor. Kasım-aralık ayının böyle olacağını biliyorduk. Şimdi kış dönemi geldi ve biz ocak-şubat hatta mart ayının da bu şekilde artarak devam edeceğini ön görebiliyoruz” diyerek yanıtladı. 2021’in sağlıkçılar yılı olmasını nasıl değerlendirdiğini sorduğumuzda ise, “Bunun altını doldurmak gerekir, bunu söylerken sağlık emekçisinin çalışma alanında neler yaşadığını bilmeniz gerekir, sorunları nelerdir, hak ettiklerini alabiliyor mu? Yalnızca bir sağlıkçı yılı ilan edilmesi çok yüzeysel bir yaklaşımdır ve hiçbir sağlık çalışanı buna inanmaz. Evet sağlıkçılar bu dönemde çok öne çıkmıştır ama nasıl? Haklarının gaspıyla… Haklarımızı alamadığımız bir dönemi geride bırakmak, tam tersine tüm haklarımızın verildiği bir dönemle anılmak isteriz. Kuru alkışların değil haklarının tanındığı sağlıkçı yılı olmasını tercih ederiz.” diyerek 8 ay boyunca yaşadıklarını ve yeni dönemden beklentilerini özetlemiş oldu. Çalıştığı hastanede kendisi gibi çok sayıda hemşire arkadaşının Kovid-19 geçirdiğini de söyleyen Fadime Dursun, hastalandıkları süre boyunca başta mesai arkadaşlarını olmak üzere hastane yönetiminin ihtiyaçlarını arayıp sormasını da çok değerli bulmuş.
İlgili haberler
Sağlıkçılar uzaktan ebeveyn oldu

İzmir’den SES üyesi bir hemşire yazdı: Tüm sağlık emekçileri için kreş haktır. Artık sesimizi duyun...

‘Pandemi var’ gerekçesiyle çocuğunun velayeti sağl...

Ordu’da 112 Acil’de hemşire olarak görev yapan C.D’nin çocuğunun velayeti, ‘Kovid-19 riski’ gerekçe...

2021 yılı sağlık emekçilerinin yılı olacakmış, pek...

SES Van Şubesi Eş Başkanı Figen Çolakoğlu yazdı: ‘Önümüzdeki yıl sağlık emekçilerine atfedilecekmiş,...

‘Sağlık çalışanı olduğum için yaşadığım mahalleyi...

Sağlık çalışanı olduğu için oturduğu apartmanda şiddete maruz kalarak evinden taşınmak zorunda kalan...

Sistemin sorunlarını emekçilere, çözümü ‘vicdan’a...

Sağlıkta şiddetin en önemli nedenlerinden biri yanlış sağlık politikaları. Kadınlar sağlık hizmetind...

Sağlık sistemi pul pul dökülüyor

‘Sağlıkta çağ atladık, diyenler, sağlık emekçilerine bir maske vermekte zorlanırken emekçiler psikol...