Kız kardeşlerimizin isyanını 1 Mayıs’ta alanlara taşıyoruz
‘İçimizdeki öfkeyi, mücadelemizin ateşini, emeğimizin gücünü, kız kardeşlerimizin isyanını, annelerimizin hikayelerini 1 Mayıs’ta alanlara taşıyoruz.’

Böyle bir dönemde, Türkiye’de üniversite öğrencisi olmak hayli zor. Üniversiteye her gün karşılaşacağımızı sezdiğimiz, kaçınmanın kolay olmadığı sorunlarla devam ediyoruz. Akademi ve eğitime dair heyecanlarımız, kayyumlar ve onların tepeden inme kararlarıyla geçirdiğimiz her gün giderek silikleşmeye başlıyor. Okulun hocalarımız ve üniversite personelinin ciddi bir bölümü için de hayal ettiklerinden çok uzak bir yer olduğunu kavramaya başlıyoruz yavaş yavaş.
Akademik özgürlük böylesine can çekişir vaziyetteyken nitelikli bir eğitimden söz etmek de oldukça zor elbette. Bazı hocalarımız hâlâ bizimle istediğimiz derslerde buluşsa da yarınından endişe eden, ayrılan arkadaşlarımız, dönem ortasında dersinden el çektirilen, dönem başında dersini açması söz konusu bile olmayan hocalarımız da kaygı atmosferini pekiştiriyor.
Dersler böyle devam ederken kampüs yaşamının bambaşka zorlukları olduğunu fark ediyoruz, yaşam olanaklarımızın da iktidar ve sermaye ilişkilerinden azade olamayacak şekilde daraldığı her birimiz için su götürmez bir gerçek. Kimimiz kaldığı yurtta, kimilerimiz öğrenci evlerinde yaşamı bir yerinden yakalamaya çalışıyoruz; barınmanın bile ne denli bir mücadele içerdiğini görüyoruz. En ucuz marketten alışveriş yapıyor, yemek saatlerimizi her gün yemekhaneye göre ayarlamanın kıskacında yaşıyoruz. Yaşadığımız sorunlar elbette bunlarla kalmıyor, her yeni gün maalesef çözülmeyeceğine dair inançlarımızın olduğu yeni sorunlara gebe. Bütün bunlarla mücadelede, özellikle maddi sıkıntılarla cebelleşmek mevzubahisse, yapayalnız hissetmek çok olağan. Özellikle çalışan bir öğrenci, hatta çalışan bir kadın öğrenci olmanın yükü kesinlikle kaldırabileceğimizden ağır. Uygun işlere bakmaya başladığımız andan itibaren biliyoruz ki burada da sömürü ve şiddet sarmalından kaçamıyoruz. Saatlik çalıştığımız işler, özel derse gittiğimiz evler, sözde “stajyer”i olduğumuz yeni ekipler… Hepsinin riskini görüyor, her gün yüreğimizi ağzımızda taşımak pahasına gündelik yaşamımıza devam ediyoruz. Ekonomik koşullar, iktidarın sermayeyle kol kola ilerlemesi; genç kadınların kendini var etme mücadelesini işte böyle bir cendereye sokuyor. Yaşamlarımızın bu denli bizden azade planlanışına, yaşamlarımızdan soyutlanmaya bir dur demek gerektiğinin de farkındayız.

EKMEKTEN DE GÜLDEN DE VAZGEÇMİYORUZ

Kısıtlı vaktimizde, hatta bazen onlara servis yaparken, arkadaşlarımızla bir araya geliyoruz; Bizim gibi yaşama dört elle tutunmaya çalışan arkadaşlarımız var. Biz bir şey yapmazsak tacizci patron da tıpkı tacizci akademisyen gibi hayatına devam ediyor, asgari ücret açlık sınırının altındayken onun da altında saatlik ücret veren işverenin yüzü kızarmıyor, geleceğimiz için iyi notlar almanın peşinde geçirdiğimiz uykusuz saatlerin hesabını kimse vermiyor, biz toplu taşımada kafamızı koyup uyumanın peşindeyken kayyuma TOGG alınıyor, yetmezmiş gibi yurt ve yemekhane zamları bizler için büyük ekonomik tehdit arz etmeye devam ediyor. Hal böyleyken de bizlere düşman karşısında yan yana gelmekten, en zor anlarımızda sırt sırta vermekten başka çare kalmıyor tabii. Bizi olanaksızlaştırmaya çalışırken kaçırdıkları, en büyük olanağımız olan örgütlü mücadele bizlere çare olacak elbette. CİTÖK vb. oluşumların iyi çalışması için, temel hak ve özgürlüklerimizi kampüsler ve çalışma alanlarımızda koruyabilmek için, ev içi emek de dahil olmak üzere hak ettiğimiz ücretlendirmeler için yan yana gelmeye devam ediyoruz. Bazen kaybediyoruz ama her zaman kaybettiğimizden fazlasını kazanıyoruz. Hayatı üreten diğer tüm emekçi kadınlarla beraber haykırıyoruz biz de: Ekmek istiyoruz gül de! Öğrettikleri gibi biri için diğerinden vazgeçmiyoruz, yaşadığımız sorunların nereden kaynaklandığını unutmadan mücadeleyle yarına yürümenin önemini her geçen gün daha da çok kavrıyoruz. İçimizdeki öfkeyi, mücadelemizin ateşini, emeğimizin gücünü, kız kardeşlerimizin isyanını, annelerimizin hikayelerini 1 Mayıs’ta alanlara taşıyoruz.


 Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
İnsanca yaşam, güvenceli iş ve ücretsiz kreş için...

1 Mayıs’a giderken İzmir’de belediye işçisi kadınlar kadro, güvenceli iş, eşit işe eşit ücret ve kre...

Tuzluçayır Kadınları Dayanışma Derneği 1 Mayıs'ta...

Tuzluçayır Kadınları Dayanışma Derneği'nden kadınlar 'Ekmeğin pahalı, emeğin ucuz olduğu bu hayata'...

İşçi kadınlara esnek ve güvencesiz çalışma sarmalı

İktidarın OVP ve benzeri planlamaları kadınların hayatına esnek ve güvencesiz çalışma olarak yansıyo...