SBF’li Kadınlar: ‘Birliktelik yalnız olmadığımızı hatırladı’
Kulüpleşme sürecinde olan SBF’li Kadınlar’dan Rana ve Başak çalışmalarının üniversite öğrencileri açısından durduğu yeri, hedeflerini, yan yana gelmenin koşullarını anlattı.

Farklı üniversitelerden Kadın Çalışmaları ve LGBTİ Topluluklarının üniversite öğrencileri için önemine dikkat çeken tartışmaları yürüttüğü dosyamız için görüştüğümüz İstanbul Üniversitesi Sisyasal Bilgiler Fakültesinde okuyan Rana ve Başak, SBF’li Kadınlar olarak yaptıkları çalışmalara, amaçlarına, Boğaziçi Üniversitesine yapılan müdahaleye dair sorularımızı yanıtladı.

Üniversitelerde kadın ve LGBTİ topluluklarının varlığı öğrenciler açısından neleri değiştiriyor? Öğrenciler için nasıl bir alan açıyor?

Rana: Toplumda kendilerini azınlık olarak hisseden ve haklarını tek başına koruyacak kuvveti olmayan öğrencilerin temsil edilebilecekleri bir mecra olarak kadın hakları ve LGBTQ+ kulüpleri sadece destek olmakla kalmayıp, onları temsil ediyor, diğer öğrencilere bilgi verip yanlış öğrenilmiş ya da dogmalaşmış düşünceleri kırıyor. Bu yönleriyle Kadın Çalışmaları/LGBTQ+ alanında çalışma yapan kulüpleri yüksek öğrenim alanında eğitim gören ve ileride önemli kararlar verecek olan bizlerin her alanda doğru bilgiyi, konu hakkında derinlemesine bilgi sahibi olanlardan edinmemiz açısından çok önemli. Bizim gibi düşünen ve bizimle aynı eğitimi alan öğrencilerin ortak bir noktada aynı fikri savunmamız açısından da birliktelik ruhuyla paralel bir yönü de var elbette, yalnız olmadığımızı hatırlatıyor bize.

Başak: SBF'li kadınlar toplumsal cinsiyet eşitsizliği üzerine, kadına yönelik sorunlar üzerine düşünmek -kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz- ve aynı zamanda bu eşitsizliğin ve sorunların giderilmesine yönelik farkındalık yaratmak, bilgilendirmek, neler yapabileceğimizi tartışmak ve harekete geçmek üzerine alanlar açılması konusunda uğraş vermektedir. Bunları fakülte bazında değil üniversite bazında yapmak gibi planlarımız da var. Kadın Çalışmaları Kulübü kurmak ve bu sorunlara duyarlı olan ve mücadele etmek isteyen herkese de kapısını sonuna kadar açacak bir yerde de durmak istiyoruz. Cinsiyete ve cinsel yönelime dayalı ayrımcılığı ortadan kaldırmak, çözüme ilişkin öneriler geliştirmek hususunda da alanlar açan bir pozisyondadır.

Topluluğunuz ne gibi çalışmalar yapıyor? Üniversite yaşamı açısından nerede duruyor?

Rana: Korona dönemi gerçekten sadece moral motivasyon açısından değil akademik anlamda da hepimizi çok zorluyor. Bu dönemde elimizden gelenin en fazlasını online toplantılar yaparak sağlamaya çalışıyoruz. Alanında eğitim sahibi profesyonellerle birlikte online konferanslar düzenliyor, sosyal medya üzerinden sesini duyuramayan kadınlarımızın sesi oluyor ve diğer kadın çalışmaları yapan gazete ve topluluklarla birlikte tam performans devam ediyoruz hedeflerimize ulaşmaya. Bir dahaki sene daha resmi ve fiziksel anlamda varlığımızı sürdürmek için hepimiz çok heyecanlıyız. Topluluğumuzun ruhunu dinç tutmakta bir sıkıntımız yok, hepimizin yaptığımız işe inancı tam ancak fiziksel bariyerlerin de kimi zaman varlığı hissediliyor.

‘KULÜPLEŞME SÜRECİNDE BÜROKRATİK ENGELLERLE KARŞILAŞIYORUZ’

Üniversite yönetimleriyle nasıl sorunlar yaşıyorsunuz? Çalışmalarınızı yürütürken ne gibi engellerle karşılaşıyorsunuz?

Başak: Kulüpleşme sürecinde olan resmi olmayan topluluk olarak bürokratik engellerle karşılaştık. Üniversitede kimsenin kesin bir bilgiye sahip olmaması, herkesin bir başka ilgiliye yönlendirmesi sürecimizi yavaşlattı. Online dönemde kulüp kurulup kurulmaması konusunda; evet bu basit bilgiyi bile öğrenme konusunda sorun yaşadık. Yetersiz ve yanlış bilgiler motivasyonumuzu etkiledi elbette fakat biz yan yana gelerek bir öncekinden daha fazla istekle birlikteliğimizden güç alarak yapacağımız etkinliklerde, sohbetlerde destek bulduk.

‘YAN YANA GELİP TALEP ETMEDİKÇE CİTÖB’Ü ÜNİVERSİTE KURMAZ’

Üniversitenizde Cinsel Tacizi Önleme Birimi var mı? Siz bu birimin bir parçası mısınız?

Başak: Üniversitemizde Cinsel Tacizi Önleme Birimi ne yazık ki yok. Bazı üniversitelerde var ve güvenli kampüsler için Cinsel Tacizi Önleme Komisyonları gerekli. Bunun da üniversitede okuyan kişiler olarak bizlerin talebi olması halinde üniversite açmak zorundadır. Biz yan yana gelip bunu talep etmedikçe üniversite de kendiliğinden açmaz. Bugün birçok kadın için güvenli kampüsler gerekli ve şart. Talebimizde ısrarcı olmalıyız, bu talep etrafında birleşip sesimizi yükseltmeliyiz. Her üniversitede olan bürokratik aşamalar kadınlar olarak bir araya gelmek konusunda önümüze engeller koyan bir yerde. Kulüpleşme sürecinde önümüze çıkan yetersiz ve yanlış bilgiler olduğu gibi yavaşlatan bir mekanizmayı da görmüş olduk. Cinsel Tacizi Önleme Birimi olmamasında da birçok etken olduğunu düşünüyorum.

Diğer kulüp ve topluluklarla ilişkiniz nasıl? Ortak işler yapıyor musunuz? Kulüplerin ya da öğrencilerin yaşadığı sorunlara dair ortak buluşmalar, yan yana gelme planlarınız oldu mu?

Başak: Pandemi döneminde İstanbul Sözleşmesi’ne saldırıların olduğu, kadın cinayetlerinin, kadına yönelik şiddetin, tacizin giderek arttığı bir dönemde kadınlar olarak bir araya gelme ihtiyacı hissettik ve eylül ayında fakültemizde, okulumuzda resmi bir topluluk olmak için kulüpleşme çabalarımız oldu. Resmi bir kulüp olmaya çalışıyoruz. Henüz üniversitede, fakültede ortak işler yapma konusunda bir araya gelmedik. Pandeminin etkisiyle de topluluklarla, kulüplerle bir araya gelme konusunda önümüzde engeller var.

‘TOPLULUKLARA YAPILAN SALDIRILAR İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NE YAPILAN SALDIRILARDAN BAĞIMSIZ DEĞİL’

Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin demokratik üniversite talebi mücadelesini, bu süreçte Boğaziçi Üniversitesi LGBTİ+ Çalışmaları Kulübü ve Kadın Araştırmaları Kulübüne yönelik yapılan müdahaleyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Başak: Boğaziçi LGBTİ+ Çalışmaları Kulübü ve Kadın Araştırmaları Kulübüne yönelik müdahaleleri İstanbul Sözleşmesi’ne yapılan saldırılardan bağımsız ele alamayız. İstanbul Sözleşmesi, cinsel yönelimi ne olursa olsun ayrımcılığa maruz kalmadan devletin yükümlülüklerini yerine getirmesini sağlamaya çalışan bir sözleşme. Buna saldırmak somut olarak LGBTİ+ Çalışmaları Kulübü ve Kadın Araştırmaları Kulübüne yönelik müdahaledir. Bu kulüpler demokratik, özgür, özerk üniversite taleplerini dile getirdiler ve hem İstanbul Sözleşmesi’ni desteklemeleri hem de üniversite bileşenleri ile seçilecek rektör istemeleri müdahalenin odak noktası haline getirildi. Kadınların, LGBTİ+ bireylerin kendilerini ifade edebileceği her yere baskı kurmaları, haklarına yapılan bir saldırıdır.

Üniversitelerde kadın ve LGBTİ topluluklarının birlikte mücadele etmesi için ne yapmak gerekiyor, neler yapılabilir?

Başak: Kulüpleşmek bizim ilk hedefimiz, sonrasında her üniversitede eksikliği hissedilen ve olması gereken Cinsel Tacizi Önleme Komisyonu oluşturulması adına üniversitemizdeki kadınlarla bu talepler etrafında toplanmak istiyoruz. Güvenli kampüsler, şiddetsiz bir yaşam istiyoruz. Bulunduğumuz sınıflarda, üniversitelerde, sokaklarda ve şehirlerde bu taleplerimiz için yan yana gelmeye çalışacağız.

Instagram: @ sbflikadinlar
Twitter: @Sbflikadinlar

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

Dosyadaki tüm yazılara ulaşmak için tıklayın: Üniversitelerdeki Kadın ve LGBTİ Toplulukları tartışıyor

İlgili haberler
ODTÜ Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Topluluğu: ‘Bi...

‘BÜ LGBTİ+ Çalışmaları Kulübüne yönelik saldırıları iktidarın kadın ve LGBTİ+ düşmanı politikalarını...

MAÜ Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Kulübü: ‘Tabula...

‘LGBTİ+ bireylerin ve toplumsal cinsiyet rolleri ile derdi olan diğer tüm öğrencilerin kendilerini i...

Üniversitelerdeki Kadın ve LGBTİ Toplulukları tart...

Dosyamızda farklı üniversitelerdeki toplulukların çalışmalarına, öğrencilerinin yaşamındaki etkisine...